Diyarbakır bir zamanlar ipek üretiminde ileri safhadaydı. Hatta ipek üretim merkeziydi diyebiliriz. Buna paralel olarak dut bahçeleri de gelişmişti. Dut ağaçlarının yapraklarından İpek Böcekleri, meyvesinden, yani dutundan da Diyarbakır halkı faydalanıyordu. Satarak aile ekonomisine katkı sağlanıyordu.
Sur İlçesindeki avlulu evlerin hemen hemen tümünün avlusunda dut ağaçları vardı. Parklarda, kaldırımlarda dut ağaçları dikilmişti.
Hevsel, Gazi Köşkü ve Benusen Bahçelerindeki dut ağaçları o kadar çoktu ki Mayıs Ayı sonlarında başlayıp, Haziran Ayı boyunca toplanan dutlar satışa sunulurdu. Günümüzde de eskiden kalma dut ağaçlarından elde edilen dutlar kilosu 50 liradan satılıyor.
Devasa dut ağaçlarındaki dutları toplamak da bir hayli meşakkatliydi. Ağaçların altına büyük çadır çarşaflar serilir, birkaç santimetre kalınlığında uzun sırıklarla veya ellerindeki tokaçlarla ağaçlara çıkan dutçular, tokaçları dallara vurmak suretiyle dutlar silkelenir ve çadırın üzerine dökülürdü.
Çadıra dökülen dutlar ayıklanır, dut satıcılarına satılırdı. Dutçular da tahta tablalara, sepetlere doldurdukları dutlarla mahallelere, çarşı pazarlara dağılırlardı...
Dutlar büyük tahta tablalara tek, tek dizilir ve güzel bir görünüm verilirdi. Dut satıcıları bu dut dolu tablaları başlarının üzerine koyarak Mardin Kapısında toplanır ve davul zurna eşliğinde, bir şenlik havası içerisinde mahalle aralarına ve çarşı pazara satış için dağılırlardı.
“Kara Hübür, Leylası Arep“ diye bağırır, adeta geldiklerini haber verirlerdi. Beyaz dutların da lezzeti müthiştir elbette, ama kara hübüre Diyarbakırlıların başka türlü bir sevgisi vardır.
Diyarbakır’daki dut bahçelerinde iki çeşit dut ağacı vardı. Kara dut veren ağaçlar, beyaz dut veren ağaçlar bulunurdu. Dutların her biri birkaç santim büyüklüğündeydi.
Türk Dil Kurumu'na göre (hubur) sevinç ve ferahlık anlamına geliyor. Bu da Diyarbakır’ın damak çatlatan, leziz Karahübürünü yiyenlerde bir sevinç ve ferahlık yaratır.
Bu günler tam mevsimidir, Diyarbakır’ın çarşı pazarlarında Karahübür satışı yapılıyor. Gidip yiyelim, bu sıcak günlerde o leziz tadından sevinç ve ferahı bulalım.
Diyarbakır ipek üretim merkeziydi. 1850 yıllarına baktığımızda o dönemdeki Osmanlı'nın başlıca ipek üretim merkezleri arasında Bursa, Diyarbakır, Amasya, Erzincan, Tokat ve Halep’in geldiğini görüyoruz.
Ancak bu şehirler arasında Diyarbakır, bulunduğu coğrafi konum ve iklim şartları nedeniyle Osmanlı ipek imalatının önemli şehirlerinden biri olma özelliğine sahipti.
Bu konuya ilişkin Osmanlı Arşivi'nde yapılan araştırmada özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Diyarbakır'daki ipek üretimine dair belgelerin, dut bağları ile ilgili kayıtların çokluğu, kentteki ipek üretiminin büyük miktarda olduğunu gösteriyor.
Diyarbakır'da dut ağacı yetiştirilmesinin asıl amacının HAM ipek üretimi olduğu görülmektedir. Ancak söz konusu dönemde zaman zaman etkili olan hastalıklar, ipekçiliği olumsuz yönde etkilemiştir.
Bunun üzerine belirtilen problemin önlenmesi ve Diyarbakır ipekçiliğinin geliştirilmesi maksadıyla bir dizi önlemler alınmıştır. Bu önlemlerden biri de Diyarbakır halkına ücretsiz dut fidanları dağıtılmış ve ipek üretiminde vergi muafiyeti getirilmiştir.
Yine Diyarbakır’da ipek böcekçiliğinin eğitimine önem verilmiş, kentte İpek ile ilgili iki enstitü kurulmuş ve ipek imalathanelerinin açılması desteklenmiştir. Teşvik edici etkenlerin bir araya gelmesiyle Diyarbakır’daki ham ipek üretiminde bir canlanma ortaya çıkmıştır.