Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerden sonra en merak edilen konulardan biri de kuşkusuz ekonominin gidişatıydı

Seçimden sonra değişen kabinenin özellikle ekonomideki yansımalarını kısa sürede ülke ekonomisinde hissetmeye başladık. Seçime kazasız bir şekilde durağan bir ekonomi modeli izleyerek doları kur korumalı mevduat faizleri ve merkez kur korumalı mevduat faizleri Merkez Bankası'nın "swap" hamleleri ile yatay bir seviyede tutulması başarılmıştı,ancak kabine değişikliğinden sonra göreve gelen Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası'nın başına atanan Gaye Erkan tarafından uygulamaya konulan doların tırmanışı sonucunda ülke ekonomisi kısa vadede enflasyonun yükselmesi ve bunun sonucunda sektörde zamların şoklarını yaşamaya başladık. Yabancı yatırımcının gelmesi için İMKB endeksinin "210 $" seviyesine getirilmesi amaçlandı, böylece yabancı yatırımcılar gelerek hızlı bir büyüme hedeflendi. Ancak Türkiye ekonomisinin ham maddesinin dışa bağımlı olduğu için artan dolar ve euro kurları üreticinin maliyetinin artmasından dolayı mecburi zamlar kaçınılmaz oldu. Dünyadaki ve Avrupa'daki Ukrayna ve Rusya krizi nedeniyle enerji maliyetlerinin yükselmesi (doğalgaz) Türkiye gibi ülkeleri sekteye uğrattı. Zamların artmasının diğer bir nedeni ise asgari ücret artışı ve sigorta maliyetlerinin artmasıdır aslında. Hazinenin yeterli miktarda borçlanamaması ile ileriki günlerde cari açıklara neden olacaktır. Bilindiği gibi her türlü devrim veya değişim biraz sancılı olacaktır. Mesele, bu sancılı ortamın halkı fazla bezdirmeden, umutları tüketmeden bir an önce ekonominin düzeye çıkarılmasıdır. Yoksa ileriki günlerde Arjantinvari hiper enflasyonlu bir ülke olarak dünya ekonomisinde yerimizi alacağız…