Kıymetli okurlar yayınlanan “Diyarbakır Kızı İrma” anı romanımı okuyanlar arasında anket yapmıştım. En çok güldüğünüz bölüm hangisi diye sormuştum.“Ziyaret seni çarpmasın!” bölümünü söylemişlerdi. Bu tatil gününde okuyup günlük dertlerinizi unutunuz. Önce kaçak çayınızı ve kavrulmuş karpuz çekirdeğini hazırlamayı unutmayınız.

Sarıpişo yorganı başına çektikçe Babaannesi Ebe Kamile onu uyandırmaya çalışıyordu. Sarı pişo “kah SultanŞehmus’agidiyih.” Sarı Pişo gözünü açtı. Havuş’un ortası sepetler, gaz ocağı minderler kab kacak ne ararsan vardı. Gören taşınıyorlar sanırdı.  Sarı Pişo yorganı daha da çekti. “Ben gelmiyem.”Babaannesi kızarak.“Dehadekıbrahınogli, düş önimize.”  Sarı Pişo Çaresiz kalktı bir eline tutuşturulan sarı gazocagı, bir elinde evdeki çaputlardan (kumaş parçaları) dokumacıya verilip Dünyada ne kadar renk varsa katılmış çizgili kilim vardı. Solda Cemil paşa konağı arkasındaki Binici sokaktan yürümeye başladılar. Sağda Kömürcü ŞakireKeje’nin evi, Binici sokağından görkemli taş yapı Aynalı minarenin diğer adıyla Hoca Ahmet camii önünden geçip Kamışlı ziyarete varınca yolu bitirmişlerdi. Sarı Pişo’nun Dedesi Kahveci Abbas’ın parkının önünde Dayısı Nurettin bekliyordu. Kümükülfet (bütün aile) üzerinde Commer yazan ufak tefek yürümekte güçlük çeken minibüse nasıl sığacaklardı?

Ebe Kamile ile komşusu İrma arasında tatlı bir atışma yaşandı. “Kız İrma niye gelisen ziyaret seni çarpmıya?”İrma kahkaha attı;  “Kamile bibi çarpmaz merak etme haç’ım boynumdadır. Beni HısusKristos’um korur.” Ebe Kamile eliyle doğumunu yaptığı sayısız Hristiyan’dan olan İrmayı kendi çocugu gibi severdi. İrmaya “Göstek o haçi başörtünün altına koy. Orda görseler heç iyi olmaz, Sen üstümüze bela çagirısan” İrma annesi gibi sevdiği Ebe Kamile’ye sataştı “Niye orası sizin tapulu malızdır, SultanŞeyhmus’uheçgörmemişem. Oranın incirini, armudunu yemeden, gözüm açıh gider,

Sanki bir çölün ortasında yeşillikler içinde bir vahayı andıran SultanŞeyhmus’a vardılar. Yüzyıllar evvel yaşamış bir zatın Asıl adı Sultan Şeyh Musa el Zulî olmasına rağmen zamanla halkın dilinde SultanŞeyhmus ismine dönüşmüştü.

Bir süre Etrafına bakan İrma dışarı çıktı. SurpGiragos da hissettiği dini atmosferin dışında farklı bir yer görüyordu. Ziyarete gelenler êrbane çalıyor, ilahi okuyorlardı. Yasin-i Şerif, mevlidi Nebi okuyanlar bitincedengbejlerde ilahi klamları seslendiriyorlardı. Birkaç köylü koçları kıbleye çevirip  "Allahuekber!""Allahuekber!"diye nidalarıyla tekbir getirip kurban kestiler. Adaklarını ağaca asıp derisini yüzdükleri koç’un etin oraya piknik yapmaya gelenlere dağıttılar.

Remziye Hanım arkadaşı  İrma’ya laf atıyordu.“Çıharıyamı (Piknige) geldim iş yapmaga mi geldim anlamıyam,  Ayagi yanmış tazi gibi dolaşıyam, Heç kimse deyi hama bir işin ucundan bende tutayım..”İrma hiç aldırış etmiyordu. “Bugün siz bahan hizmet edeceksiniz, beni davet etmediz.” Ebe Kamile bu cümleye çok kızmıştı. “Vallah sen kendi kendine gelin güvey oldun. Kahbirez iş yap Allahvekil saçın pirçigınyolaram.”

İrma çocuklarının ebesi Ebe Kamile’ye karşı çok saygılıydı. İtiraz etmeden kalktı. Mardinkapı da Bakkal Hacı Yusuf’dancamuşyoğurdu getirdikleri sonradan iade edecekleri, Sadi köyünde Halo Mısto ya zimmetli sıtıli (Bakraç) aldı. Yoğurttan kurumuş yerleri çıkmadığından üzerinde Vim yazan toz kimyasalla kirleri ovdu vimledi. Tertemiz yaptı. Çeşmeye doğru yola koyuldu. Sarı Pişo da ağzında leçek (tülbent) olan toprak bir habeneyi(testi) alıp peşinden gitti. Yüzyıllar önce Kürtçe Çilqanî ( kırkçeşme ) adı verilmiş çeşmeye doğru yola koyuldularÇeşme başındaki kadınlar rengârenk eteklerinin altına Balıkçılarbaşında ki Değertekin Manifatura da satılan Nazilli Sümerbank fabrikasından kara trenle Diyarbekir İstasyonuna getirilen, resmi muamelesi için üç gün bekletilen Sümerbank basmasından şalvarlar giymişlerdi. Naylon şıpıdık terlikleriyle su sırası beklerken kavgalarından ne dedikleri anlaşılmıyordu. Bir köylü çocuğu her iki tarafında ikişer adet olan boş Vita yağ tenekesini tahta sandukalara yüklemiş, yakındaki köyüne eşekle su taşıyordu. Ebe Kamile belden aşağısı çıplak erkek çocuğunu yalakta yıkayan kadına tavsiyede bulundu. ‘’Buranın suyu şifalıdır kırk gözlü zemzem suyudur. O suyu başından aşağı dök, Allah’ın izniyle hiç bir şeyi kalmayacaktır.’’dedi. 

İrma’nın sıra beklemesine gerek kalmadı. Bütün köylü kadınlar sanki uzaylı görmüş gibi donup kaldılar. Aralarındaki Kürtçe konuşmaları kesildi, su sırası kavgası aniden derin bir sessizliğe gömüldü. İrma’yı Komşu ülkenin Cumhurbaşkanını bekleyen merasim kıtası gibi kurallara uyup askerler gibi hareketsiz sadece gözleriyle takip edip baktılar. İrmat esti ve sıtılı sıra beklemeden rahatça doldurdu.

Etrafındaki tarihi kalıntılardan günümüze ulaşan bir şey olmasa da yer yer antik dönemden bazı bugüne gelen tarihi heykellerin etrafındaki çeşmede kadınlar işlerini bıraktılar. Kürt kadınlar süslü püslü makyajlı alafranga kadını tepeden tırnağa süzüyorlardı. İrma sarı saçlarını Fransız topuz yapmış, başının yarısı açık kalacak şekilde siyah şeffaf füme bir eşarp bağlamıştı. Siyah eteğinin altına ten rengi ince Vog çorap giymişti. İstanbul gittiğinde Şişli’de Bonmarşe den aldığı açık gri gümüşi renk kısa kollu, omuz kısımları kendinden dantel desenli bir bluzu giymişti. Gümüş simli Diana markadan eliyle ördüğü siyah orlon bir şalı omzunda gayet şık duruyordu. Kuyumcu Zülküf’ün yaptığı kişnişli kolye, Hasır bileziği kıyafetini tam bir uyum içindeydi.             

Mazıdağlı kadından ilk eleştiri geldi. “Bahan bag, tangoBaci (sosyetik kadın ) bu mübarek yerde dudakboyasi sürülür. Ma günahtır.” İrma muzip bir cevap vererek imtihanın ilk sorusunu aştı. “Valla toya (düğüne) gididih,komşum dedi. Sultanşeyhmus’agidah dedi, Aniden geldim silmeyi unutmuşam.” Ayağında siyah Gızlaved köylü lastikleri, başına giydiği Kenarları çuhaya benzer kumaşla çevrelenmiş, tepesi ise ipek ipliklerle örülmüş Başına fes takılı Kürt kadınlarının geleneksel bir tür başlığı olan Kofi takmıştı.Otuz yaşlarındaki dokuz! çocuklu kadın, İrma’nın kırmızı renkte abiye ayakkabısını kıskanmıştı. “O topuklu ayakkabıyla tiket et düşüp, bi yerin kırmayasan.” İrma alaycı bir gülümsemeyle bu soruyu da savuşturdu. Asıl sana yakışmaz sen giyersen yere düşersin anlamında imasında alaycı bir cevap verdi. “Merak etme bununla yürümesini bilmeyenler kıçınikıri” Kürt kadınlar bu asortikşeherli kadınla baş edemeyeceklerini anlayınca sustular.

Sarıpişo aklı hala muzurluk peşindeydi. Gözünü karşıda ki bakkala dikmişti. Mardinkapı’dabir  Berroş (tencere) dolmayı tek başına bitirip, adı Bakkal Dolma Reco’ya çıkan, Bu bakkalda sadece iki kalıp sabun bulunur başka bir şey satmaz anlamında  “Dükanabekodu kalıp sabun” diye küçük bakkallarla alay ettigi cinsten küçük bir bakkaldı. Sekiz metrekarelik bir tahta  barakada önündeki birkaç tahta kasada domates, biber bulunan arka planda eğreti çakılmış üst tarafı düşecekmiş gibi duran,üç adet rafında birkaç kutu biskuvi şeker çay bir ipte sallanan Çermik sakızları, şemsiyeli çikolatalar, ayrıca  birer tane puro sabun fay tozu ve Yeşilsabun gibi temizlik malzemeleri vardı  bir kürsünün üzerinde şalvarlı, sekiz köşe kasketli, mintanı yamalı, yelekli yaşlı bir adam tütün tabakasını açıp sürekli pelicıgara dedikleri sigara kâğıdına  tütün sarıyordu. Kalın bir cüzdanla giderseniz içindeki bütün malların tümünü satın alabileceğiniz bakkalda Sarı Pişonun dikkatini dükkânın önündeki oyuncaklar çekiyordu. Renk renk plastik toplar, trafik polisi resimleri bulunan teneke arabalar, uzun sopasıyla ittiğinizde kanatlarını açıp yürüyen tahtadan yapılmış bir tahta kuş vardı.

Bir kaç çocuk plastik kılıçlardan alıp cenge girince, Sarıpişo annesine döndü  ‘’Bende isteyem, para ver, kılıç aliyam’’ annesi bu türistrklerini vereceği cevaba göre kesinlikle alıp almayacağını Sarıpişo anlardı. Eger ; “Saripişo sus.. Kılıç yerin agri,almiyam” dediğinde biraz israr ederse alırdı. Ama bu sefer Annesi öyle bir cevap verdi ki, bu cevap araya Vali, Muhtar gibi hatırlı kişilerde girse de almayacağı anlamını taşıyordu. “Saripişo havaya uç, in gene almam.” Sarıpişonunbütün hayalleri yıkılmıştı. Dokuz yaşına bakmadan ağlamaya başladı. O sırada İrma duruma müdahale etti. ‘’Vişkeleeeçocugi bir lira için niye ağlatısan.’’ İrma, Sarıpişo’ya ve mahalleden olan arkadaşı Zeki Apak‘a iki tane plastik kılıç aldı.

Sarıpişo Atalarından ne dinlediyse, çocukken kahramanlık filmlerde ne gördüyse onu yapmak tabi ki hakkıydı! Sarıpişo ve Zeki sevinçle haykırarak diğer kılıç alan çocuklarla Osmanlı ordusunda atlı subay olan Sarıpişo’nun dedesi gibi kılıç sallayıp cenge giriştiler. “Dagılın kahpe Bizanslılar, dagılınhaçolar ”İrma çok alındı. Kızdığı zaman küçük bey veya Sarıpişo demezdi. Nasıl bir mekânda bulunduğunu unutup yüksek bir sesle Sarıpişoyabagırdı. “Ula sarı jirdon (büyük sıçan)  Ben Haçodegilmiyem. Hem benim paramla kılıç alisan hem de haçolariöldirisen.”  Çevre Piknik yapanların ugultusu ile doluyken, aniden bir sessizlik oldu. Çevredeki onları tanımayan herkes durup, İrma’ya baktı. Kofili bir kadın bağırdı ‘’ewiyafilleye’’ (bu Gavurdur) diye bağırdı.  Fille Kürtçede Gâvur anlamında kullanılansıda  bu sözcük aslında Yazar AnjelDikme’nin araştırmasına göre Farsça kökenliydi. Özellikle Persler yani İranlılar bu sözcüğü Ermeniler için, (Fallohe-Fılle) "Ağaç diken halk" anlamında kullanmışlardı. Bu yüzden oradaki herkesin aklına agaç, yeşillik gibi tabiat ortamı gelmedi. Herkesin zihninde kutsal bir mekana gelmiş art niyetli bir Hristiyan’mı gelmiş sorusu takıldı.  Öyle ya böyle kutsal bir yerde bu filleninişi neydi?  Soru soran ifadelerle herkes birbirine bakıyordu.

Sarıpişo’nun babaannesi Ebe Kâmile hanım biraz tedirgin olmuştu kısık bir sesle Gelini Remziye’ye “Ben sana daha yola çıkarken söylemedim. Ha bu gösteginçatal dili durmaz üzerimize bela çagıracah. Ha şimdi bu begar (bağırıp, çağıran) Kürt karilarimeytimizi(ölümüzü) yere sererler.” Sessizliği Remziye Hanım bozdu, bir tatsızlık yaşanmasın diye zekice bir çıkış yaptı. Zoraki bir kahkaha atarak, burası yeri degil anlamında, İrma’nın kolunu çimdikledi. “Viii bacım bu mübarek yerde niye hanek (şaka) edisen. Çocuga bele denir. ”Diğer kadınlarda tasdik ettiler. Yasin-i Şerif okuyan bir kadın kaldığı yeri unutmamak için önce Saatli Maarif takvimi kâğıdıylayaptığı ok işaretini kaldığı yere koydu.“ He bacım maazallah bu konuşman şirke, küfre girer öbür tarafta gâvur sayılırsan. ” Başka bir kadında namaz da iken selam verip, Behram paşa cami imamı Melle Said’ in Cuma vaazı gibi konuştu. “Cenabı Allah bizi şahat yazar. Öteki tarafta biz diyerih ki bu lafı söledi fille oldi” Diger kadınlarında tartışmaya müdahil oldular.  “Ma Bele laf sölenir.”  Sultan Şehmus bakkalının hanımı “Allahvekil ziyaret seni çarpar.” Bu trajikomik olaydan ve yoğun eleştiriden bu sonra İrma sıkılmıştı. Arkadaşı Remziye dönüp kulağına  “Viş kele bu kadınlar benlen niye ugraşilar. Ben zetenfilleyem ve çoh da memnunam”   Gizlice göğsünden haçını çıkarıp öptü. “Meryem anama dua ediyem, beni bunlardan korusun” Arkadaşı Remziye yeniden bir kargaşa çıkmasın diye“ Bacım hüşş..niye tensizlih(görgüsüzlük)edisen, bunları gene bahan açtıracahsan. Allahvekil beş kuruş veririhaçtırırıh, onkuruşveririhkapatamayıh.” İrma da sıkılmıştı. “kah bacım toplanah, Bedrosbirezdenarabanangeli hazır olah.”