Meryem Ana Süryani Kilisesi başpapazı Keşe Ebune Aziz bazalt taşlı sokağa çıktı. Fötr şapkasını nazik bir şekilde başından çıkarıp selam verdi. Saygın ve itibarlı birisiydi. Genç yaşlı Alipaşa mahallesinde herkes yerinden kalkıp hafif doğrularak selam verdi. Tarihin bilinen en eski Hıristiyan topluluğu Ortodoks Süryaniler günde yedi vakit Keşe Ebune Aziz’in arkasında  “slawotho Süryani namazı” kılıyorlardı. Başörtülü kadınlar arkada önde erkekler secde etmişlerdi.

Eski Ahit’ten esinlenenler, Süryanice bilmeyenler aynı duayı Kürtçe okuyorlardı.  Önemli olan onlar için özdü, mesajın kendisiydi. Dördüncü yüzyılın ilk yarısında yaşayan Süryani Teolog Mor Efrem, reform yapmış hem ilahilerin kilisede okunmasına, hem de kadınların kiliseye alınmasına izin verdiği için şükranlarını sunuyorlardı. 

Sarıpişoakşamüzeri sokakta oynarken, Lalebeg mehlesinde Meryem ana kilisesinden tarafından gelen siyah cüppeli, boynunda haç olan Papazı gördü. Sokakta oynayan Sarıpişo’ yu yolda durdurdu; ‘’Süryani fırınciSagdo’nun evi neresidir’’ diye sordu. Evde nikâhı kıymaya giden papaz aynı anda mahallede iki dügünoldugundan habersizdi. Sarıpişo çocuk aklıyla Papaz’a bir şaka yapmaya karar verdi. Dügün yapılan Müslüman aile Berber Arap Mıhe’nin evine götürdü. Düğündekiler Papazı görünce bozuntuya vermediler. Önüne Diyarbekirde düğünlerin klasik yemeği Tırşık, pilav ve zerde üçlüsü kondu. Papaz bir gariplik olduğunu anlamıştı. Çünkü önüne şarap konulmadığıgibi, Hafızlar Mevlid-i Nebi okumaya başlamıştı. Düğün sahibine kibarca ‘’Damatla gelini getirin nikahi kıyayım.’’ dedi. Düğün sahibi Arap Mihe çok rehetbiadamdi; ’’Valla papaz efendi az evvel MelleMıhyeddin hoca nikâhıkıydı. İstisen sende kıy, maksat çift dikiş olsun. Oğlumunnikâhıkundikayim (saglam) olsun.’’ dedi. Papaz kendisine bakıp hınzırca gülümseyen Sarıpişo’yu göstererek; ‘’ Ha bu benamus beni yanlış düğüne getirdi. Senin babana söliyeyimdögsün’’ Bütün cemaat gülmeye başladı. Papaz; ‘’Öteki düğünden beni şimdi bekliler’’ Sarıpişo babası ertesi gün hem dövdü,  hem de ders verici bi kelam etti. ‘’Din adamlarına karşı saygılı ol’’ 

Diyarbekir’in sokaklarını süsleyen diğer antik yapılar arasında en ünlüsü olan Cemil Paşa konağının arkasında Binici sokagında heyecanla bağırıyorlardı.  Bir teneke kutunun fırlatılmasıyla onu kapan ilk çocuğun koşmasıyla oyun başladı.  Kuka  adını verdikleri oyuna almadıkları GurikeçelAlo.kızmıştı;  “Beni niye oynatmısız, ben akopiciyem?”(sakasagan gayrimeşru çocuğu anlamında) diye sorarken .oradaki çocuklar bagırmaya başladılar.; ‘’ula keşiş geli,  ula keşiş geli‘’ 

Karşıdan siyah giysileri ve ayrılmaz fötr şapkasıyla Diyarbekır Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesinin papazı KeşeEbune Aziz gözüktü Ellerinde toz şeker dökülmüş salçalı ekmekleri ısıran çocuklar birdirbir, uzuneşek, istop, çember çevirme, köşe kapmaca, körebe oynamayı bıraktılar. Oyunu bırakıp yeni bir eğlenceye başladılar;  Keşişin peşinden; ‘’ Keşiş al sana bir şiş’’ Bağırmaya başladılar. Çocuklardan birisi yerden karpuz kabuğu alıp fırlattı. Keşişin sırtına geldi. Yanpiri Neco nakaratı değiştirdi; ‘’Fille (Gavur) haço, Fıllehaço’’ Keşe Ebune Aziz çocuklara döndü;  ‘’Çocuhlarmaeyıbdegel ananız babanız heç mi terbiye vermi’’ Sarıpişo daha önce bir Papaz yüzünden yediği dayagı unutmamıştı. Yerde bulduğu boş Ünal gazozunu,’’ Gavur Haçofıllehaço’’ diye  bağırıp  papaza attı firlattı. Ancak şişe ıska geçti.

O an birisi Sarı Pişo’nun kulağını tutup sıkmaya başladı. Sarı Pişo arkası dönük oldugundan yüzünü göremiyordu. Alipaşa ilkokulunun da öğretmeni Azize Hanımda olamazdı. öğrencilerini dövmeyen hep iyilikle yola getiren bir melekti. Hem Azize Hanım büyük postanenin arka sokağında oturduğundan oradan geçmezdi. Alipaşa ilkokulunun müdür yardımcısı Cuma Hoca olabilirdi. Cuma Hoca kadar insanların kulağını iyi tanıyan içinde kaç sinir olduğunu bilen, kulak burun bogaz uzmanı bir Doktor bile onun gibi kulak çekemezdi. Kulak memesinin içindeki sinirleri iyi bildiğinden Önce iki parmağının arasında iki kat yapar sanayi deki kumpaslar gibi iyice ezer. Sanki ara sıra durup içine isot döküp tekrar devam ettiğini düşünürdünüz.  Çok kısa aralıklarla doğum sancısı gibi gelen hisler sıklaştıkça arkadan enseye bir tokat’ın geleceğini tahmin etmek zor değildi.

Sarı Pişo Kulağı aniden kumpastan kurtulunca bunun Cuma Hoca olmadığını anladı. Çünkü bu onun stili degildi. Enseye bir adet şaplak ardından tepeye bir çivi çakma ritmi olmadığına göre bu kimdi. Sarı Pişo nihayet dönebildi. Bu zati muhterem Behram paşa caminin imamı Melle Said ten başkası degildi. ‘’Sarıpişo senin yaptığıneyıbdegil. Allahvekil baban söylerem seni çükinden tavana asar’’ Bu sırada KeşeEbune Aziz;  ‘’Senin baban da bir Hristiyanla ortak değil mi. Bedros amcan duysa sahan kızar’’

Mele Said uzaktaki çocukları çagırarak; ‘’Korkmayın dövmem, Hepinizin babasını tanıyambahın tek tek şikâyet etmahistemiyem. Hepize Kuran-ı Kerim öğrettim. Orda ne yazıyor. Bir kulun cezasını Allah verir, gerek bu dünyada bir musibet verir, bazen de öteki tarafta cehenneme yollar. Bahan nasıl hürmet edisiz Papaz Aziz Efendi buradan geçerken top oynısız ne yapısız bırahacahsınız o geçinceye bekleyacahsız. Anlaşildimi.’’

Çocuklardan olur alırken yürümeye başladılar. Konuşmalar sırasında Mele Sait yere çömelmiş tütün tabakasını açmış iki tane pelicıgare sarmış birisini Keşe Ebune Aziz’e uzatmıştı. Sonra sigaraları Mele Said muhtar çakmağı ile keşişin cigarasını yakmış beraber yola koyulmuşlardı; ’’Ne tarafa Mellesait..İkindiyi kıldıracagım sen nereye bende Aşefçilerdenkenger.alacagam bizim hanım meftunesiniyapacah. İstersen bu ahşam gel beraber yiyah’’Melle Sait; ’’ Başka zaman inşaallah..afiyet şeker olsun’’