Değişmek istiyoruz, değişim istiyoruz her birimiz. Yaşamımızdaki alanlar değişsin istiyoruz, bulunduğumuz yerler, gördüğümüz insanlar, bizi terk etmesi için uğraş verdiğimiz, ama büyük bir inatla orada duran yönlerimiz, alışkanlıklarımız…

Evrilmek istiyoruz; daha iyiye daha fazlasına!

Tüm bu değişimler de bir an evvel olsun istiyoruz. Oysa tüm gerçek değişimlerin, gerçekliğini inşa edenin “zaman” olduğunu göz ardı ediyoruz.

Disipliniyle bizi etkileyen ve başarılı yaratımları olan birini düşünelim. Bu biri hep disiplinliymiş gibi görünür gözümüze, sanki disiplinle doğmuş ya da bir sabah uyanmış ve disiplinli oluvermiş gibi. Halbuki o disiplinin arka perdesinde bir disiplinsizlik ordusu, o disiplinsizliklerin getirdiği ikilemler, yarattığı kaoslar, şu anda dahi ara ara disiplinsizliğe düştüğü alanlar yer alır.

Sağlıkta da bu böyle; bir sabah uyanacaksınız ve sağlıklı beslenen birine dönüşmeyeceksiniz. Kendine bakan, sağlıklı beslenen o bireye dönüşmeden önce; pek çok gel git yaşayacaksınız, kimi zaman yanlış tercihlerde bulunacaksınız.

Sağlıklı beslenen bir bireye dönüştüğünüzde de; daima en doğru yiyecekleri tüketen, sürekli sebze ve meyve yiyen biri haline bürünmeyeceksiniz. Bir şeyin yüzde 100’ünü olmak mümkün değil; hiç birimiz yüzde 100 sağlıklı, disiplinli, kararlı, başarılı değiliz. Eğer siz yüzde 80 sağlıklı besleniyor ve yüzde 20 sağlıksız şeyler tüketiyorsanız; bu durumda sağlığınız adına bir sorun yok. (Spesifik durumları olanlar hariç)

Ya hep ya hiç mantığından sıyrılmalıyız!

Diyette olmak ya da sağlıklı beslenmek, (nasıl nitelemek isterseniz), çoğunlukla sağlıklı seçimler yaparken, bazen de en sağlıksız yiyecekleri tüketmektir. Esas olan genel perspektifte sağlığı koruyabilmek, ona sahip çıkmaktır.