Diyarbakır Gazi Yaşargil Hastanesi'nde skandallar bitmiyor. Skandal üstüne skandalın yaşandığı hastanede son olarak da akıllara durgunluk veren bir olay yaşandı.

Olay oldukça vahim. Açıklamalar, doğruysa eğer, insanların hayatı rant uğruna hiçe sayılmış. İşin en acı yanı da bu işin içinde profesör gibi unvan sahibi sağlıkçıların yanı sıra bakan yakınının da yer alması.

Bu akıllara durgunluk veren iddiaları ortaya atan  Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi  Prof. Cenap Ekinci. 

DEVA Partisi'nin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Ekinci, 2020 yılının Haziran ayında Diyarbakır'da koronavirüs tedavisi konusundaki iddialarına göre, ''Türk Işını'' adı verilen ve medyada büyük umut olarak gösterilen bir tedavi yöntemiyle, halk adeta kobay olarak kullanılmış.

Sosyal medya platformundan çarpıcı iddialarda bulunan Ekinci'ye göre, o tarihlerde Diyarbakır Havaalanı'na Valiliğin bilgisi dahilinde özel bir uçak iniyor.

Uçakta, tanınmış bir Göğüs Hastalıkları Profesörünün başkanlığında beş sağlıkçı ve iki sivil bulunuyor. Bu ekip, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne yönlendiriliyor.

İddialara göre, ekibin amacı, COVID-19 virüsünü kanda ilaçsız tedavi edebilen bir cihazı Sağlık Bakanlığı'na satmak. 

Bilimsel dayanağı olmayan bu cihazı sağlık bakanlığının almak istememesi üzerine ekip, cihazın denenmesi konusunda ısrarcı oluyor ve Diyarbakır'da karar kılınıyor.

Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekiminin, bu yöntemi kendi hastaları üzerinde denemeyi kabul etmesiyle 3 gün boyunca hastalara ve yakınlarına bilgi verilmeden bu deneyler yapılıyor.

deneylerden sonra Diyarbakır Sağlık İl Müdürü ve Başhekim, bu cihazın başarısını ülkeye duyurmak için kameraların karşısına geçiyor ve ''Türk Işını'' adı verilen tedavinin başarısını ilan ediyor.

Ekinci, sözde "Türk Işını" ile tedavi edilen hastaların bir kısmının vefat ettiğini bildiğini iddia ediyor. Bu cihaz, Bakanlık tarafından satın alınmadı ve kullanılmadı. Ancak kaç vatandaşın tedavisinin kesilerek kobay yapıldığı hala belirsiz.

Bir insan, üç kuruş kazanmak uğruna, rant uğruna bu kadar vicdansız ve zalim olabilir mi? 

Bir ülkede insan sağlığıyla ilgili bu kadar acımasız davranılabilir mi? 

Eğer iddialar doğruysa, bir insan olmanın gereği olan vicdan ve ahlaki değerlerini yitirmişse, bu da olur, akla hayale gelmeyen başka şeyler de olur.

Yapılan suçlar kişinin yanına kar kalıyorsa, adalet, hukuk mekanizması işlemiyorsa, o ülkede kimin gücü kime yeterse anlayışı devreye girer.

Bu iddialarda adı geçen kim varsa soruşturulmalı, iddiaların gerçek olup olmadığı araştırılmalı ve gerçekse kim olursa olsun yargı önünde hesap vermelidir.

Bir insan hayatı bu kadar ucuz olmamalıdır.  

Prof. Ekinci'ye de sormak lazım; bunu o tarihlerde mi biliyordunuz yoksa yeni mi öğrendiniz? O tarihlerde biliyordunuzsa neden bu kadar beklediniz? 

Bunu bir akademisyen kimliğinizle mi, siyasi kimliğinizle mi açıklıyorsunuz? 

Bugüne kadar neden yargıya başvurmadınız ve suç duyurusunda bulunmadınız.

Tüm bunlar yenilir, yutulur iddialar değil. Ne Diyarbakırlılar, ne de başkaları, hiç bir insanı bilgi vermeden kobay olarak kullanamazsınız. 

Bu nedenle bu konunun üstünün kapatılmadan araştırılıp detaylarıyla ortaya çıkarılması gerekir. 

Bunun ortaya çıkarılması, ciddi şekilde zedelenen güveni sağlamada, bir nebze de olsa katkı sağlayacaktır.