İstanbul'da sarayda kalan ve padişaha yakınlığı ile bilinen İNCİLİ ÇAVUŞ, Diyarbakır'ın Yiğit Çavuş Köyü'ndendir. İncili Çavuş bir gün sokakta yürürken, kırıta kırıta giden bir kızla karşılaşmış.

İNCİLİ ÇAVUŞ

İstanbul'da sarayda kalan ve padişaha yakınlığı ile bilinen İNCİLİ ÇAVUŞ, Diyarbakır'ın Yiğit Çavuş Köyü'ndendir. İncili Çavuş bir gün sokakta yürürken, kırıta kırıta giden bir kızla karşılaşmış. 
Kıza:
-Kız şıllık nere gidisen? Demiş.
Kız, bir takım pozlar takınaraktan:
-Kurban almaya gidiyorum sana ne! Deyince İncili Çavuş şorrigi aka aka:
-Ben sahan kurban olayım, boşuna kurban alma! Demiş.
Kız hemen cevabı yapıştırmış:
-İyi ama senin boynuzların yok ki! Deyince İncili Çavuş içini çeke çeke
-Merak etme kız! Sennen evlenirsem iki günde boynuzlarım da çıhar, demiş.

Diyarbakır'ın içinden
 
Adamın biri diş doktoruna gitmiş. Doktor, adamı muayene etmiş ve dişinin çekilmesi gerektiğini söylemiş. Bu arada adama:
-Nerelisiniz? Diye sormuş. Adam, kabara kabara:
-Diyarbakırlıyam benim babam! Demiş.

Doktor ecza dolabını açmış, dolapta morfinin (uyuşturucunun) kalmadığını görünce hiç istifini bozmadan adama dönerek:
-Siz Diyarbakırlıyım demiştiniz değil mi? Benim bildiğim Diyarbakırlılar cesur olur, acıya dayanıklı olur, gel senin dişini uyuşturmadan çekeyim, demiş.

Bu iltifatlar karşısında Diyarbakırlı erkekliğe gölge düşürmemek için:
-Peki tohtor beg nasıl istisense ele yap, demiş.
Doktor adamın dişine asılmış, aksilik bu ya diş kırılmış kök içerde kalmış. Doktor elinde kelbeten, tornavida adamın ağzının içinde çalışıyor, adamın canı çıkıyor fakat kök bir türlü çıkmıyormuş. Sonunda adam dayanamamış doktora:
-Tohtor beg! Tohtor beg! Diyarbakırliyam dedimse içindenem demedim ya! demiş.

DİYARBAKIR ASLANI

Diyarbakırlı bir aslan sabahleyin ormanda gezinirken tavşanla karşılaşmış. Tavşana mağrur bir eda ile,
-Bu ormanın kralı kimdir? Diye sormuş.
Tavşan titreye titreye:
-Sormağa ne hacet, sensen abe! Demiş.
Daha sonra ormanda karşılaştığı kurda, kuşa herkese aynı soruyu sormuş hepsinden de aynı cevabı almış. Son olarak file rastlamış. File de aynı soruyu sormuş. Fil, aslanı şöyle tepeden tırnağa süzdükten sonra hortumunu aslanın beline doladığı gibi kaldırıp yere çarpmış.
Aslan yattığı yerden kabadayı kabadayı:
-Nedir babam? Bilmisen bilmisen, ma niye herslenisen? Demiş.

OTELLO!

1600'lü yıllarda Diyarbakırlı Mıhe, İngiltere'deki dayısının yanına tatile gitmiş. Londra caddelerinde dayısıyla dolaşırken büyük bir binanın önünde durmuşlar. Mıhe, dayısına demiş ki:
-Dayi! Bu nedir lo?
Dayısı cevap vermiş
-Otel lo! Otel lo!
O sırada Şekspir (Shakespeare) yanlarından geçiyormuş, konuşmayı duymuş. Mıhe'nin dayısının boynuna sevinçle sarılıp demiş ki:
-Tiyatro eserimi yazmıştım bir türlü ad bulamamıştım. Eserimin adı OTELLO olacak, demiş.
Böylece Şekspir'in ünlü tiyatro eseri “OTELLO” (Othello) nun adını Mıhe'nin dayısı koymuş.

AKKO HEYR HABER

Diyarbakır-İstanbul arasındaki yolculukların trenle yapıldığı yıllarda, İstanbul'da okuyan bir genç sömestir tatilinde “Tren biletimi aldım, 1 Şubatta Diyarbakır'da olacağım” diye eve telgraf çeker. 

1 Şubat sabahı tren Diyarbakır garına girer, kompartmanın penceresinden bakan gencin gözleri annesiyle babasını arar, fakat göremez. 

Birden emektarları “Hale Musto” nun kendisine doğru geldiğini görür. Bavulları pencereden ona uzatır, trenden iner, paytona binerler, payton Urfa kapıya doğru yol alırken delikanlının kafasında annesiyle babasının neden kendisini karşılamaya gelmedikleri sorusu vardır. 

Fakat bu soruyu “Hale Musto” ya sormaktan çekinir. Çünkü Hale Musto' nun lakabı “Akko heyr heber” dir. Ona sorulan kişinin yaşama şansı yoktur. 

Ona birisini soran, sorunun arkasından “Fatiha” yı hazırlamalıdır. Bunu bilen genç kendi kendine “Bari bizim fino köpeği sorayım giderse o gitsin” demiş ve çekine çekine:
-Ğale Musto! Bizim fino köpek ne yapi? Diye sormuş. Ğale Musto:
-Viiii! Fino, sari devenin kemiğini yiyende kemik boğazına saplandi fino öldi.
-Neeee! Sari devemiz de mi öldi?
-Heeee! Anan mezerine taş çekerken öldi.
-Neeee! Anam da mi öldi?
-Yaaaa! Babandan üç gün evvel öldi.
-Desene evimiz yandi kül oldi!
-Vallah! Ben gelende yanidi daha kül olmamişti, demiş.

DEVAM EDECEK (Ma Ben Beleydim)