Londra'nın British Müzesi'nde boy gösteren eserler arasında, Diyarbakır'ın tarihine ait önemli bir hazine bulunuyor.

Diyarbakır, binlerce yıllık tarihiyle adeta bir açık hava müzesi gibi. Ancak, ne yazık ki, tarihimizin bazı zenginlikleri maalesef başka coğrafyalarda sergileniyor. 

Londra'nın British Müzesi'nde boy gösteren eserler arasında, Diyarbakır'ın tarihine ait önemli bir hazine bulunuyor.

Asur kralı Banibal tarafından inşa edilen ve 1861 yılında İngiliz seyyah John George Taylor tarafından keşfedilen Tuşpa Sarayı, bugün Londra'nın göbeğinde British Müzesi'nde ''Kurk Monolitleri'' adıyla sergileniyor. Evet, yanlış duymadınız, Diyarbakır'ın tarihine ait bu değerli eserler, 1863 yılında İngiltere'ye götürüldü ve o tarihten beri orada sergileniyor.

İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümünden Prof. Dr. Veli Sevin ve ekibinin 128 yıl sonra gerçekleştirdiği kazılar sonucunda ortaya çıkan eserler ise Diyarbakır'da, Sur’daki İçkale Diyarbakır Müzesi'nde sergileniyor. Ancak, üzerinde Asurca yazılı iki Dikilitaşın (Stell) Londra'daki British Müzesi'nde sergilenmesi, Diyarbakır Müzesi'nde sadece fotoğrafıyla yetinilmesine neden oluyor. 

Yani aslı Londra'da, fotoğrafı bizde.

Eski eserlerin evinde olması gerektiğini savunan Prof. Dr. Havva İşkan Işık, Diyarbakır Müzesini gezdikten sonra sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, "1861'de İngiliz arkeolog/konsolos J.G.Taylor Bismil Üçtepe'de bu stelleri buldu. 2 yıl sonra da British Museum'a teslim etti. 

Bugün hüzünlü resimleri, onların ait oldukları toprakların yani Diyarbakır Müzesinde. Kabullenmiyorum. Çünkü eski eserler evinde güzel." ifadeleriyle tepkisini dile getiriyor.

Bu tarihî eserler arasında öne çıkan bir dikilitaşın yazıtı ise İsrail'deki savaşı anlatıyor. 

Asurluların III. Şalmanezer önderliğinde Filistin bölgesinde yapılan Karkar Savaşı, tarih sahnesinde önemli bir yer tutuyor. Yazıtta, III. Şalmanezer'in zaferini anlatan detaylar yer alıyor.

Ancak, bu zaferin yazılı olduğu dikilitaşın Diyarbakır yerine Londra'da sergileniyor olması, tarihî bir haksızlığı da beraberinde getiriyor.

Tarihimizin gölgeleri, ne yazık ki, başka coğrafyalarda dolaşıyor. Belki de zaman gelmiştir, bu değerli eserlerin anavatanlarına geri dönme vakti gelmiştir. 

Eserlerin getirilmesi süreci bilindiği gibi biraz uzun sürer. Diyarbakır'lılar da ''Londra, Diyarbakır'a bir jest yapıp da eserleri asıl yeri olan Diyarbakır'a gönderir mi?'' diyor. Evet hepimiz o eserlerin asıl yerine gönderilmesini bekliyor. Bekleyip göreceğiz. Hayal de olsa böyle bir şey olur mu, olmaz mı diye?

Tarihimize ve kültürümüze ait bu hazineler, kendi topraklarında daha fazla insanla buluşmalıdır.

Unutulmamalı ki eski eserler, gerçek anlamını ancak kendi evinde bulur.