Mardinkapı’da Dedem kahveci Abbas’ın “Eyvana Abbas’ın kapanma saati gelmişti. Ocakçı Pala son temizliği yapıyordu. Bizim Diyarbekir’de Garson demeyiz. Çayları marka karşılığında aldığından adı markacı olan MemetAbe ile Dayım son hesapları yapıyorlar. Bereketli gün 700 marka cümlelerinden o gün işlerin iyi olduğunu anlıyorum.Bizim kahve kapanmadan Turan gazozlarını saymam lazım. Meyvalı ve sade ile ayırıp. Ertesi gün kaç kasa gazozu alacağımızı hesaplıyorum.

Yevmiyem olan 20 Lirayı alınca. “Diğer çıraklara 50 lira verisen, ma ben akonunpiciyem”(Babası belli olmayan saksağan yavrusu) Dayım Nurettin  “Kevaşe okuldan sonra sonra6 saat gelisen, gelir gelmez dâhilden (kasadan demek istedi) ciğer kebabı, cevizli kedeyıfsölisen. Günde on gazoz içisen. Sen çalışmasan ben Kâr’ageçerem.”Aradan birkaç yıl geçtikten sonra anneme günde 100 verdiğini, onun okul masraflarım için bankada biriktiğini bilmeden söylediğimden pişman olmuştum.

O sırada yakın arkadaşım Sülogeldi. Dayımı beklerken çay bahçemizin girişinde onunla 2 meyvalı ünal gazozunun dibine darı ektik. Dayım kapıları kilitlerken “Birez evvel 10 demiştim, düzeltiyorum 12 gazoz oldu, boğazız da kala inşallah” DayımuzaklaşıncaSülo; ”Gece 10 oldu. Sokağa çıkma yasağının başlamasına çok az var. Birezdagkapı’daturliyag” 12 Eylül 1980 den sonraki günler. Sokağa çıkma yasağının başlamasına çok az var. Dörtyola kadar çıktık. Kentin en lüks pastanesi sayılan Şeyhmus pastanesine paramız yeter mi? diye düşünüyorduk. Çocukluk arkadaşım Kenan Menekşe içeriden çıktı. Kısa süren bir sohbetten sonra kolumuzdan tutup zorla içeri çekti. “Gelin bremin ben ısmarlıyam” dedi Ogünlerde oranın en meşhur spesiyaliMaraş dondurmalı baklava yemeye başladık. Tam çıkıp evlerimize dağılacaktık. Sinonun Lokantasıtarafından bir lakabı da Beyoğlu canavarı olan Karate Kedri geldi. (Abdulkadir Demirkan)O bir kronik bir gece kuşuydu.Tüm işyerleri kapanınca evinde yalnız kalmak istemiyordu.Kedrio günlerde güzel bir yöntem bulmuştu. Dörtyol’da tanıdıklarına şehir dışına çıkalım diye ikna ederdi. O ün bizi gözüne kestirdi. Bize kirni (kene) gibi yapıştı. Birez nevale alın gazi köşkünde sebehlıyag”Teklifi reddetmek mümkün değildi. Kenan düğünlere gittiğinden o günkü hasılatını bize harcamaya karar verdi. Atlas şekerleme yanında Tekel bayi Burç tekel Garbisabedenganimetler! Alındı.Hemen önündeki Seyyarda çerez satan Suphi Akdeniz’den karışık kabak çekirdeği leblebi aldık. Âlemlerinvazgeçilmez mezesiSino’nun lokantasından kelle sövüş alınınca nevale tamamlandı. Nebi caminin önünde sıra sıra bekleyen bir faytona atladık. Taksimetre açmadı! Zaten öyle bir elektronik alet henüz yoktu. Tarife belliydi gidiş 20 lira sarhoş olup filan saatte bizi orada al derseniz 40 lira gece tarifesi doğal olarak işliyordu.

Gazi köşkü binasının eyvanında oranın bekçisi erkek Fato’ya iyibir bahşiş verince kilimimiz yastıklarımız serildi. hiçbir çalgı aleti olmadan Kenan’ın çıplak sesiyle söylediği türkülerle mest olduk.

Mardin kapı şen olur

Dibi değirman olur

Buralarda yar seven

Mutlaka verem olur…

Kenan ara verdiğinde Karate Kedri başlıyordu. Artık Diyarbakır’ın gençlerinin ezberlediği Karaköy’de Yüksek kaldırımdamüstehcen maceralarını anlattı. Bizde ilk defa duyuyormuş gibi kesmeden dinledik.“Sene 1979 Sirkeci’deyem. Ben’em, Bilo’dur, Faxo’dur, Koke’dir, Deli İbo’dur, rahmetli Nedim’dir. Sirkeci Garında içiyoruz.

Hava hafif aydınlanınca tembihlediğimiz Faytoncu gelip aldı. Dönerken birkaç dakika Su değirmenlerinin yanında Hatun Kastalı’ın(Çeşmesi) mola verdik. Elimizi yüzümüzü yıkayıp biraz kendimize geldik. Sokağa çıkma yasağı sabah 05  de sona eriyordu. Güvenlik nedeniyle kaldırılan Keçi burcu önündekiMardinkapı Polis karakolunda polis noktası bizi durdurdu. Sıkıyönetim olduğundan nedense jendermeler aradı. Polislerden biri. “ Biri şarkıcı, bir kahveci onlar önemli değil. Karate Kedriyieyi arayın. O boş gezmez…” Kedri cevabı orijinaldi“Polesabe ben derman! İçmem. Boşuna arisız.” O sıralar TV de popüler olan “McMillan ve Karısı” dizisini kastederek. “Bakın San Fransisko Emniyet Müdürü McMillan (Rock Hudson) Babamın arkadaşı olur. İnanmazsan benim nasıl insan olduğunu ona sorun. Yardımcısı Komiser Enrayt her zaman bize misafir gelir. Bizi bıraktılar,onu iyi tanıyan Komiser içeriden çıktı. Karate Kedri’ye “Gel ifadeni alacağız diye mavi badanalı binanın önündeki havuzlu kamelyaya banka oturttu. Amaçları gırgır geçmekti. Ertesi gün Dörtyol’daki kahvede yeni macerası başlamıştı. Mardinkapı Polis karakolunu denetlediğini. Diyarbakır valisi Erdoğan Şahinoğlu’na rapor ettiğini söylüyordu.  Yıllar sonra Psikiyatrist bir arkadaşıma Ocakbaşındayaklaşık bir saat Karate Kedrinin özelliklerini anlattım. Tipik bir “Borderline kişilik bozukluğu”dedi. (Kelime anlamı sınırda yaşayanlar) “Borderline kişilik bozukluğunda ani ve yoğun duygu geçişleri söz konusudur.İnsan ilişkilerinde, benlik imgesinde, duygulanımda kararsızlık ve dürtüsellik olarak kendini gösterip, davranışların sonuçlarını düşünmeden hareket etmeye, duygu ve davranışlarını kontrolde güçlük yaşatan kişilik örüntüsüdür.”dedi.

Görselde babası Bube Menekşe (nüfusta Garabet), bir kaseti ve Bir başka değerimiz Hançepekli Sanatçı Bedri Ayseli ile hatıra fotosu.

Kenan Menekşeİstanbul’a gidince biraz irtibatı kaybettik. Yöresel sanatçılıktan sonra müzikhollerde çıkmaya başlayınca. Maddi durumu düzelmiş, özgüveni de artmıştı. İstanbul’da oturan Diyarbakırlılar bir düğünü veya eğlencesi olduğunda ilk akla gelen isimdi. Almanya’da yaşayanDiyarbakır Süryanilerin gecesine davet edildi. Oranın video görüntülerini izledim.Almanya’daki Diyarbakırlılardan büyük ilgi görmüştü. Benden 5 yaş büyüktü ama hep can dostum oldu akranım gibi davrandı. Her İstanbul’a gittiğimde beni misafir etti.

Kenan Menekşe’nin babası, merhum Celal Güzelses ile konserlere katılmış yıllarca ona darbukasıyla ritm tutarak eşlik etmişti. Dolayısıyla Kenan Menekşe, ilk müzik bilgilerini Bube lakabıyla tanınan babasından almıştı. babası Diyarbakır’ın ünlü müzisyenlerinden Garabet Menekşe’dir. Babamın arkadaşıydı. Annesini ben tanımadım ama annem ile Merun Hanım Diyarbekir düğünlerinde arkadaş olmuşlardı.

Kenan Menekşe, ilköğrenimini Süleyman Nazif İlkokulunda yaptı. Sonra tahsilini devam ettiremedi. müzikle uğraşmaya başladı. İlk profesyonel müzik bilgilerini 1970’li yıllarda Diyarbakır Halk Eğitim Merkezinde Şef Gani Takmaz’ın yönettiği koroda aldı. O dönemlerde koroda Türk Sanat Müziği eserlerini başarıyla icra etti. Erkan ile Berk adlarında iki erkek çocuk babasıydı. 1974 yılında askere gidinceye kadar Diyarbakır’da kaldı. Askerlik dönüşü İstanbul’a yerleşti. Ancak memleketini ve arkadaşlarını özlediğinde gelir birkaç gün kalır. Programı varsa konser verir giderdi. İstanbul’da Burada çeşitli müzik hocalarından özel dersler alarak kendini yetiştirdi. Yapılan bir yarışma sonucunda birinci olduktan sonra sesini duyurmaya başladı.

Yaşlanınca Dedo lakabıyla anılan Kenan Menekşeile en son 2018 “Ankara Diyarbakır günleri”nde görüştük. Diyarbakır’dan gelen ustaların yaptığı Kibemumbar yemeği ziyafeti çektik. Kenan’ı ve TRT Recep’i arkadaşımı son görüşüm oldu.  Üçümüz eski günleri yad ettik. En güzel espriyi TRT Recep yaptı. Kendi aranızda Avel, Tirrek, gunde, kurmi (böcek)  diye konuşmayın.TRT olarak bu bölümleri kesiyorum dedi.    ‘

Kenan Menekşe, Diyarbakır Türküleri’ ve ‘Hey Allah'ın Zalimi’ adlı  iki kaset doldurmuş, bu kasetleri o dönemlerde müzik piyasasında çok ses getirmişti.9 Ocak 2022 tarihinde İstanbul’da vefat etti.12 Ocak 2022  İstanbul Kumkapı Meryem Ana Ermeni Kilisesinde törene yetişemedim. 15 Ocak 2022 günü Balıklı Ermeni Mezarlığına toprağa verildikten sonra 3 gün sonra kadim dostuma mezarına ağladım. Biz Diyarbakır’da etnik kökenlerimiz farklı olsak ta,  O Ermeni Bizim aile Türkmen asıllı olsada kardeş gibi yaşadık.

Eniştem Memah onu ısrarla torununun sünnetine çağırdı. 1985 yılında İstanbul Bakırköy Çalışlar düğün salonunda Diyarbakır’danfolklor ekibi ve kendi saz ekibiyle geldi. Sanki kendi düğün sahibiymiş gibi her şeyi organize etti. Bende profesyonel bir ekiple videoya çektim. İki adet Betamax kaset hala bende hatıra duruyor. Bitanesinde Full Kenntürkülri var. Zamanla türküleri kesip Twitterde  veFacebook’da yayınlarım. Bizim tüm akrabalarımız, sevenlerimiz oradaydı. Kürtçe türkülerinin yasakları henüz sona ermemişti. O içinden geldiği gibi Kürtçe ve Türkçe türküler söyledi. yeni yeni Bizim için unutulmaz bir anı. İsteyen akrabalarıma CD olarak halende dağıtıyorum.

Yazımın sonunda Kenan’ın bir esprisini yazayım. Beni görselde olan İstanbul Sahilyolu Müzikhole,başka bir zamanda “Yenikapı Sahil köşk gazinosuna davet etti. En ön masada beni misafir edip ara sıra yanıma oturup Diyarbekir türküleri söyledik. Benim için unutulmaz bir geceydi. Çocukluğumuz beraber geçtiğinden birbirimizle senli benliden çok biraz küfürlü konuşurduk.

“Ula avel niye o gece yeğenimin düğününde arabesk okudun. Ben sahan Hep Diyarbakır türküleri oku demiştim.”

Kenan,Altın Portakal’ı kazanmış Muhsin Bey filmini hatırlattı. Arabeskleşen, yozlaşan, çürüyen topluma Şener şen’inuyarısıydı. Ali Nazik (Ugur Yücel) meşhur olup ne demişti “ He kurban arabesk türkü karışık.Tıpkı İbrahim Tatlıses gibi söliyem, seyirci ele isti” cümlesine Şener şen çok sinirlenmişti.

Kenan Menekşe benzer bir yanıtı kızarak verdi. “He kurban Arabesk ve Kürtçe karışık ohuyam, niye bizzot oldun kızısan.” Sonra tatlı sert bir şekilde çıkıştı. “Ula Tırro araya Gülüm benim gibi arabesk şarkıları koymazsam düğünlerde özellikle gençler bir daha çagırmılar. Kitleye hitap etmek lazım”