Geçen hafta biten kitabımın ikinci baskısı ve yeni yayınlanacak kitabımın şartlarını konuşmak üzere İstanbul’a gittim. Birkaç yayıncı ile görüşmelerim Türkiye’deki yayıncı ve yazar ilişkisi başka bir gün yazmayı planlıyorum. Otobüs bileti alırken, yazıhane sorumlusuna “Fiyatlarınız uçakla yarışıyor dedim. Yanıtını pek beğenmedim. “Biz zaten uçak hızında gidiyoruz. Uçakta su bile parayla, çay, kahve kola ikramımız var.” Kaçak çayı 100 puan üzerinden değerlendirirsek kâğıt bardakta sunulan ılık sallama çaya 1 puan vermeyi bile düşünmüyorum.
Görüşeceğim yayıncılardan biri bana randevuyu Mecidiyeköy’de bir AVM de verdi. İsmini reklam olsun diye değil, yazacağım konu ile ilgili olduğundan yazayım. Trump Towers’ın sahibi eski ABD başkanı Donald J. Trump’tır. Ortağı ise Hürriyetin gazetesinin eski sahibi Doğan Holding gurubu.
Trump Towers, gökyüzüne doğru 39, yeraltına doğru 10 katlık bir alanda konfor ve eğlencenin bir arada olduğu ünlü bir AVM. Buradaki etkinlikleri, eğlenceyi ve restoran katında envai çeşit yemekleri tatmak için gezmenize bir hafta yetmez. Bu arada bütçenizin yeterli olması gerekir. Benim bir planım var. Her ay emekli maaşımdan 50 TL ayırıp yaklaşık on yıl sonra burayı gönlümce gezmek istiyorum. Akrabalarım “yaşın 65 olmuş hani senin planın Deden Abbas’ın mezarına gömülmekti oraya harcayacağın parayı Mardinkapı Şeyh Meheme düzlüğünde deden Arif’in eskiyen kagir mezarını mermerden yaptır. Yaradan sana Azrail aleyhisselamı gönderdiğinde üst katına kiracı olursun.” Deseler de alnımıza yazılan neyse onu yaşarız diyorum.
Laf lafı açtı. Evet ne diyordum Trump Towers pencerelerinden aşağıdaki mahalleye bakarken arkadaşım. “Orası Kemal Sunal'ın oynadığı Gerzek Şaban filminin çekildiği mahalle diyor. İstanbul’da gidilmesi tehlikeli semtlerden biri dedi. Diğer mahalleleri hangileri diye sordum. Dolapdere, Hacıhüsrev ve artık kentsel dönüşümünden evvel genelde yoksul Kürtlere evsahipliği yapan şimdi dümdüz olan Tarlabaşı.
Düşünsenize İstanbullun romanların oluşturduğu eskiden kasaba görünümlü olan semt. Kuştepe semtini bir vadi olarak düşünün Ona tepeden bakan 39 katlı AVM Trump Towers, Aşagı mahalleye inmeye korkan İstanbul‘un özel eğitim kurumlarından biri olan Bilgi üniversitesi hazırlık kısmında okuyan öğrencileri. Eminim bu toplumun ayrı katmanlarından gelen insanları bir mahallede yaşamaya ikna etsek. Oradan Tolstoy yazdığı romanların tadında Nobellik eserler çıkardı.
İstanbul’un en pahalı işyerlerinin ve Eski başbakan Tansu Çiller’in kullanarak medyaya dolayısıyla topluma kazandırdığı deyim kaymağın kaymağı anlamındaki zenginin de zenginini belirtmek için kullanılan, Fransızca “creme de la creme” tanıma uyan sosyetenin dolaştığı bir AVM detaylarıyla anlatmaya gerek yok. Parası olanın biraz iyi bir kıyafetle iyi bir gün geçirdiği bir yer. Eminim Bilgi üniversitesi gençleri ders çalışmaktan biraz da iki adım ötedeki romanları merak ediyorlardır ancak tanışmak istediklerini sanmıyorum.
Görsel Diyarbakır 1975 yılı Hançepek Kore mehlesi gençleri. Sıkıysa birisine laf söyleyin! Digeri ise 1989 yılı Hançepek Xale Emin bakkal dükkânı. Tam adres Hasırlı Mahallesi Merhali 2. Sokak.
Başka şehirden Diyarbakır'da eskiden girilmesi zor olan mahalleler var mıydı? diye sorarlar. Bir kere şurada anlaşalım, hangi mahalle olursa olsun, İster Alipaşa olsun ister Mehle-i kotiga sakince dolaşıp, edebiyle mehleyi turlayana karışmazlardı Diyarbakır’ın en yoksul mahalleleri olan Hançepek, Benusen, Fiskayası, 500 Evler, Baglar kaynartepeyi sokak sokak bilirim. Özelikle Doğduğum Alipaşa mahallesinin aşağısında olan Benusen mahallesinin yaşayan insanlarını daha yakından tanırım. Orada yaşayanlarla ortak anılarımız, Çok yoksul ailelerin evinde çiküfte sofrasına oturmuşluğum vardır., taziyelerinde beraber üzüldük. Onların mahalle düğünlerine katıldığımda oynayanların alnına para yapıştırıp düşen paranın beş yaşındaki bir çocuğun yerden kapıp aceleyle bakkalını elmalı şekerine yatırım yapması benim unutulmaz anılarımdadır.
Ben Trump Towers’ın pencerelerinden bakarken yayıncı arkadaş içimden geçenlere anladı. Oraya gitmeyi aklından bile geçirme dedi. Belalı bir semt, yabancı görürlerse zor anlar yaşarsın. Yoksul semtlerin jargonunu iyi bildiğimden yokuş aşağı hızlı adımlarla sonu bilinmeyen bir tura çıkıyorum. Daha önceden tecrübemle sabit, marketten bir poşet dolusu çikolatalı gofret alıyorum. İlk gördüğüm delikanlıya burayı gezip çocukları gofret dağıtmak istiyorum dedim. Yanlış anlaşılmamak için çocuklara sen dağıtır mısın diyorum. Yaşlı olmama hasebiyle ve iyi niyetime inanan gençle Roman ailelerin olduğu Alev sokağa giriyoruz. Halı yıkayan kadınlar, Kilim serip gelip gideni seyreden yaşlı roman kadınlar bana gülümsüyor. Birisi bana da iki tane var torunum içerde uyuyor dedi. Hiçte korkulacak bir yer degil. Sabahat teyze ile kısa sohbetimizde kadınların çoğunluğunun şehrin merkezi yerlerinde çiçek sattığını öğrendim. Birde Çorlu ya gidip çiçeklerin etrafına sarılan süs dallarını kökboyalarıyla boyayarak çiçekçiler satıyorlar.
Şişli’nin görünmeyen yüzü Kuştepe. Bir tarafında Trump Towers var, diğer tarafta komşusu İzzetpaşa’da Nurol Tower AVM ve Özel bilgi üniversitesi. Vadinin tam dibinde tapulu ama yüz yıllık gecekondu mahallesi insanı şaşırtıyor. Yetmişiki buçuk milletin yaşadığı Megakentin tam ortasında ancak bir o kadar da “dışlanmış ve kenarında yaşıyorlar. Roman mahallesinin sakinlerinin çoğunluğu günlük işlerde çalışıyor, günlük kazanıyor. Gofretler kısa sürede bitti. Ancak etrafında oluşan çocuklara bakışı beni bütçemi zorlasa da ufak koli topitop şekeri alıp dağıttım.
İki gözlü odada ortalama 10 kişinin yaşadığı “Belalı semt” Kuştepe’nin sokakları bizim Diyarbakır sokakları gibi dar ama yoksulluğu iliklerine kadar yaşayan semt. Gökdelenler belki bu mahallenin güneşini kesmiş ancak yoksulluğunu gizleyemiyor. Mahalle bakkalına 20 yaşlarında bir kız geliyor. yarım paket sana yağı alıyor. Bir de on liralık pirinç. Sadece pilavmı yapacaksın soruma lafını esirgemeden cevap veriyor. “Abe be ya yoğurtta alsaydım, benim kocam hıyarın tekidir onu doğrayıp cacık yapardım. Sözüne hepimiz kahkahalarla gülüyoruz. Küçük bir kâse yoğurt karşılığında “Allah ne muradın varsa versin” duası alıyorum. Bir tarafta lüks yaşamlar, diğer tarafta yoksulluğun dibine vuran hayatlar. Çocuklar trafikte su satarak, kadınlar çiçek satarak, erkekler sokaklardan kutu kola ve pet toplayarak akşam tencereyi kaynatmaya çalışıyor. Bazıları müzisyenlik yapıyor. Yoksulluk dağdan kopan bir çığ gibi büyürken; eğitimden nitelikli barınmaya, sağlıktan yararlanma gibi can yakıcı bir dizi sorunlar Kuştepe’de insanın içini acıtıyor.Ankara’nın Çinçin mahallesi, İzmir tepecik gibi yerlerin kaderi de çok farklı degil.
Boyasız, gri bir duvarın dibinde mahallenin gençleri uyuşturucuya karşılar. Ancak bağımlı olanlarla da içi içe yaşıyorlar. Kadınlar çoğunlukla zabıtalardan şikayet ediyorlar: “Beşiktaş, Bebek’te, Ortaköy’de çiçek satmaya çalışıyoruz ama zabıtalar bizi kovalıyor. Sırası gelince elin ayağın tutuyor git çalış diyenler çiçek satınca engelliyorlar bu ikiyüzlülük değil mi diyorlar. Çiğdem Hanım “günde 15 ekmek tüketiyoruz. Eskiden de fakirlik vardı ama bu kadar yoktu. Makarna, çorba yapıyorum, öyle yemek yiyoruz. Birkaç yıl evvel durum daha iyiydi. Şimdi daha yoksul olduklarını söylüyorlar.
Kuştepe, diğer gecekondu mahallerinden farklı bir statüsü var. 1953 tarihli 6188 Sayılı Kanun ile kurulan ilk sosyal mesken bölgesi olmuş. Söz konusu kanun gecekondusu yıkılan yurttaşlara belediyece arsa verilmesini öngörürken o yıllarda gelir düzeyi düşük aileler yerleşmiş. Kuştepe, gecekondu önleme bölgesi adı altında kurulan bir mahalle. 1954’te Kentin çeşitli yerlerinden insanların evleri istimlâk edildi ve Kuştepe’ye gönderildiler. Trump Towers’ın AVM kuştepelilere ekonomik ve sosyal manada hiçbir etkisi olmadığı gibi. Kuştepe’de yoksulluk o kadar had safhaya ulaşmış.
Yoksullukta bazı gençler kolay para için kriminal olaylara karışıyorlar. Bu da istenmediği halde uyuşturucu sorununu doğuruyor. Son zamanlarda uyuşturucuda bir azalma söz konusu. Kuştepe’de oturan ve Mecidiyeköy Anadolu Lisesi’ne giden bir çocuk; arkadaşını evine getirmekten çekinip, utanıyorsa, bu gencin hayatta yaşacaklarını psikolojisini siz düşünün. Çözüm zor, en başında yerinde kentsel dönüşüm talepleri var. Mahallede yaşayanlar sosyal kurumlar ile işbirliği yapılarak insan odaklı bir çalışma yapılması ortak dilekleri.
Yazıya noktayı Peygamber Efendimize (s.a.v) inanan ilk on kişiden birisi olan sahabe olan Hz. Ebu Zer Gıfari ile koyalım. "İki gömleği olan bizden değildir!" demiş. Batılılara göre Eflatundan sonra 2. sosyalist sayılan “ Niçin Abuzer Gaffari Hazretlerini sosyalist sayıyorlar? Şu sözünden dolayı: “İki gömleği olan Müslüman sayılmaz” Abuzer Gaffari’nin bu sözü Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’in şu kutsal sözünün açılımıdır. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” İki gömleğin esprisi de şudur. Arap çöllerinde gömleği olmadığı için gömleksiz gezen bir kardeşi ortada dolaşırken, iki gömleği olup ta birini ona giydirmeyen Müslüman sayılmaz, anlamınadır. Çok derin anlamı olan bir mesajdır. Zaten bu ve buna benzer sözlerinden dolayı Mervan zalimi onu hazmedememiş, sürekli Abuzer Gaffari Hazretlerini, Hz. Osman’a şikâyet ederek onu öldürtmek istemiştir. Bunu Şahi Velayet Hazreti Ali Efendimiz önleyince nihayet onu Medine’den sürdürmüştür. Kabri Medine’nin bir köyündedir. Demekki yoksulun hakkını savunanlar er veya geç cezalandırırlar desek mi?