Şakşako’nun iki anlamı vardı. Biri kırmızı gelincik çiçeği, diğer anlamı ise Diyarbakır Suriçinde tarihi tahtakapıların demir tokmağı anlamını taşıyordu. Cemil Paşa konağının arkasındaki evimizin demir şakşakosu sanki tarihi kapıyı yere serecek gibi vuruluyordu. Başka kapı olsa herkes telaşa kapılırdı. Mahalleli bu duruma alışkındı. Bizim kapı böyle çalınırsa acil bir doğum vardı. Babaannem Ebe Kamile bana hadi sende gel diye seslenince çok sevindim.Mardinkapı Deliler hanı önünde eski jeep bizi bekliyordu. Köye bakan ebe izinli olduğundan Babaannemi çağırmışlardı. Yaklaşık yarım saat sonra Peyas köyüne vardık.1971 senesinde Bağlar Dörtyol’dan sonra şehir dışına çıkmış olduk. Bağlar adından anlaşıldığı gibi tarihi bağ evleriyle doluydu.Koşuyolunda gerçekten atlar koşuyordu. Beton bloklar dikilmemişti. Kayapınar ilçesi henüz karpuzda vitamindi.75 Metre Çevre Yolu henüz 2 santim bile değildi!
İki katlı bir köy evinde Babaannem üst katta bir bebeğin yeni hayatına başlaması içinuğraşırken ben alt katta yaşıtım çocuklarla ortaya konan mayhoş (ekşi) urum dutunu paylaşıyorduk. Hayatımda ilk defa gördüğüm ritüele hayretler içinde bakıyordum. Yaşlı bir kadının elinde tarak büyüklüğünde tahtaya on kadar dikiş iğnesi çakılmıştı. Önünde bir kase süt, sonra adını bilmediğimbaşka boya dolu bir kaseyi karıştırıyordu. Gaz lambasından çıkan duman isine daldırıp genç kadına yüzüne batırıyordu. Genç kadının yüz ifadesinden acı çektiği belli oluyordu. Biz çocuklar biraz korkuyla biraz endişeyle onlara bakıyorduk.Yaşıtım çocuğun kulağına eğildim bu ne yapıyor diye sordum. Çocuğun Türkçe bilmediğini anlayınca dokuz yaşında öğrendiğim kadarıyla Kürtçe sordum.”ewçi dike” bilmediğim bir kelime ile cevap verdi. “deqkirin” (dövme yapıyor) Deqyani dövme kelimesini sonra öğrendim.
Ancak lise yıllarında ayrıntıları öğrenmiştim.Yöremizde daha çok kadınların tercih ettiği, yapımı oldukça acı veren dövmeler, büyük ve küçük baş hayvanların safra kesesinden alınan "marara" (hayvan ödü de deniyor) adı verilen suyun, gaz lambasının isi alınarak,yeni kız çocuğu sahibi bir kadının sütü ve marara karıştırılıp bir dizi dikiş iğnesiyle vücuda işlenmesiyle yapılıyordu.“Deq” her çizgisinin bir anlamı ve hikâyesi olan, insanların duygularını vücutlarına nakşettikleri çizgilerden oluşur. Kız çocuğu doğuran ve emziren annenin sütü yani Arapça “HalipÜmmülBınt”, çıra isi ve hayvan ödü yani “El Mırara”, bu üç karışımdan oluşan dövme mürekkebi elde ediliyordu. Bir kap içerisinde karıştırılan malzemeler bir gün bekletilir. Üçlü, dörtlü, dokuzlu iğneler bir araya getirilip, sıkıca bağlanır. İğne sayısı yapılacak motifin büyüklüğüne göre değişir.Kız çocuğu sahibi annenin sütünün yarayı daha çabuk iyileştirdiği söylenir. Yapılacak motif rengini daha parlak olduğu söylenmektedir. Erkek çocuk emziren anne sütünün dövme yapılan yerde yara bıraktığı, motifi dağıttığı, bu nedenle dövme motifi renginin sönük ve açık olduğu ifade edilmiştir.
Ebru resim sanatında kullanılan Sığır ÖdüKitreli suyun üzerindeki boyaların çökmeden yayılmasını temin ediyordu.Satıh aktif (yüzde gerilim sağlayan) safra asitleri ihtiva eden özel maddeydi. Boyaların batmadan suyun üzerinde durmasını sağladığından dövmede mor renk üstte kalıyordu.Karışım hazırlandıktan sonra nereye yapılacaksa özel iğnelerle belirlenen şekiller yapılır ve hazırlanan karışım oraya dökülür. Kimi burun kenarına yaparken kimisi şakaklarda yapar.Geleneksel dövme, duyguların diliydi. Bir kere yapılan dövmenin silinmesi imkânsızdı.
Yapılan motiflerin anlamı;
Hayat ağacı motifi: Kadınların boynundan göğsüne kadar inen hayat ağacı motifi Ana Tanrıça inanışından kaynaklanıyor, annenin doğurganlığını simgeler.
Üç Nokta Motifi: Yüzde, boyunda ve avuç içinde olan dövme motifidir. Bu motif yöremizdeki inanışa göre kuma gelmesini önleme dileğinin simgesidir.
Alt dudak dövmesi: Alt dudağın tamamını koyu renk dövme ile kaplanmasıdır. Genelde seksenli yaşlardaki Arap kadınlarının yapar. Yapılan en zor ve en geç iyileşen dövmedir. Dudakları sarkmasın diye dudaklarını bağlar ve bir ay boyunca sıvı gıda ile beslenirler. Nedeni bir rivayete göre İslamiyet’in ilk yayıldığı dönemlerdeki savaşlar sırasında Müslüman olmayan ordunun askerleri kadınlara saldırmakta, onları kucaklayıp, dudaklarından öpmekte idiler. Kadınlar bu tür saldırıları ve öpmeyi önlemek adına itici görünmek için alt dudaklarına dövme yaptırıp çirkin gözükmek istemişlerdir.
Ay motifi: Yaşam kaynağını, sonsuz yaşam isteğini simgelemektedir.
Ceren motifi: Çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir.
Halka motifi: Dövme desenleri arasında ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır.
Haç motifi: Hristiyanlığın bir simgesi diye bilinse de gerçekte bu motifin tarihi çok daha eskidir. Kötü bakışların etkisini yok ettiğine inanılıyor.
Güneş motifini genellikle bütün Ezidi kadınların alınlarında görülmektedir, bu da güneşe olan tapınma inanıştan kaynaklanmaktadır.Karışımın oraya dökülmesinden bir süre sonra orada bir morartı kalır ve temizlendikten sonra o renkte kalıcı olur.“Deq”’in her çizgisinin, her motifinin bir anlamı ve öyküsü var.
Halen Siverek ve çevresinde “deg” son temsilcileri olan 60 yaş ve üzeri birçok kadının yüz ve ellerinde gördüğüm dövmeler, artık tarihe karışıyor. dövmeli kadınlara Arapça ''Medkuke'' denildiğini ancak liseye giderken öğrenmiştim.Eskiden her köyde geleneksel dövme yapan bir kadın ve bir erkek olurdu. Dövmeyi kadın yapıyor ise ona “Dekkake”, erkek yapıyor ise “Dekkak” denilir. Bazılarının mıtrıpkibarcası roman olanYöremizdeki“Karaçiler” meslek olarak yaparlardı. Aslında onlar Osmanlı döneminde Pakistan Karaçi şehrinden göçen Karaçilergezgin bir topluluktur onların kadınları meslek edinmişti. Onların yaptığı dövme motifleri daha canlı, kalıcı ve çeşitlidir. Konuştuğum yaşlıel ve çenesindeki dövmeyi "nazardan korunmak" için yapanlarda var,gençken çevresindekilerden görerek hoşuna gittiği için küçükken kendisinin de güzel görünmek için yaptıranlar olduğu gibi, "deq" yaptırdıktan sonra evlenip huzurlu olacağını düşünen gençlerde var.Kadınların asırlardır güzel görünmek için vücutlarının yüz, el ve ayak gibi çeşitli yerlerine yaptırdığı Kürtçe "deq" olarak adlandırılan dövme geleneği, tükenmek üzere olsa da güzelliğin sembolü sayılıyor.Geleneksel dövme kadının içine yaşadığı acının dışa vurmasıdır. İnsanın yaşam serüveninin türküsüdür. Geleneksel dövme, geçmişin izlerini geleceğe taşıyan simgesel anlatımın serüvenidir.
Karaçiler Aşiretleri iyi tanıdıklarından her aşiretin nişanesi farklı olduğundan kime, hangi dövmeyi yapacaklarını iyi bilirlerdi. Osmanlı döneminde dövmeyi Karaçileryağ, un ve buğday karşılığında yaparlardı.
Mehmet Sait Tunç ve Uysal Yenipınar Etki yayınlarındançıkan “Beden Yazıtları” adlı kitap, alanında yapılan ilk ve en kapsamlı çalışmadır.Çok yönlü ve üretken bir araştırmacı olan Mehmet Sait Tunç, el değmemiş bir vaha olan Mardin’e özgü pek çok kültürel ögeyi, bir antropolog gözüyle araştırıp; yazılı, sözlü ve görsel olarak belgelemiştir. Mardin ili ve ilçelerinde birbirinden ilginç konularda 168adet sözlü tarih çalışması yapmıştır. Önce Hint geleneklerinden sonra Arap kültüründen gelen yöresel dövmelere artık gençler ilgi göstermiyor.Gençler, daha çok geleneksel "deq"in yerine teknolojik cihazlarla yapılan dövmeleri tercih ediyorlar. 81 yaşındaki Siverekli kayınvalidem İmhan Hanım "Gençler çantalarını boyayla dolduruyorlar “deq” yapmıyorlar. Geleneğimiz yok oluyor.” dedi.
Yazıma bana ait bir şiirin dörtlüğüyle veda edeyim.
Ezidi Kadın
Mor dövmeli ezidi kadının
Gölgeleri bende saklı kaldı
Bakışları tarihin derinliğinde
Sözleri içimde kor gibi yandı.
Kaynakça; Anlat Bana belgesel filmiyönetmeni Mehmet Sait Tunç Görseller Anadolu Ajansı, Yazar Ali Şekeroğlu gazeteci Halil Fidan
Beden Yazıtları kitabı, Geleneksel Dövme Sanatı yazar Ramazan Özgültekin