Hababam sınıfının en çok güldüğüm, unutulmaz repliklerinden biridir.

Mahmut hoca: Nasıl yani Ekrem Bey at mı kaçırdı?

Öğrenciler: Yok hocam, at Ekrem Bey'i kaçırdı.

Rıfat Ilgaz, kitap kurtları için "Hababam Sınıfı"nın yazarı olarak bilinir. Oysa edebiyat Dünyasına şiirle adım atmıştır. 1940'lı yıllarda önce şiir kitapları yayımlanmıştır.Ahmed Arif’inYaşadığı Diyarbekirtopraklarını büyük bir duyarlılıkla anlattığı şiirlerini okuduğunuzda müthiş bir ezgi ve güçlü bir ritim bulursunuz. Peki,Rıfat Ilgaz ve Ahmed Arif’in uzun yıllar süren dostluğunu duydunuz mu?

Şu an 60 yaşını geçenler, 1980 yıllarında Ankara’da öğrenci olanlar veya memur olup tayini çıkan Diyarbakırlıların tek bir buluşma noktası vardı. Kızılay Sümer-1 sokakta Fahri Baba lokantası.Hafta içi akşam yemeklerinde kapıdan başınızı uzattığınızda kalabalık olduğundan yer bulmanız zordu. Hafta sonları rezervasyonunuz yoksa yer bulmanız imkânsızdı. Ancak hatırlı insanları, oranın müdavimleri araya koymanız gerekirdi. İş insanları, politikacılar, bürokratlar, öğrenciler hepsinin ortak noktası Diyarbekir’de doğmuş, gurbette yaşamlarını sürdürmeleriydi. Restoranın Kapısından giren iki kişikendilerine ayrılan masaya doğru ilerlerken uğultudan anlaşılmayan sesler bıçak gibi kesildi. Kimisi yerinden hafif doğrularak selam verdi, kimisi “Bu ahşam aziz mısafırlar var, başımız gözümüz üstüne şeref verdiniz.” dediler.İki tanınmış Şair Rıfat Ilgazgülümserkenve Ahmed Arif herkese “Başız, gözünüz var olsun” dedi. Zafer Çarşısı’nda Oğlak Kitabevi’nin sahibi Felsefeci Tuncer Tuğcu’nunmasasına oturdular.

Mehlelim ve komi arkadaşım Şehmus ile Ankara’da okurken akşamları yarım gün Fahri Baba lokantasında komi olarak çalışırdık. Sarhoş olunca daha da cömert olan müşterilerden olsa gerek aldığımız bahşişler yevmiyenin birkaç katıydı. BaşgarsonDayım Nureddin banaseslendi. “Sarıpişo servis aç, bez peçeteleri ve soğuk su getir. Dayım Nureddin yeğeni olduğum halde beni diğer komilerden fazla çalıştırırdı. ” Şehmus’damüzik setine günün anlam ve önemine uygun bir kaset koydu. Ahmed Arif’in şiirini besteleyen Rahmi Saltuk’un o günlerde popüler olan türküsü çalıyordu. Terketmedi sevdan beni,

Aç kaldım, susuz kaldım,

Hayın, karanlıktı gece,

Can garip, can suskun,

Can paramparça...

Ve ellerim, kelepçede,

Tütünsüz uykusuz kaldım,

Terketmedi sevdan beni..

Türkü bitince masalardan sesler yükselmeye başladı. “AhmedBeg, bir şiir isteriz” Ahmed Arif mütevazı bir sesle “emriniz olur” dedi. Şiir kitabının adı da olan “Hasretinden prangalar eskittim.”  Şiirin, okudu. Şiir bitince can dostu Rıfat Ilgaz Felsefeci Tuncer Tuğcu ile sohbete devam ettiler.

İlk defa iki büyük Şair ve İlkdefa felsefe dergisi çıkaran, Tuncer Tuğcu’nunyalnız kitabevi sahibi değil Ankara edebiyatının tanınan, halende Ankara Kızılay’da Zafer kitapçılar çarşısının saygı duyulan ağabeyiydi. Rıfat Ilgaz’inmasasında servis tabağı değiştirdiğimde veya bir acılı ezme mezesi götürdüğümde konuşmaya ara verip “Zahmet oldu emekçi arkadaşım” cümlesini, beyefendi zarafetini unutmam mümkün değildi.

O gün ilk defa bir şey öğrendim. Şair Ahmed Arif’e sordum. “lavaboya gidip döndüğünüzde her seferinde arkadaşlarınıza “Merhaba” diyorsunuz, neden?.. Cevabı enteresandı. ”Bu Sinonun meyhanesinin kültürüdür. Merhaba dersin, karşılığındaki alacağın merhaba ben ayıgam sohbete devam edelim demektir” Kalkmadan önce Nurettin Dayıma “Geceyi Kenan Temiz’in plağını dinleyerek bitirelim.“ dedi.  “Unutursun diye çok korkuyorum” Plağı dinlerken belki de âşık olduğu Leyla Erbil hanımefendiyi düşünüyordu…” Ahmed Arif’i Ben, Şehmus, Dayım Nureddin ile onu taksiye kadar uğurladık. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi karanlık günlerdi. Etrafta sivil polisler olduğunu anladı. “Sizler içeri gidin, benim belam sizlere de bulaşmasın!” Murat 124 taksiye binerek uzaklaştı.

Benim yüzünden kimseye bela gelmesin anlayışı AhmedArif’de hep vardı. Bu endişeyi 2013 yılındaGazeteci Hatice İkinci’ninOzan Rahmi Saltuk ile gerçekleştirdiği söyleşide tekrar anladım. O röportajdan bir paragraf alalım.

Rahmi Saltuk; 1983’te Ankara Arı Sineması’nda iki gün üst üste konserim vardı. Konserden birkaç gün önce kendisini davet etmek üzere evine gittim fakat konsere gelmedi biliyor musunuz?

“Gelsem sana zarar verirdim” dedi. Ama ben anladım ki, hâlâ toplum içine çıkmak istemiyordu. Çok kuşkucuydu. Şöyle bir anımı anlatayım; 1971’de yurtdışına çıktığımda Almanya’da bir plak yapmıştım. Hasan Hüseyin Korkmazgil ve Ahmed Arif’in şiirlerinden bestelediğim eserler de vardı. Yapımcı firmadan talep ettiğim telif ücretlerini alıp, Türkiye’ye döndüğümde her iki şaire de ödemek istedim. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in ücretini ulaştırdım, ancak Ahmed Arif için bir türlü fırsat bulamadım. Bir arkadaşımdan ücreti ulaştırması için eşi Aynur Abla’ya vermesini rica ettim. Parayı almamış Aynur Abla, demek ki Ahmed Ağabey’in izni olmadan alamıyordu. Ahmed Ağabey bu durumu “MİT’in kendisiyle Rahmi Saltuk adını kullanarak, para karşılığında ilişki kurmaya çalışması” olarak algılamış. Böylesine kuşkucuydu işte. Ama bu durum yaşadığı şeylerden kaynaklanıyordu tabii.

Evet sizlere benim için unutulmaz bir anı olan Büyük şair Ahmed Arif’in ile tanışmamızı anlattım. 1947-1959 yılları arasında yazdığı ve 19 şiirden oluşan “Hasretinden Prangalar Eskittim” kitabı, yayınlandığı 1968 yılından bu yana, yüzlerce baskı yaptı. Ve hep en çok okunan kitaplar arasında yer aldı.

Yazıma Peki Rıfat Ilgaz ve Ahmed Arif’in uzun yıllar süren dostluğunu anlatan mektuplardan bir bölüm vererek noktalayalım.

13/11/1988 Yeşilköy

Sevgili Rıfat ağabey,

Halkımın, yurdumun büyük acısı, büyük hüznü, sonsuz sevinci ve yıkılması imkânsız onurusun.Büyük şair, büyük inanç adamı, büyük namus anıtı ve büyük ozansın.Sana "Ağabey" diyebildiğim için mutluluk duyuyorum. Şunun şurasında bir ömrü, halkımızın ve insanlığın mutluluğu için bile bile, kahrolarak verdik gitti... Alnımız ak, yüreğimiz pırıl pırıl...

Sevgili Ozan Kardeşim, Ahmed Arif!

Son kere Yeşilköy’den seslenmişin bana! Seni hep yeşillikler içinde düşünüyorum, anımsayınca…

 “Bir şair tek kitaba hapsedilmez” yeni bir şiir kitabı yazman lazım.

 Ne yazık ki! Ahmed Arif’in ömrü hazırlıklarını yaptığı ikinci şiir kitabı yarım kaldı yayınlanmadı.

Görseller: Halit saygın, Miliiyet gazetesi arşivi. Görsel İstanbul Kumkapı’da çekilmiş.