Sizce bu yaz tatilinde evlerine kapanıp tablette oyunlar oynayan çocuklar mutlu mu? erkek çocukların ıssız labirentlerde korku oyunu oynadığı, hayali canavarlarla savaştığı gelişmiş bilgisayar oyunlarında çevresindeki insanlara sevgiyle baktığını söyleyebilir misiniz? Minnacık kız çocuğu Berfin’in sosyal medyada hayallerini anlattığı Ceren’in aslında 30 yaşlarında sapık bir erkek olma ihtimali sizce nedir? Demek istediğim günümüz çocuklarında eksik olan mahalle ruhunu hiçbir zaman yaşamadılar. Dünyaya gözlerini akıllı telefonla açtılar. Lambalı ahşap radyonun ısınmasını sabırla bekleyip, uzun dalgadan Bağdat istasyonu arayıp ünlü dengbej'lerden Qarapete Xaco’dan ‘’Lawike metine’’, ahşap radyonun üst tarafındaki pikabı açıp Ayşe Şan plağından ‘’Diyarbekir Güzel baglar’’ dinlemediler. Bana göre kültürümüzü öteki kuşaklara taşıyacak yeni nesiller yok denecek kadar az. İnsan ve hayvan sevgisi beslemeyen sadece sanal oyunların dünyasında yetişen gençlik ne kadar sağlıklı bir ruha sahip?
İsterseniz siz psikolog olun, beni bir koltuğa uzatın. Hadi senin çocukluğuna inelim derseniz, ben anlatmaya başlayayım. Çarşıya şewuti yani yanık çarşıda babamın terzi dükkanını demir darabalarını (kepenklerini) kapatıyorduk. O gün işlerin iyi gittiğini babamın sigarasından anladım. ’’Get bahan Birinci sigarası, geri kalan parayla Suphi Akdeniz’den leblebi çekirdek al’’ dedi.
Babamın huyuydu kimseye eyvallah etmezdi, işler iyi ise 2.75 kuruşa Bafra, işler kötüyse bir liraya Birinci sigarası alırdı. Tütüncüden birisi filtreli Samsun sigarası alırsa, hemen şu yakıştırma yapılırdı ‘’Adam ele bir zengin ki uçlu sigara içiyor’’ Henüz siyah beyaz televizyon bile yoktu, red-kit, tommiks gibi çizgi romanların hareket edebileceğini hayal bile edemezdim. Hasan Paşa hanının karşısında şimdiki Ar Pasajı olan yerde Ar Sineması vardı. İlk pembe panter çizgi filmini hem de renkli görünce hiç aklımdan çıkmamıştı.
Televizyonun olmadığı yıllarda sinemanın film afişlerine bakmak o günün eğlenceli geçeceğine işaretti. Ar Sinemasının diğerlerinden farkı ilk film başlamadan 10 dakika miki maus çizgi filmlerini üstelik renkli göstermekti.
Sinemada babam Meyvelı Turan Gazozu alınca ağzım kulaklarımda mutluluk içindeydim. Hani Eflatun Cem Güney'in yazdığı ‘’Alaaddin ve sihirli lambası’’ hikaye kitabındaki bir cin çıkar üç dilek dile dese. üç dilek sanırım bunlar olurdu. çekirdek, meyveli gazoz ve kovboy filmi. Bizim zamanımızda küçük şeylerle mutlu olan çocuklardık.
Küçükken idolum olan John Wayne amcanın filmi başladı. Barbar ve kan dökücü acımasız Kızılderilileri loglu (silindirli) tabancasıyla teker teker tahtalıköye gönderirken, avucum kızarıncaya kadar alkışlıyordum. Aslında yıllar sonra gerçeği öğrendiğimde çok utanmıştım. Yanlış tarafı tuttuğumun farkında değildim. Amerika’nın asıl sahibi olan zavallı Kızılderililer sulak meralarını ve yaşam alanlarını korumak istiyorlardı. Kovboylar Apaçilerin içinden her millette olduğu gibi bir hain! buluyorlar, onlara bizon derisi karşılığında ateş suyu (viski) satıyorlar, sarhoş ettiği Kızılderilileri onların deyimiyle patlayan borularla (tüfek) öldürüyorlardı. Kızılderilerin de eli armut toplamıyordu. Yakaladıkları beyazların kafa derisini yüzüyorlardı. Bana kalırsa bu Amerikalılar hala uygarlaşamadılar. Yüzyıllar önce Afrika'dan köle olarak gemilerde aç susuz getirdikleri kunta kinteleri hala öldürmekle meşguller.
Biz çocukların o yıllarda filmden etkilenmemiz doğaldı. Sinemada film çıkışında bütün çocuklar Tommiks’deki "Dıgıjın dıgıjın!" ünlemelerindeki gibi silah sesleri sokak aralarında çınlar, kovboyculuk oynardık. Kızlar ipe dizdikleri portakal kabuğundan bilezikleri takmışlar, Dicle Nehri'nin kenarlarından topladıkları pürüzsüz kaygan avuca sığan taşlarla beştaş oynamayı tercih ediyorlardı. Taşı havaya attıklarında yerdeki taşı inanılmaz bir hızda alıyorlardı. Ben ıslıkla İyi, Kötü ve Çirkin" Orijinal adını da hiç unutmam ‘’The Good, The Bad and The Ugly’’ filminin müziği "Digit Diget’’ ıslıkla çalardım. Kızılderili Western Macaroni filmlerinin at koşturduğu yıllarda başka eğlencemiz yoktu.
Alipaşa mahallesinin çocukları çeltik kilisesi meydanında iki gruba ayrıldılar. Bir kısmı kovboy, bir kısmı da Kızılderili oldu, Marangoz Nuri’ye yalvar yakar ok, yay, kılıç, kalkan ve tabancalar gibi gerçekci silahlar yapılanlar kovboy oldu. Kümeslerden Allao (Hindi) tüyleri çalındı. başlara takıldı. Tişörtlerde çıkarılınca onlar kızılderili olmuştu. Artık söz bitmişti. Tahta tabancalar konuşuyordu! Ortalık karşılıklı “dışın dışın” ateş sesleri geliyordu. Çütkafa Cevdo, Guri Alo’ya acımadan ateş etti. Daha atılan ilk kurşunla cansız yere serilince, ben intikamını almak için onlarca kurşun sıktığım halde bir türlü ölmeyen Çütkafa Cevdo’ya “ula *Hıraba (virane) köpeği! Sen geberdin, oyundan çıh” diye bağırmak zorunda kaldım.
Fakat oyun öldün, ölmedim tartışmasıyla çıkan gerçek kavgada Çütkafa Cevdo’nun beni kovalayıp Cemilpaşa Konağı arkasındaki Kurtoğlu Sokağının karşısındaki küçe çıkmazda sıkıştırınca tekme, tokat, zumzukla beni bir güzel marizlemesiyle bitti. Kafam, gözüm yarılınca, ikinci dayağı da babamdan yemem adettendi. Gerçi babamın dövme gerekçesi biraz tuhaftı. Katı kuralların, feodal kavgaların yaşandığı coğrafyada oğlunun cesaretli ve güçlü yetişmesini istiyordu. İlkokul tahsiliyle başka bilimsel yolları bilmediğinden yaşadığı tecrübeler Diyarbakır’da başka türlü ayakta kalmanın mümkün olmadığını düşünüyordu.
Dövmesinin sebebi haylaz oğlunun kavgaya karışması degildi. ‘’Ula sen gene dayah yedin. Sen ne zaman adam! olacahsan, yüz defa dedim elin içine küçük bir taşla sıhacahtın ki yumrugun (kundikayim) kuvvetli olsun. “Allâh-û Ekber” deyip, ilk *derbi (darbe) sen vuracahsan, ayni anda bi tekme de o erzikırığın (soyu belli olmayan) karnına vuracahtın ki, kahpeogli nefes alamayacahti, heç ara vermeyacahtın.’’
Babamın bu iyi niyetli! tavsiyelerine şahit olan annem olaya müdahil oldu. Bütün cesaretini toplayıp işin sonunda o da dayak yiyeceğini bilerek, esas ismini hiç telaffuz etmediği, bizim herif dediği kocası ile dalga geçti. ‘’He oğlum bizim herif doğri söyli. onun dediglarıni yap. Sonunda okumuş adam degel, Mardinkapı Kırığı (hovardası) ol.'' Babam Terzi Hreddin (Hayrettin) beni dövmekten vazgeçti. Karısını Havuş’un (Avlu) içinde kovalamaya başladı. ‘’ Göstek (kadın satan mama anlamında) benim işime ne karışısan kadınların saçi uzun akli kısadır. Bu işten ne anlarsız. Sahan kalsa uşaghım bisküvi çocuğu olacak’’
Benim çocukluğumun adrenalin dolu yaşamı böyleydi. Bizim jenerasyon tabletlerle degil, yaşamı bütün çıplaklığıyla yaşadı. Gelecek nesillerde herhalde şu an bankaların kullandığı yapay zekalar ne emrederse onu yapacak herhalde..
Arif Özavcı 03.07.2023 www.cermikgazetesi.com
Fotograf, HasanFerit İstemi Samonun evi