Diyarbakır'da söylenen birçok fıkralarda kullanılan dil ve şivenin büyük bölümünün Diyarbakır’ın merkez kökenli vatandaşlara ait şive olmadığını, yayınlayacağımız Diyarbakır fıkralarında bu şiveyi belirgin olarak göreceksiniz.
AMCAYA VERİREM HAAA!
Bu gün ilkini anlattığım (Amcaya Veririm Haaa) başlıklı fıkramız şöyle:
Ramazanda kucağındaki çocuğu ile minibüse binen bir hanım, yaşlı bir amcanın yanına oturur. Minibüsün hareketiyle beraber çocuk da ağlamaya başlar, bir türlü susmak bilmez.
Kadıncağızın “pışpışları”, “mışmışları” fayda etmez. Son çare olarak eşarbıyla göğsünü örterek çocuğu emzirmeye çalışır. Çocuk meme emmemekte direnince kadıncağız bütün saflığıyla:
-Sen emmezsen amcaya verirem haaa! deyince, yanında oturan yaşlı amca panik içersinde:
-Yoooh kızım! Yoooh! Sakın Haaa! Ben orucam haaa! Demiş.
YA TAPASİ ?
Öğretmen derste çocuklara:
-Çocuklar bana içinde “T” harfi olan bir şey söyleyin, demiş. Şeho elini kaldırıp:
-Şuşe, demiş.
Öğretmen:
-Yavrum şişede nerede “T” harfi var? Deyince
Şeho:
-Ya tapasi? Demiş.
BEN YEDİM KÖR OLDUM
Hayatında hiç trene binmemiş, tünel nedir görmemiş, muz yememiş iki arkadaş, yaptıkları ilk tren yolculuklarında kompartımandaki birinin “muz” ikramı ile karşılaşırlar.
Ne olduğunu bilmedikleri bu acayip nesneyi ellerinde evirip çevirdikten sonra aralarında “Bağağ adam ne yapisa bizde ele yapağ yoğsa rezil oluruz” demiş.
Bir müddet sonra adam muzu soymuş onlar da soymuşlar. Adam muzu ağzına götürmüş onlar da götürmüşler. Tam o sırada tren tünele girmiş her tarafı zifiri bir karanlık kaplamış.
Mıhe arkadaşına:
-Ula Ahmo! Ben yedim kör oldum, sen yemiyesen haaa! Diye bağırmış.
Kaynak: Seyyithan ALKAÇ'
SENİN YAPTIĞINI YAPİYAM
Garibanın biri, Ulu Cami'nin yüznumarasında boş bulduğu bir kabine alelacele kendini atar. Tam oturmuşken yan kabinden bir ses:
-Merhaba" deyince adamcağız şaşkınlık içersinde:
-Merhabaaa, ser ça'va kurban, diye cevap verir. Ses devam eder:
-Nasılsın?
İlk defa başına böyle bir şey gelen gariban adam afallamış vaziyette:
-Vaaay sağolasaaan. Sen nasılsan bavemin? der.
Soru yağmuru bütün şiddetiyle devam eder:
-Ne yapıyorsun?
Adamcağız bir anlık tereddütten sonra “Ebdeshanada olduğumu bildığına göre ne yaptığımı da gerek bile” diye kendi kendine söylenir.
Yine de kibarlığı elden bırakmaz, cevabı yapıştırır:
-Ma ebdeshanada ne edilir kurban? Senin yaptığın yapiyam.
Adamın sonraki cümlesi muhabbeti sona erdirir:
-Hayatım telefonu kapatıyorum. Yandaki tuvalette bir geri zekalı var. Sana sorduğum sorulara yanıt verip duruyor. Ben seni sonra ararım.
(Mizah yazarımız Sn. Aziz GÜLMÜŞ'ün “Diyarın Sesi org.” sitesindeki yazısından alıntıdır.)
DEVAM EDECEK: (İncili Çavuş)