Bana nasıl bayram mesajı gönderdiğinizi söyleyin, ben yaşınızı tahmin edeyim. Tuşlu telefon Nokia 3310 ile bayram mesajını yazıp, “Bu quzzılkurt gönder tuşu hangisiydi” diye aramışsanız. Muhtemelen elli yaşınızı geçtiniz. Babam telefonu Ericsson GH337 modeldi 1994 de 400 Dolara almıştı, 30 TL ye satmaya çalıştı, telefoncu akraba idi. ”10 TL vereyim bana satma!” dedi. Babam “Kevaşe, benimle dalga geçisen” dedi.” Bir gün maça gitmiştik. 2011 senesinde Diyarbakır Serhadlı stadında Surgençlikspor maçında 193 gram ağırlığındaki telefonu maçta hakemin kafasına fırlatmak istedi, yanlışlıkla sevdiği futbolcuya isabet etti.” türünden bir anınız varsa, telefona sadece bir mesaj yazıp, gülücük emoji ekleyip bir saniyede tüm sülaleye gönderen Z kuşağı olmalısınız. O zaman yazımı okuyunuz geçmişte uzaklarda olan dost ve yakınlarınızın bayramı nasıl kutlanırdı anlatayım. Babanızla veya annenizi de okuyacaksanız onların eline birkaç damla meşhur PEREJA kolonyası döküp, birde susamlı sarı akide şekeri ikram ederseniz, o günlerin ambiyansında geçmişe doğru bir yolculuk yapacaklardır. O yaşlı gözlerinin nemlendiğini göreceksiniz.
Siz hiç bayramda veya yılbaşı yaklaşınca postanede üzerine 20 kuruş pul yapıştırıp içine şehrinizin en güzel dört fotoğrafı olan kartpostalını gönderdiniz mi. 1970 li yıllarda Ziya Gökalp lisesinde okurken Diyarbakır Dağkapı semtinde gazete satan Doşo lakaplı Yakup Baloglu’nun hemen yanında KİP mağazası önünde sergimi açardım. Başta Diyarbakır’ın simgeleyen on gözlü köprü, Ulu Cami, Gazi köşkü gibi şehrin simgelerinin eserlerin yer aldığı kartpostallar bulunurdu. Kurban bayramında gönderilenlerinde kınalı kuzular, boynuzlu koçlar, Yılbaşı kartları simli olur üzerinde kar yağmış ağaçlar, Noel baba, veya elveda eski yıl merhaba yeni yıl, yazan yüzlerce kartpostallar satardım. Okul yıllarında ailem yük olmadan harçlığım çıkardı.
Henüz yüreği ve duyguları dijitalleşmemiş insanlar özenle Scrikss dolmakalemlerine pelikan marka mürekkebi doldurur. En anlamlı cümleleri düşünür dost ve sevdiklerine birkaç cümle yazardı. Uzaktaki sevgilisine yazan genç kızlar henüz kurumamış mürekkebe gözyaşları karışıp yazı dağılsa da alan delikanlı nedenini anlardı. Henüz sevginin yozlaşmadığı, sosyal medyada birkaç kıza birden mavi boncuk dağıtan şivemizde her renge giren bukalemun olan “kaplamaların” türemediği saf yıllardı.
Gelelim makalemizin başlığındaki konuya “ En meşhur kartpostaldaki kız kimdi?” diye soracaksınız. Söz konusu Diyarbakır olunca tabii ki Karpuzlu olandı. Çekende memleketimizin en eski siyah beyaz fotoğraflarını çeken Adil Tekin Beyefendi idi. “Basının Amiral gemisi” denilen Sadece Hürriyet gazetesinin Dağkapı meydanında 800 adet tiraj yaptığı Gazetelerin altın çağını yaşadığı, Radyolardan sonra ikinci haber kaynağı olduğu, internet’in henüz gazoz kapağı olduğu günlerdi. Bayramdan önceki hafta içinde kartpostalların çeşitleri günde yüz adet satılırken, alt resimdeki Karpuz resimli olan en az 300 adet satardı.
Şehrimizin en eski Fotoğrafçılarından Adil Tekin meşhur karpuz içinde çocuk kompozisyonunu da ilk çeken kişidir. Karpuz içindeki çocuk torunu Aysun Hanımefendi olurlar. Foto Dicle Adil Tekin dükkânında Babamla oturup Turan gazozu yudumlayıp onun babamla sohbetini hala anarım. Kadim şehrimizin eski fotoğraflarını çeken bilge insan yakın tarihimizin canlı tanığıydı. Masada Philips transistorlu radyo, duvarda Saatli Maarif Takvimi arkasında hemşire resmi var. Tam arkasındaki fotoğraf siyah beyaz çekilip, elle renklendirilen Dicle vadisinden panoramik bir görüntüde On gözlü köprü tablosu.
Gelelim en önemli konuya; nerede çekildi ve Kartpostalda sininin içindeki karpuzu kim yedi tabiî ki aileden birisi olması muhtemeldi. Bu konu yıllarca Sur içinde de çok araştırıldı, çok gazeteci peşine düştü haber yapamadı. FBI, CİA ve KGB gibi yardımsever! Kuruluşlardan yardım istedik yine çözemediler. Annem “Boğazınızda kalaydi, Bir dilimde bize verseydiniz, ma kıyamet mi kopardı” derken O yıllarda delikanlı olan Suakar pasajındaki Kadın doğum doktoru Hakkı Uyar ortaya çıkana kadar bu gizemli gerçeği bilmiyorduk. “Sarı pişo o fotoğraf Diyarbakır Karayolları 9 bölge müdürlüğünün bahçesindeki havuz kenarında çekildi, İşte kanıtı da bu fotoğraf sana gönderiyem sinideki karpuzların hepsini ben yedim, n,iye peşimi bırakmadınız, bi gücünüz bahan yeti” deyince biz sesimizi kestik. “Tamam abe, büyüğümüzsen efiyet olsun” dedik. Bu vesile ile halen İstanbul’da doktorluk mesleğine devam eden anne adaylarını sevindiren Doktor Hakkı Uyar Beg’e Eşi Çocuk Doktoru Nadire Uyar hanımefendiye sağlıklı ve neşeli günler dilerim. Üstteki resimde görüldüğü gibi Karaköprü Fidanlıkta Piknik yaparken sülale boyu sumaklı dolma tencerelerini paylaşan, hani derler ya “ağız tadıyla çihari “ (piknik) yapan Diyarbekir’in en güzel günlerini onlarla yaşadığımız, kadim hemşerilerimize selam olsun. Hep böyle neşeli olun, gülün olur mu?.