1968 yılının sıcak bir Diyarbakır akşamında Şehmus yanında oturan halasına sonra dönüp annesine baktı. Her ikisi de ellerinde etaminle işlenmiş oyalı mendiller hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.  Yıldız yazlık sinemasında en güzel aşk şarkıları ile süslenmiş “Vesikalı Yarim” adında bir aşk filmi izliyorlardı. Sabiha’nın (Türkan Şoray) Halil’e (İzzet Günay) olan imkânsız aşkına üzülmüşlerdi arkadaşı Müjgan'ın (Ayfer Feray) birbirlerine uygun olmadıkları yönündeki uyarılarına rağmen umutsuzca aşkının peşinden gitmesi onları çok etkilemişti.

              Oysa bilinçaltında hissetlikleri farklıydı. Farklı bir yaşamı ve çevreyi  beyazperdede izlerken, özledikleri o romantizmi hiçbir zaman yaşamamış ve yaşamayacak olmaları onları hüzünlendiriyordu.. Şehmus’un annesi ve halası başlık parası denkleştiremeyen bir aileye gelin gitmesiyle iki aile arasında değişimle yani berdelle evlenmiş iki kadındı. Her ikisi de gerçek yaşamlarında mutluluğu bulamamıştı. Belki de Sabiha’nın kırık aşk hikâyesine üzülmüşlerdi. Ortalarında oturan Şehmus kadın romantizminden anlamayacak kadar küçüktü. Sur içinde doğan birçok kadın gibi yaşamları acılar, siyasi karmaşalar, etnik çatışmaları yaşayan bir toplum içinde büyümüşlerdi. Kadınların yok sayıldığı sadece efendisine hizmet eden, erkek egemen bir toplumda yaşıyor, hayatlarında eksik olan romantizmde bir kokulu süs bitkisi reyhandan bir farkları yoktu. Ne kulaklarına fısıldanmış bir aşk dizesi, ne de göğsüne yaslandığı zaman kalp atışlarını duyduğu sevdiğini söyleyen bir insan hayatlarında hiç olmamıştı.    

Savaş Ay Annesi Şükran Ay Ve Diyarbakırlı Mehmet Yelliler

Şehmus’un ise bu duygusal filmden gençliğine taşınan sadece Teoman Alpay şiirinin dizelerine Şükran Ay'ın hüzünlü sesiyle filme fon müziği olan hatırası miras kalmıştı. 

Senden bana ne kaldı, bir hatıradan başka
Bir daha geri dönmem, yalan kattığın aşka
Kalbimi kıra kıra bıraktın bir hatıra
Günahını yalancı dudaklarında ara

'' Vesikalı Yarim '' sadece bir film değil, bir sanat eseri, bir başyapıt muhteşem ötesiydi. Filmin her sahnesi ödüllük siyah beyaz olağanüstü birer fotoğraf karesi. Filmde oyuncular oynamamış sanki gerçek yaşamlarından bir kesit aktarmışlardı. Türkan Şoray ve İzzet Günay  neden efsane olduklarını oyunculuklarıyla gözler önüne sermişler. Şükran Ay'ın muhteşem sesiyle son derece etkileyici icra ettiği Bu unutulmaz şarkı ''Kalbimi kıra, kıra'' Hayata çok kuralcı bakanların bile kalbini yumuşatan bir filmdi.

           Aradan yıllar geçmişti. 22 Ekim 2003 tarihinde Şehmus, Mecit Aga fırınının önünde ekmek alırken tanıdık bir taksici ona seslendi.”Şeho, Savaş Ay abe’yi Cahit Sıtkı Tarancı Müzesine götür.” Şehmus Ulu caminin önünden geçip Müzeye giderken Savaş Ay ile tanıştığına inanamıyordu. “Biliyor musunuz?  Ben sizin annenizin hayranıyım. Birçok plağı bizim evde var. “ Savaş Ay’a 1733 yılında inşa edilen ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği evi diğer tarihi mekânları gezdirdi. Savaş Ay’ı Çiftkapıda postane arkasında  meşhur ciğerciye götürdü, meyan Şerbetinden tattılar. Savaş Ay’ın iki isteği vardı. Alipaşa Camii yanında Belediye ait Düşkünler evi (yaşlı bakım evi) götürdü. Orada ATV TV için haber çekimi yaptılar. Orada yaşlılara iyi bakılmadığı haberleri röportaj yaparak yayınladı. Savaş Ay ikinci isteğini Şehmus gerçekleştiremedi.  “1966 yılında Diyarbakır Sur’larından Havuza atlayan Mehmet isminde genç varmış. Onu bulup röportaj yapmak istiyorum.” dedi. Ellerinde sadece Mehmet diye bir isim ve surlardan Küpeli havuzuna atladı diye bir duyum vardı. Annesi Şükran Ay; “Diyarbakır’a konsere gitmiştim, o tarihi kenti ve o güzel insanları unutamadım. Mehmet’in Sesi çok güzeldi, İstanbul İMÇ Plakçılar çarşısına götürelim plak yapalım dedim, kabul etmedi.” Şehmus arkadaşlarına sordu. Fakat bir türlü bulunamadı soyadını bile bilmiyorlardı.

Kıymetli okurlar;

Sizlere aralıklarla basılacak olan ikinci romanım olan “Diyarbakırlı Diyojen” kitabımdan tadımlık bir bölümler vereceğim. Kalp Krizinden vefat eden arkadaşım Şehmus’un hatıra günlüğünü anı romana dönüştürürken. 2019 yılında Avukat&Yazar Muharrem Erbey’in sosyal medyada yayınladığı fotoyu görünce içim sızladı. Savaş Ay’da “Diyarbakırlı Diyojen” lakaplı Şehmus’da öteki tarafa göçmüşlerdi.

  O kişi Yazar Muharrem Erbey’in arkadaşı Remzi’nin babası Mehmet Yelliler’di 1966’da Surlardan Küpeli havuzuna atlarken çekilen fotosunu Muharrem Beg yayınlamıştı. Savaş Ay’ın annesi Şükran Ay sesi çok güzel olan Mehmet Yelliler’i İstanbul’a götürmek istemiş. Ama Halen hayatta olan Mehmet abe gitmemişti. Kim bilir? Belki de sahne Dünyası bir yıldızını keşfedemeden kaybetmişti.

Kaynak: Sabah gazetesi, ATV TV, Sedat Yıldız, Avukat Muharrem Erbey.