Hıristiyanlar Cami Kebir’e hücum etti. Hacı Bekir Efendi’nin 3 Kasım 1895 tarihli ifadesi; Cuma namazını kılmak için Cami’-i Kebir’e gitmiştim.
Hıristiyanların camiye hücum etmeleri üzerine ibadeti terk ederek diğer cemaatle beraber camiden çıktım. Evime taraf giderken eski Demirciler Çarşısı’nda Tırpancıyan Artin’in dükkânın tutuştuğunu ve içeriden de bir Hıristiyan’ın fırlayıp dışarı çıktığını görmemle beraber geriye avdet etmeğe mecbur oldum. Zira çarşının damları üzerinde bulunan Hıristiyanlar Cadde üzerine kurşun yağdırıyorlardı. Hatta bir Kürd’ü ateşin çıktığı dükkânın önünde öldürdüler. Bendeniz derhal gelerek şu hali Belediye Dairesi’nde bulunan Jandarma Kumandanı Azimet Paşa’ya haber verdim. Sonra kendi haneme gittim.
9- Aziz Camii Mahallesi sakinlerinden Osman Çavuş’un 16 Kasım 1895 tarihli ifadesi; Cuma günü ezan vakti Cami’-i Kebir’e gittim. Hutbe okunduğu esnada bir kadının ‚Hıristiyan İslam’ı basdı‛ diye bağırması üzerine ahali, yani cemaat ile dışarı çıktım. Orada, yani cami kapısında birçok Hıristiyanın İslamların ardına düşüp takip ettiklerini gördüm. Bunun üzerine ben dükkânıma gittim. Dükkânımı kapatıp dükkânın önünde durdum. Kürtler başladılar dükkânımı yağma etmeye. Yarım saat sonra Neccar Hacı Hasan’ın oğlu Ömer gelip ‚öteki sokakta yangın var‛ dedi. Bunun üzerine ben de segirttim gittim. Uzun Pazar’da Attar Kiryakıs, Eczacı Peteraki ve Siverekli bir Hıristiyan’ın dükkânı yanıyordu. Şeyh Matar’a gidecek sokaktan da Hıristiyanlar tarafından kurşun atılıyordu. Yangının kimler tarafından çıkarıldığını bilmiyorum, ama Ramazan Hoca ‚Harîke sebebiyet veren Hıristiyanlar’dır‛ diyordu. Kim olduğunu söylemedi. Ben de sormadım. İsmini bilmediğim, ihtiyar demirci bir Hıristiyan’ın elinde gazyağı ve kibrit vardı ve kaçmakta bulunduğu sırada Kürtler tarafından öldürüldü. Kimin öldürdüğünü bilmem.
10- Osman Çavuş’un ifadesinde yangının Hıristiyanlar tarafından çıkarıldığını Ramazan Hoca’dan duyduğunu söylemesi üzerine Ramazan Hoca’nın ikinci defa ifadesine başvurulmuştur. Ramazan Hoca’ya ‚Zuhur eden harîke sebebiyet verenlerin Hıristiyanlar olduğunu söylediğin ifadesi alınan Osman söylüyor, kimler ise söyle?‛ diye sorulmuştur. Ramazan Hoca bu soruya şöyle cevap verdi; Yangının Hıristiyanların sebebiyet verdiğini şundan anladım ki; yangın mahallinde bulunan ismini bilmediğim iki Hıristiyan firar etmiş ve orada bulunan Kürtlerden birini katletmişlerdi.
11-Muallâk Mahallesi sakinlerinden Hacı Bekir Efendi’nin 16 Kasım 1895 tarihli ifadesi; Cuma günü bendeniz Cami’-i Kebir’den çıktım. Eski Buğday Pazarı’na taraf gittim. Çarşıda İslam Hıristiyan yekdiğerine silah atıyorlardı. İsmini bilmediğim Hıristiyan’ın birisi İslam’a bir rovelver attı. Arkadan pazarda manifaturacı birisinin dükkânı ateş almış yanıyordu. Orada iki Hıristiyan var idi, hemen firar ettiler. Kürtlerden dahi iki kişiyi Hıristiyanlar orada katledip öldürdüler. Yangını söndürmek için her ne kadar çalıştıksa da Hıristiyanlar bırakmadılar. Hatta yangını söndürmeye çalışan Kürtlerden iki kimseyi dahi yangını söndürmemeleri için vurup öldürdüler.
Hıristiyanlar İslamları yangını söndürmekten men ediyorlardı. Onun için kimse yanaşamadı. Kürtlerden birisini Peteraki’nin eczanesinin önünde vurup öldürdüler . Merkez telgrafhane Makinecisi ve aynı zamanda Diyarbakır Fransız telgraf muhabere memurlarından Amasyan Efendi’nin ismi yukarıda ifadesi alınan bazı kişilerin beyanlarında yer almıştı.
Amasyan Efendi 16 Kasım 1895 tarihli ifadesinde hakkındaki iddialar ve yangınla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir; Telgrafhane’den Cami’-i Kebir kapısına gelip orada birçok kalabalık gördüm. Kalabalığı yararak haneme gitmek üzere Neccarlar içine geldim. Orada bazıları ‚Gelmeyiniz, vuruyorlar‛ demeleri üzerine başka taraftan haneme gittim. Yangının ilk zuhur ettiği dükkânlardan birisi Peteraki Efendi’nin eczanesi idi.
12-Tırpancıyan Mardik 16 Kasım 1895 tarihli ifadesinde şunu söylemiştir; İki dükkânım var. Pastacılar çarşısında karşı karşıyadır. Yangının nasıl ve nerede çıktığını bilmiyorum. O gün Katoliklerin yortu günü olduğu için Pazar sakindi. Ben de dükkânı kapadım ve yemek için haneme gitmiştim.
Çarşıda çıkan yangının söndürülmesi için Jandarma Kumandanlığı ve Belediye tarafından birçok kişi görevlendirilmişti. Olay sonrasında bu konuda oluşturulan tahkikat komisyonu bu kuruma resmi başvuru yaparak olay günü kimlerin görevlendirildiğini talep etmiş ve bu kişilerin bilgisine ve ifadesine başvurmuştur.
13-Jandarma Kumandanlığı tarafından görevlendirilen kişilerden birisi de Üçüncü Bölüğe bağlı Yüzbaşı Hasan Efendi idi. Kolağası Talat ve Merkez Muavini Abdullah tarafından alınan ifadesinde; Yüzbaşı Hasan Efendi 20 Kasım 1895 günü olay hakkında şu bilgileri vermiştir; Cuma günü Çiftehanı Karakolhane’sinde idim. Tahminen saat yedi buçuk sıralarında çarşıda vuku bulan yangın, yangın Cuma namazından sonra çıkmıştır.
Hatta yangının söndürülmesinde Jandarma Kumandanı Azimet Paşa ve Polis Komiseri dahi hazır idiler. Damlardan Hıristiyanlar aralıksız kurşun attıkları için ileriye varamadık.
Hasan Paşa Çarşısı, Hasan Paşa Hanının hemen yanındaydı. İçerisinde faaliyet gösteren esnafların başında kuyumcular gelmekteydi ancak bu çarşıda haffaflar (ayakkabı) başta olmak üzere başka esnaf grupları da vardı.
15-Jandarma Kumandanlığı Piyade Birinci Bölük’ten Mülazım-ı Evvel Hacı İsmail Ağa da 20 Kasım 1895 tarihli ifadesinde şunları anlatmıştır; Cuma günü Cuma namazını eda etmek üzere Cami’-i Kebir’e gittim. Namaz tamam olmadan Hıristiyanlar tarafından vuku’ bulan hücum üzerine cemaatle beraber cami kapısına çıktım. Bendeniz Çaycı Acem’in dükkânında Binbaşı Efendi Hazretleri ile kaldım. O sırada da yangın olduğu haberi verildi. Bu yangının ilk önce Eczacı Peteraki Efendi’nin dükkânından, Kazancılar başından ve bir de Pinecilerden zuhur ettiği haberi verilmesi üzerine Binbaşı Efendi Hazretleriyle eski Buğday Pazarı’na gittiğimizde çarşı iki taraflı cayır cayır yanmakta idi.
Yeni Buğday Pazarı’ndaki çeşme önünde durduğumuz halde Kazancılar içindeki Hıristiyan evinin penceresinden bizlere yağmur gibi aralıksız kurşun yağdırılıyor idi. Bu kurşunlardan birisinin bir askere isabet etmesiyle yaralanıp orada yere düştü.
Orada bulunan yangını söndürdükten sonra yangının Cami’-i Kebir tarafına sirayet ettiği haberi verilmesi üzerine Binbaşı Efendi Hazretleriyle oraya gittik. Orada bulunan yangını da söndürdükten sonra Saraçlar içinde yangının zuhur ettiği haberi verildi. Arif Efendi ile Binbaşı Efendi Hazretleri hazır olduğu halde Saraçlar Çarşısı’na giderek zuhur eden yangını söndürdük. Mazucular Çarşısı ve daha başka taraflardaki yangını da söndürdük.
16- Jandarma Piyade Birinci Bölük Birinci Taburu’nda Mülazım-ı Sani olarak görev yapan ve yangının söndürülmesine memur edildiği söylenilen Mahmut Ağa 20 Kasım 1895 tarihli ifadesinde şunları söylemiştir; Olay esnasında Fatih Paşa Camii’nde Kolağası Tayyar Efendi Hazretlerinin maiyetinde idim. Çıkan yangının söndürülmesinde asla memuren gönderilmediğimden bir şey görmemişim33 . İstinaf Mahkemesi azalarından Hacı Sabit Efendi’nin, meydana gelen yangın hakkında dava vekillerinden Hacı Halit Beyzade Ömer Ali Bey’in malumatı olduğunu haber vermesi üzerine bu kişinin de bilgisine başvurulmuştur. Dava vekili Ömer Ali Bey 20 Kasım 1895 tarihli ifadesinde şunları anlatmuştır; Cuma günü salât-ı Cuma’da zuhur eden hadise üzerine ben de Cuma namazını eda etmeksizin Cami’-i Kebir’den çıkıp doğruca haneye gittim. Bir miktar ben de hanemde eğlendikten sonra on, on iki, on üç yaşında bulunan oğlum Ziya’nın o karışıklıkta eve gelmemiş olduğunun haber verilmesi üzerine komşulardan sual etmek üzere dama çıkmıştım. Hanemin mevki olarak yüksek olduğundan damdan şehrin her tarafı görünmektedir. Damda gezinip oğlumu komşulardan sual ederken Aynacılar Hanı damında yirmi otuz kadar Hıristiyan’ın biriktiğini gördüm. Balıkçılarbaşı’nda dahi pek ufak bir duman çıkmakta olduğunu görmemle dikkatimi Abacılar damı üzerinde bulunan kalabalığa hasır etmiştim. O sırada damda olan Hıristiyanların bir kaçının hanın kıble tarafından bir boy yükseklikte bulunan çarşı damına inip oradan tüccarlar tarafına döndüklerini gördüm. Hanın arkasında bulunduklarından onların orada ne yaptıklarını göremedimse de aşağı inmiş olanların Neccarlar Çarşısı damında on, on beş dakika kadar eğlendikten sonra oradan siyah bir duman çıkıp akabinde ateş parlamasıyla aşağı inmiş olanlar da geriye geldiler. Yukarıda bulunan yirmi kadar kişinin damdan dama Şeyhut taraflarına firar ettiklerini gördüm.
Devam Edecek( Belediyecilerin ifadesi)