Veganlıkla ilgili okuduğum ve bana, vegan bir yaşam biçimi ile yol alma kararı verdiren ilk kitap; Gary L. Francione ve Anna Charlion’un yazdığı “İnsan Neden Vegan Olur?” kitabıdır.
4 yıla yakın bir süredir vegan bir yaşamla yol alıyorum. Yolun başlangıcında değişen alışkanlıklarla ufak bir tökezleme yaşasam da dengemi bulmam uzun sürmedi. Şüphesiz, vegan yaşama geçmeden önce vejetaryen beslenme ile yol aldığım yılların da katkısı oldu, bu dengede.
Geçtiğimiz hafta, web sitemde vegan beslenmeye dair bir yazı serisi oluşturma kararı alınca elim kaçınılmaz olarak bu kitaba yöneldi. Ardından da şu an okuyor olduğunuz blog yazısını yazarken buldum kendimi.
Vegan beslenmenin sağlık yönünden yeterliliğini, deneyim ve yorumların ötesinde ciddi çalışmalara dayandırıp aktarmakla beraber, hayvanlara dair duygu ve düşüncelerimizin, onlara yönelik davranış biçimlerimizle nasıl çeliştiğini de incelikle ortaya koyuyor bu kitap. Biliyorum, vegan kelimesi çoğu kişide sevimsiz ve gerginlik verici hisler uyandırıyor.
Kelimesine dahi sempati duymazken bunu bir yaşam biçimi haline getirme düşüncesi ise içinizde bu yazıyı okumaya son verme isteği uyandırıyor olabilir. Yapmamanızı öneririm!
Hepimizin yaşamının farklı zamanlarında ve çeşitli konularda, farkındalığa dair sahip olduğu anlar var. Biliyoruz ki; farkındalık tek başına gelmiyor, ardında koca bir değişim rüzgarı taşıyor.
Farkındalığın karşısına oturup da ona teslim olduğumuzda o değişim rüzgarı esiyor ve güzelce havalandırıyor bizi, bize dair her şeyi. Aynı şeyleri düşünen, yapan kişi olmuyoruz artık. İşte tam da bu sebeple farkındalık bir sorumluluk aslında. Farkındalık bize değişim sorumluluğu getirir ve bu yüzdendir ki bazı insanlar tanışmak istemez farkındalıkla; zira değişmek istemezler. Değişim kadar yeryüzünde insanı besleyen bir şey var mı?
Değişmenin lezzeti başkadır. Bu lezzet için devam edin bu yazıya, geçin o farkındalığın karşısına ve oturun güzelce. Hem size yuva olan bedeniniz hem yaşamda bize eşlik eden diğer canlılar hem de bizi ve bilinçsizliklerimizi taşımakta artık zorlanan dünya için…
İşte size kitaptan bazı güzel kesitler:
“İyi ama et ve süt ürünleri tüketmeyince kendini sağlıksız hissetmiyor musun?
İyi ama vegan beslenmek zor ve masraflı değil mi?
İyi ama hayvanları yememiz Tanrı buyruğu değil mi?
İyi ama hayvansal ürün tüketmeyi bıraktıktan sonra hasta olan insanlar varmış.
İyi ama hayvanlar acıyı insanların hissettiği gibi mi hissediyor?
İyi ama et yemezsem yeterince demir alabilir miyim?
İyi ama hayvanlar da diğer hayvanları yiyor.
İyi ama bitkilerin canı yok mu?
İyi ama proteini nereden alıyorsun?
Gibi sorular; et ve hayvansal ürün tüketmezsek yetersiz beslenme yüzünden ölümle burun buruna geleceğimiz fikrine tutunmak için gösterdiğimiz umutsuz ve beyhude çabalarımızın birer parçası.” diyor kitap ve ekliyor;
“Yeterli protein alımı, vegan beslenmeye karşı çıkmak için en sık kullanılan sebep olsa da ana akım tıp uzmanları vegan bir beslenmenin sağlıklı olduğunu kabul ediyor. ABD, İngiltere, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya’da yıllardır yayınlanan çalışmalar ve raporlar, vegan bir beslenmenin bol bol protein sağladığını doğruluyor. ABD Tarım Bakanlığı da (USDA) vegan bir beslenmenin yeterli miktarda protein sağlayabileceğini açıkça belirtiyor.”
Eğer bu “İyi ama…”lardan herhangi birine sahipseniz, kitaba bir göz atın derim. Farkındalık güzeldir, değişim ise enfes…
Hepimiz için farkındalık dolu bir hafta olsun!