Abbasın Parkında tarihi bir gün yaşanıyordu..Piskiletçi (Bisikletçi ) Enver, Naylon Recep, Elektirikçi Kör Misbah, Komisyoncu Yaşar Noyat, Bozo Nedim En önemli kişi de Arasa da (Sebze hali) Çınardan getirdiği içi tohum dolu kararmış patlıcanları saf köylülere hakiki Çermik patlıcanı diye satan Komisyoncu Reco heyecanla gece saat ikiyi bekliyorlardı.
Memur Niyazi rahat durmuyordu. Kahvede oturanların solcu olması için uzun uzadıya sohbetler yapıyordu. Ben size ilk sosyalist islam âlimlerinden çıhmış desem inanmazsız. Peygamber Efendimize inanan ilk on kişiden birisi olan AbuzeriGaffari ne demiş. “İki gömleği olan bizden değildir. Gömleksiz gezen bir kardeşi ortada dolaşırken, iki gömleği olup birini ona giydirmeyen Müslüman sayılmaz, dememiş mi? Ona kızan Mervan zalimi onu hazmedememiş, sürekli Abuzer Gaffari Hazretlerini, Hz. Osman’a şikâyet ederek onu öldürtmek istemiştir. Bunu Şahi Velayet Hazreti Ali Efendimiz önleyince nihayet onu Medine’den sürdürdü.’’
Artist Yılo en az üç kez izlediği filme yorum yapmasını istedi. ‘’Niyazi abe, Zapata’yıda anlat’’ Niyazi daha da şevkle anlatmaya başladı. ‘’Çoğunuz Ar sinemasında filmini seyrettiz. AnthonyQuinn oynamıştı, VivaZapata Meksika Devrimi’nin lideridir. Köylüler için toprak elde etmek için diktatörler ve ağalara karşı savaştı. Pancho villa ile birleşerek Meksika’yı işgal ettiler. Bizde devrim olursa Ağaların topraklarına el koyacağız. Fakir köylülere dağıtacağız.’’
Bedros, ortağı Terzi Hayrettin’i kızdırmayı huy edindiğinden fırsatı kaçırmadı. Hemen taşı gediğine koydu. ‘’Hreddinabeherliugurli olsun topraklarınızı Alo, Celoyadagıtısız, sahan bi şe kalmi’’ Bu konuşma Zoğé köyünün sahibi Abbas Ağanın kızı ile evli olan bütün umudu o topraklarda olan Terzi Hayrettin’in hoşuna gitmemişti. Niyazi heyecanla konuşma yaparken iki bir ayağa kalkıp 1970 lerin popüler siyasi gazetesi “Halkın Sesi” adlı gazeteyi kahvede bağırarak satıyordu. “Patron ağa devletine son, fabrikalar emeğin topraklar ezilen köylülerin olacak Ağalara, beğlerekarşi fakirin fıkaranın yandaşı Halkın Sesi” diye slogan atıp yerine oturduğundan gömleğinin altından donu gözüküyordu. Yüzü asılmış Terzi Hayrettin Bedros’un ateşlemesiyle bağırdı.’’Ulaerzikırıh komünist önce o pis tumanını (külotunu) topla, sonra devrim yap, Benamushevalla’’.
Büyük bahisi kimin kazanacağını herkes merak ediyordu. Hep birlikte biraz ilerideki Bir köşesinde Bakkal Cevdet bir köşede Kasap Şenol’un dükkânı olan Deve Hamamına sokağına yürüdüler. Kalabalık orada nerdeyse yüz kişiyi buldu. Memur Niyazi Deve Hamamının kapısında çırılçıplak soyundu. Önceden içeriden getirilmiş Kutnu kumaştan Peştamalı sarındı. Eline zorlukla yanan içine gazyağı konulmuş Ters huniye benziyen haznesinin içinden bir fitil çıkmış, tenekeden yapılmış idare lambası (kandil) verildi. Kalabalıktan Kundura Tamircisi PineciKasonun. ‘’Ula Bismillah de ele gir’’ demesine kulak asmadı. O an heyecanla belkide aklına başka isim gelmediğinden, Arjantinli gerilla Ernesto Che Guevara’yı Anımsadı. ‘’Beni koru Che’’ diye bağırdı. Korkusuzca içeri daldı. Deve Hamamının devasa kapısından bazalt taşlı merdivenleri usulca adımlarla indi. Etrafındaki zifiri karanlıktan nesnelerin sadece bir adım sonrasını görüyordu.
Memur Niyazi kararlı ve sakin adımlarla Deve hamamının en dibindeki kubbenin bıherisine gitti. Sarı Gaz ocagını buldu, yanan İdare Lambasıyla yakmaya çalıştı. Gaz ocagını yaklaşık beş dakika pompaladı. Zorlukla çalıştırdı. Eskimiş sarı kulplu bakır bir tavanın içine yağı döküp eritti. Un iyice kahverengi bir şekil alınca şekeri ilave edip, un helvasını bitirdi. Gaz ocagını sakin bir şekilde söndürürken çok neşeliydi. Kendi kendine bagırırken sesi hamamda yankılanıyordu..‘’Ula kaşmer Cinler nerdesiniz. Sizleri göremiyem, Yohsa benim Arjantinli abem Che’den korktunuz’’.Elinde bakır tava ile çıkış kapısına doğru ilerlerken bir türkü tutturdu.
Mardin kapısından yendim aşağı
Belime bağladım lahur kuşağı
İmdada yetişin Hevsel uşağı,
Vurmayın, arkadaşlar ben yaralıyam,
El âlem al geymiş, ben karalıyam...
Zavallı Niyazi türküdeki gibi Biraz sonra Mardin kapısından hızla aşagıinecegini bilmeden, el âlemin al değil karalara büründüğünü, ona vuracağından habersizdi. O sırada akşamdan beri hamamın ücra bir köşesine saklanmış Artist Yılo, Yanpiri Neco, Kuşbaz Garbis, Gurikeçel Alo.,ÇütkafaCevdo, Zaza Mıho, ŞaşoHımpo ve işi planlayan Tatlıcı Faysal çırılçıplak bir halde memur niyazinin karşısına çıktılar. Kahvelerden topladıkları Dıg dedikleri kömür tozlarını yüzlerine ve vucutlarına sürmüşlerdi ,tüm vücutları kapkara, sadece dirseklerinden ellerine kadar olan kısım unları döktüklerinden bembeyazdı.. Memur Niyazi’nin önüne Aniden sessizce çıkıp dans etmeye başladılar. Memur Niyazi karanlıkta kandilin zayıf ışığında siyaha bürünmüş vücutları göremedi devamlı etrafında devamlı hareket eden havada uçuşan 16 adet bembeyaz el görünce dondu kaldı. Köpek görmüş arbo pisik (siyah kedi) gibi tüyleri diken diken oldu. Ortalıkla hiç ses yoktu. Birdenbire 8 kişilik koro ruhani bir sesle konuşmaya başladı. ‘’Ey fani bir lokmada bize ver, Ey fani bir lokmada bize ver. Biz ölürken helvamızı yapmadılar. Ey fani bir lokmada bize ver.’’
Memur Niyazi yavaş yavaş hızlanan adımlarla koşmaya başladı. Sarı kulplu bakır tavayı aniden yere atıp, can havliyle atletizm sporcularını kıskandıran bir depar attı. Sürekli aynı cümleyi söyleyen sekiz sözde Cin! Memur Niyazi’yi Deve hamamının en dibindeki kubbenin bıherisinden soğukluk bölümüne oradan giriş kapısına kadar kovaladı. Memur Niyazi yüzü fırıncı Tümes’den alınan un gibi bembeyaz olmuştu. Nefes nefese bir halde, Deve hamamının kapısında Abbasın Parkından gelen en az yüz kişi merakla bekliyordu. Memur Niyazi kalabalığın içine daldı. "Allahuekber!,Allahuekber!"diye bağırarak kalabalığın oradan panikle oradan çil yavrusu dağılmasına sebep oldu. Memur Niyazi Mardinkapısı’ndan un değirmenlerine kadar fütursuzca koştu. Buraya Kadar olanların en az Yüz şahidi vardı.
Ondan sonrası tek tük görenlerin rivayetine göre Suzan Suzi şarkısına konu olan Kırklardagı ziyaretinde üç gün üç gece namaz kılmış. Tövbe istiğfar etmiş. Cinleri unutmak istediğinden, Diyarbekir Ulu caminin en ön saflarından beş vakit ayrılmaz olmuştu. Unutmak istediği bir şey daha vardı. Bir adet Reşat altınını bahiste kaybetmişti. O akşam hamamın ücra bir köşesine saklanmış Yanpiri Neco, Kuşbaz Garbis, Artist Yılo, Gurikeçel Alo, ÇütkafaCevdo, Zaza Mıho, ŞaşoHımpo ve işi planlayan Tatlıcı Faysal Sabah hamam açılınca kendi aralarında kimseye konuşmayacaklarına yemin ettiler, gusül abdesti alıp çıktılar. Sabah gelen Hamamcı Sülo şaşırmıştı. Ula siz ne zemangirdiz ne zemançıhtız. Tatlıcı Faysal.’’ Eyahtauyisan hepimiz birden hemamci (uykuda ihtilam) olduk, hamamı açtıgında gelmiştik, sen Külhani (Hamamın odun ve kömür ateşiyle yanan ocağı). temizlidin.’’ Hamamdan çıkınca Halk tarafından söylenen bir tekerlemeyi Artist Yılodegiştirdi. ‘’ Ne demişler, ne şehittir, ne Gazi, ermiş oldu Niyazi.’’ Tatlıcı Faysal ‘’ Bizi görünce nasıl at gibi Zırtigekaghti,(dörtnala koşma). Allahıma ben tutmahistidimarap atı gibi açıldi. Elimden kaçti. ‘’ Hep birlikte güldüler. Şehrin beş buçuk kilometre uzunluğundaki, yüksekliği on iki metre, kalınlığı dört metre olan Dicle vadisinden yaklaşık 100 metre yükseklikte geniş bir düzlük üzerindeki. Dış kalenin 82 burcundan olan, Keçi Burcunun altındaki direkhanelerde olan mekânlarına gidip barbut oynamaya başladılar.. Kimliği belirsiz Cinler günlerce Abbas’ın Parkında konuşuldu. PineciKaso ‘’Allahvekil deve Hamamında en az girmi tene kötü huylu cin Pirabok (kötü huylu cin) varmiş. Komisyoncu Yaşar Noyat, Pozveren Ahmet’e ‘’Memur Niyazi hemamdan içeri beni koru Che diye girdi,"Allahuekber!"dedi çıhtı. Abdest alıp girseydi, Cinler oni çarpmazdı.’’ Tatlıcı Faysal yaptıkları oyunu bozuntaya verip, sırrı açıklamadı. ‘’Yani deyisen ki imansız girdi, Hoca çıhtı.’’
Görseller: Hamit Yaylacı ve Sputnik haber ajansı.