Emeklinin tanımı Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre, emek harcanarak elde edilen, zor, zahmetli, belirli bir süre çalıştıktan sonra kanunlar gereği işi ile ilgisi kesilerek kendisine aylık bağlanmış olan kimse..

Yani yıllarca bir emek harcayan ve bu emeğinin karşılığı olarak da rahatça geçimini sağlayabilecek, yaşayabilecek bir maaşın verilmesi gereken kimse. Verilmesi gereken kimse diyorum, çünkü, maalesef emekliye yaşamını insanca sürdürebileceği bir ücret verilmiyor. 

Eskiden emekli olan kişi, yıllarca verdiği emeğinin karşılığını alır ve geçimini de rahatlıkla yapabilirdi. 

Günümüzde ise sanki emekliler için bir yaşam biçimi belirlenmiş; Emekli tatile, sinemaya, tiyatroya ya da benzeri etkinliklere gidemez, ailesiyle bir yerlerde oturup bir şeyler yiyip içemez. Böyle bir algı yaratılmış ve ne yazık ki emeklilerin çoğu da bunu kabullenmiş görünüyor. 

Tüm bunların yanı sıra emeklilerin tümü için uygulanmayan ve bazılarına kısıtlama getirilen bir durum da var. Bu da emeklilerin. brüt 200 metrekareyi aşan evlerde oturması. 

Bakanlar Kurulu kararıyla 2006 yılında gaziler, emekliler, hiçbir geliri olmadığını belgeleyenler, şehitler dul ve yetimler için emlak vergisinden muafiyet getirildi. Ancak, bu da herkes için uygulanmıyor. Brüt 200 metrekarelik evde oturanlar bu haktan yararlanırken, 200 metreyi biraz aşan emekliler ise bu haktan mahrum bırakılıyor.

Yani ''sen emeklisin brüt 200 metrekarelik evde oturamazsın'' deniyor. Bu uygulama da emekliye bakış açısını ortaya koyuyor aslında.

Adam yıllarını vermiş, bir ev satın almış. Üzerine sadece bir ev kayıtlı, başka da hiç bir şeyi olmamasına rağmen bu haktan yararlanamıyor. Nedeni de evi brüt 200 metreyi aşması. 

Bu sınırlama haksız bir uygulama. Emeklinin üzerine sadece bir evin kayıtlı olması yeterli olmalıdır. Evin büyüklüğüne, küçüklüğüne bakılmamalıdır. İsteyen istediği büyüklükte evde oturabilmelidir. 

Yapılması gereken ve uygun olan tüm emeklilerin bu haktan yararlanmasıdır.