Çeltik, kabuğu çıkarılmamış pirinç, işlenmemiş pirinç tanesi gibi anlamında olsa da, Biz Alipaşa Mahallesi çocukları için bayramlarda tahta salıncaklar, tahtadan yontulmuş atların olduğu atlıkarınca olduğu bir oyun alanıydı.

Elmalı şeker, Şam tatlı, halkalı tatlı satanların olduğu eğlenceli bir yerdi.Tahtadan ilkel bir dönme dolap gördüğünüzde “Ben taklacıya biniyem” dediğimiz, henüz kimsenin etnik kökenini merak etmediğimiz mutlu günlerdi. Birbirimize amice, Mehlelim, bremingibi hitaplarla kimseyi rencide etmeden yaşardık.

Amerika’nın kapananNato pirinçlik üssünde çalışanlar iki takım kurup bir ucu kıvrık sopalarla oynanan bir top oyunu oynayınca,Pirinçlik köylüleri Amerikalıların tümüne hokediye lakap takmıştı. Bizim buralarda lakap çıkmaz ispirto lekesidir.Derken bu söylem yaygınlaştı. O yıllardabütün turistlere nedense " Hoke, Hoke" demeye başladık.  Hiç unutmayacağım bir anı 1970 de orayı gezip fotoğraf çeken turistler! Kendi aralarında yabancı bir dil konuşuyorlardı. (Paris’ten geldiklerine göre Fransızca olduğunu tahmin ediyorum) Onları hokehoke diye seslenince 70 yaşlarında Yaşlı bir amca başımı okşadı. Türkçe konuşunca şaşırdım.

"Biz hoke değiliz, Ben senin mehlelinimburada doğdum.  Aramızdaki fark ise Sen Hz Muhammed'e inanıyorsun, Bizler Hz İsa'ya inanıyoruz Bu yapının ismi eskiden Hızır İlyas sonradan SurpSarkis Kilisesine artık Çeltik kilisesine diyorsunuz.

Ortak yanımız sen hemşerimizsin. Benim Babamın adı OhannesUrfakapısurdışındaHristiyan mezarlığında yatıyordu, ama mezarını bulamadım. Orada marullar ekilmiş bostan vardı. Sana bir tavsiyede bulunayım. Büyüyünce sen buna dikkat et, Başkasının mezarını yıkma." Dediklerini yabancı bir dilde yanındakilere söyleyince yanındaki kızı ve oğlu ağlamaya başladılar. Aile hepsi gözleri yaşlı uzaklaşırken yirmili yaşlarındaki kızı durdu. Çantasından bilmediğim bir markadan bir kaç tane yabancı çikolata çıkardı. Biz çocuklara tek tek yanaklarımızdan öperek verdi. 

Çeltik kilisesi cemaati küsüp! uzak diyarlara gidince orası viraneye döndü, Hazine arayıcı serseriler yüzünden kısmen yıkıldı. Vakıflar idaresi tarafından kiraya verildi. Artık orası çeltik içinden pirinç ayıklanan bir atölyenin deposuydu.Araştırdığımda 1956-1980 yılları arasında çocukluğu Kore mehlesinde geçmiş Bedri Genç dedesi Cafer Genç işletirdi. Demek ki çeltik deposuna gizlice girip oynadığımda beni kovalayan Cafer Amiceydi yakaladığında kızarak yaklaşınca çok korkardım. “Çeltiğin içinde kalırsan boğulursun.Kebragbi daha buraya gelmeyesen” der, sadece hafif bir şekilde kulağımı çekerek bırakırdı.

Diyarbakır’ın Sur ilçesi Ali Paşa Mahallemizde bulunan Çocukkentonlarca çeltik (kabuklu pirinç) içinde yuvarlanıp neşeli saatler geçirdiğim 508 yıllık bir tarihe sahip olan Çeltik kilisesi adıyla bilinen. SurpSarkis Ermeni Kilisesi restore edilecek. Restorasyon için Türkiye Kültür Bakanlığı 5 milyon TL hibe etti. Restorasyona 2 milyon dolar daha gerekeceği tahmin ediliyor.

Görsel 1965 Yılı DiyarbekirSuriçialipaşa mehlesi Çeltik kilisesi önü. Benden büyük mehelle abelerim. Küçükken berberim  olanMahmut abe. (lakabı berber Zaza Piro) Avcı Ramazan ve Veysi abi. Ben 6 yaşındaydım fotoğrafa kenardan baktım.

Kilisenin tarihi yazılı kaynakların yetersizliği ve kitabenin olmayışı nedenlerinden ötürü yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir. Plan ve mimari özelliklerine bakılarak 16. Yüzyıla tarihlendirilmektedir. Kilise yapıldığında üç nefli bazilika planlıdır. Dört kemer dizisinin birbirinden ayırdığı daha sonra beş nefli inşa edilmiş kilise iki katlı bir yapıdır. Kilisede kullanılan ana yapı malzemesi Diyarbakır yöresine özgü siyah bazalt taştır. Kilise, düzgün kesme taş bloklar kullanılarak yığma yapım tekniğinde inşa edilmiştir. Ana yapı malzemesi olan volkanik bazalt taşına; demir, toprak, ahşap ve kireç harcı, eşlik etmektedir. Duvarlar, sütunlar, sütun başlıkları, kemerler, merdiven basamaklarında, kapı ve pencere lentolarında ayrıca döşemelerde de bazalt taş kullanılmıştır.

SurpSarkis kilisesi ilk olarak 16. yüzyılda yazılı kaynaklarda yer almıştır. Kilise hakkındaki bilgilere ilk olarak Gugasİnciciyan'ın (1758-1833) coğrafya kitabında rastlanılmaktadır. Kitapta yazıldığına göre “1518'de SurpTeotoros Ana kilisesi camiye dönüştürüldükten sonra bu kilisenin mezarlığında da bu kilise inşa edilir." denilmektedir. İsviçreli tarihçi MaxvanBerchem'ınAmida adlı eserinde, 1515'lerde Osmanlı Tebaası olan İnciciyan'ın 19. yüzyıldaki bir araştırmasında ise beş horanlı, kâgir ve eski bir Ermeni kilisesi olduğuna işaret edilir. İçinde bir okulun da yer aldığı kilise, yukarıda kadınlar mahfili ve giriş katı olarak inşa edilmiştir ve iki katlıdır.

Yazımın sonuna bir not düşeyim.Diyarbekir merkezde:SurpGiragos kilisesi restore edilmiş, SurpSarkis kilisesi yıkık bir halde dursada Diyarbakır çevresinde Şimdi artık olmayan kiliseleri yazayım. Alipınar: Meryem Ana Manastırı, Bahçecik: SurpTaniyel, Çirnik (yeni adı Pınardüzü): Meryem Ana kilisesi, Karabaş: SurpSimon, Karakilise (Dökmetaş): Ermeni Kilisesi, Kabi köyü şimdiki adı Bağıvarda bulunan: KeyabiSurpKrisdofor, KeterbiKıtırbil: SurpHagop (şimdiki Dicle üniversitesinin arazisi)Zemieğik (Elidolu): SurpYeğya kiliseleri vardı ama zamanla definecilerin kazılarından dolayı ve bakımsızlıktan yıkıldı.

Görseller bana ait. Harita yanındaki SurpSarkis kilisesi görseli değerli kardeşim NTV muhabiri Nizamettin Kaplan’a aittir İzin alınmadan kullanılırsa Sizi Yedikardeş burcunun altında beklerve hışk ederse karışmam.