Geçenlerde bir dostum hep geçmiş yılları yazıyorsun, İktisat biliyorsun, neden ekonomi konusunda yazmıyorsun dediler. “Ben ekonomist değilim” dedim.

Bu yazıyı mizahi yönden kaleme aldım. Eğer gazetelerde ekonomi konusunda köşe yazısı yazan değerli yazarlardan birisi; kim bu hadsiz diye size sorarsa, “Afrika’ya safariye gitti 6 ay dönmeyecek” derseniz iyi olur. Şaka bir yana bir ekonomi yazısı yazayım, arkamdan tenekeyle kovalarsanız bir daha yazmam. Eskilerin deyimiyle ‘’Sürçü lisan ettiysek affola.’’

Geçenlerde tanıdığım bir sekreter hanım kızımız bana dert yanıyor. 55 kişilik ofisin bütün iş yükü bende. GPRS’le şirket araçlarını izleme, personelin parmak iziyle giriş yaptığı saatleri excel ile izleme,  catering şirketinden gelen yemeğin günlük kişi sayısını ayarlamak.  Temizlik şirketinin iş çıkışında gelmesini kontrol etmek bende v.s.  Yöneticilerden, ‘’Öyle yetenekli birisini bulsam şirketime idare amiri yaparım, iyi de bir maaş veririm ‘’dediğinizi duyar gibiyim. Ama üzgünüm şirketin resepsiyonunda çalışan, bana göre en az 3 personel değerinde olan kişi halen asgari ücret alıyor. Anlatmak istediğim ücret politikaları degil,  Bu hanım kızımız üst segment yaklaşık 128 GB hafızasında 18 bin liralık telefon kullanıyor. Yaklaşık 2 yıllık bir borçla ödemeyi planlıyor. Benim evde 1994 yılında 400 USD ödediğim bügünkü rakamla yaklaşık 3 bin TL ödediğim Ericsson GH337 hala duruyor. Son aldığım telefonu 5 yıldır kullanıyorum işimi de görüyor. Bu konuda masum olduğumu söylebilirim.

Çoğumuzun evi gereksiz objelerle, gardıropları ise yıllardır kullanmadığı kıyafetlerle dolu. Gözümüzü alışveriş sitelerinden ayıramıyoruz. Alışverişin daha önce hiç olmadığı kadar bir tık uzağımızda olması işi kolaylaştırıyor. Nedense aklıma Diyarbakır’da çekçekle hamallık yapanlar geldi. 1970’de askerden terhis olunca, giyecek kıyafeti olmayan erat’ı tektif denilen askeri kıyafetle terhis ederlerdi. Onların çoğu kumaşı dayanıklı olduğundan hep hamallar giyerdi, eskidikçe yama yaparlardı. Kimse de yadırgamazdı. Günümüzde yamalı bir giysi giyen artık görülmediği gibi Tüm insanlar yeni ve albenisi olan giysiler almak istiyor.

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens adlı bir kitaptaki saptama dikkatimi çekti;  “Tarih boyunca hiç değişmeyen kurallardan biri, lüksün ihtiyaç haline gelmesi ve yeni sorumluluklara yol açmasıdır.” sözü, insanın tüketimle ilişkisini temel belirliyor. Hayatımızda kolayca ulaşabildiğimiz, satın alabildiğimiz her ürün birer lüksten ibaretti. Bu ihtiyaçları karşılayabilmek için kendimizi zorluyor, mali yükümüzü daha da artırıyoruz.

Ekonomi tüketime teşvik etmeye devam ettikçe, tüketim alışkanlıklarımız da hızla değişip, borçlanmaya köle dizisi olarak aklımda kalan Kunta kinte olmaya başladık. Yani bizler tüketim toplumunun modern köleleriyiz. Alım gücünün çok üstünde olan bir ürünü borçlanıp aldıkça da bu sarmaldan kurtulamıyoruz. Ve harcama alışkanlıklarımızın psikolojimizi, toplumsal düzenimizi ve dünyamızı nasıl etkilediğini hiç düşünmeden hareket ediyoruz.

Artık, küresel pazarlama yöntemleri, profesyonelce hazırlanmış reklamların insanları alışverişe ve tüketmeye teşviki, dijitalleşmenin hızla gelişmeye devam etmesi ve online alışveriş gibi alternatif alışveriş kanallarının yaygın bir şekilde elimizin altında olması. Aslında ihtiyacımız olmayan süslü bir şapkayı bir tıkla satın alıp, ertesi gün kargonun kapınıza bırakması bu kısır döngüyü devam ettiriyor. Gelen bir mektup zarfını dikkatlice açıp ters çevirip tekrar o zarfı kullanıp cevap yazan dedelerimiz, evlerdeki atık kumaşlardan kareler kesip aralarını orlon iplerle örüp kırk renkte yamalı bohça yapan ninelerimiz artık yaşamıyorlar. Babasının eski pantolonu kesilip askılı kısa pantolonla gezmiş çocuk olarak bir ben mi kaldım.

Online alışverişler, teknoloji, alışveriş siteleri dijitalleşme, bunlar bizim dışımızda gelişen ve bizi tüketime iten sosyolojik dış etmenler. Ancak odaklanmamız gereken tek yer bizim dışımızda gelişen ekonomik değerler değil, tüketirken aklımızdan gerçek ihtiyaçlarımızı düşünerek geçenler olmalı ki neden aşırı tüketim alışkanlığımız var ve bunun toplumsal ve psikolojik etkilerini de görebilelim. Yazımızı bir Amerikan filminin bilinen bir repliğiyle bitirip bir mesaj verelim.

 ‘’Hey dostum! şu an tehlikeli bir kasabada alışveriş sitesindesin, karşında acımasız bir kredi kartı ekstresi var, şimdi yavaşça o maus’u yere koy ve teslim ol!’’

Arif Özavci  www.cermikgazetesi.com