Bir an hayal ediniz. İsveç’in güneyinde Göteborg’a 1.5 saat uzaklıktaki bir kasabaya gidiyorsunuz. 10bin nüfuslu bu ilçe İsveç in çoğunluğunda olduğu gibi, uçsuz bucaksız ormanlarla kaplı bir tarafı göl olan yol hiç bitmesin diyorsunuz.  Altındaki jaguar marka aracınızın penceresi açık pencerenizden yüzlerce çiçeğin karışımından oluşan kokteyl kokuyu hiçbir oda spreyinde bulamazsınız. Türkiye’de Kastamonu’ya giderken gördüğünüz “taş düşebilir” trafik levhasının altına tebeşirle yazılan “Ayı da çıkabülür” trafik levhasının aksine her an karşınıza ren geyiği çıkma olasılığı olduğundan “ren geyiği” çıkabilir trafik levhası var. Bu yüzden yol boyunca çitlerde var.

Siz Hiç Gıslavet Giydiniz Mi

İsveç İskandinavya tip evlerin ince uzun çatıları aşırı kar yağdığında kolay inmesi için yapılmış. Kendine has şirin mimarisiyle adeta bir cenneti yaşıyorsunuz.  Otonuzun motorundan başka hiç bir ses duymadığınız Türkiye’nin metropollerinde oluşan karmaşa ve gürültüden sonra adeta ilaç gibi gelen şirin bir yerleşim yeri olduğunu söyleyebilirim.

Burası İsveç’in Gıslaved ilçesi. 1893 yılında, Wilhelm ve Carl Gislow adında iki kardeş Hurda lastikleri atmaktansa, değerlendirmeyi düşündüler, kalıpladılar, preslediler, adına şehirlerinin adını verdiler.   Bu iki kardeşin aslında otomobil lastiği fabrikası vardı. 1930’larda Türkiye pazarına girdiler. Ahalimizin dili dönmedi, Gislaved diyemedi, cızlavet olarak kelime haznemize yerleşti. Çok ucuzdu. Sadece İsveç’e değil, bütün Avrupa’ya sattılar. Sonra Avrupa zenginleşip deri ayakkabılar geçince İsveçli "gislow" kardeşlerin elinde Ortadoğu pazarı kaldı. Gıslavet fabrikasında ikinci dünya savaşından sonra ayakkabı üretimini durdurdu, Avrupa değişmiş, sanayi gelişmişti, bu ilkel ayakkabı türevi artık satılamıyordu. Türkiye hariç. taklitleri çıktı üretime devam edildi.

Özellikle 1970 yıllarında  çocuk olanların Kunduracılarda gördüğü zaman dakikalarca donup kalanlar mutlaka vardır. Kimisinin gözleri dolar, içi burkulur. Babam da etrafındaki gençlere markalı spor ayakkabılara gösterip sonra gıslavet gösterince ''Sizler yokluk görmediğinizden hayatı hiçbir zaman anlamayacaksınız'' derdi.  

Sanki bağcıkları ve sayası olan bir iskarpin gibi duran dış görünümüne rağmen bu ayakkabıların lastikten yekpare bir kalıp halinde tabanıyla birlikte preslendiği anlaşılmaktadır. Lastik çizmelerin konçsuz haline de benzerler. Renkleri genellikle siyahtır. Bu rengiyle ve sağlam görünümüyle adeta bir araba lastiğini andırır. Zaten İsveç’te otomobil lastiği üreten ve Gislaved adını taşıyan bir firma da mevcuttu ve yine İsveç’de "gislaved" adlı bölgede kurulmuştu. ayakkabılar muhtemelen adını galoş ve otomobil lastiği de üreten bu firmadan alıyordu.  

Gıslaved ayakkabılar çok ucuza imal edildikleri için genellikle gelir seviyesi düşük insanlar tarafından tercih ediliyordu. İçine su çekmemesi, çabucak kuruması, temizliğinin kolay, giyilip çıkartılmasının pratik olmasından dolayı tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yoğun yapıldığı kırsal bölgelerde yaygın olarak kullanıldı. tek sakıncası izolasyon özelliği olmamasından dolayı ayakları sıcak tutmamasıydı. bu nedenle Anadolu'da bazı yörelerde "soğuk kuyu" gibi alaycı isimlerle de anıldı ve bu dezavantajını aşmak için kışları yün çorapla giyilirdi. Bazı modelleri mest adı verilenNamaz ibadeti için  ince deriden yapılmış adeta çorap gibi kullanılan ince tabanlı ev ayakkabılarının üzerine de giyiliyordu.

Gislaved bir dönemin üzerine tez yazılacak bir yokluk simgesi, sosyolojik bir olgusudur, Diyarbakır'da çocukluğumuzun Nike'leri Adidas'ları Nev Balans'ları. Gıslaved densede bazıları Kürtçe ''sole tırek'' veya ''tervzan'' derler. Gıslavet ayağınızı bukalemuna çevirir. Kışın ayakları soğuktan morartır. Yazın ise et kızartan teflon tava gibidir pembeleşinceye kadar ayagınızı kızartır. Alırken karar vermeniz kısa sürer. İki çeşidi vardır, fazla düşünmeye gerek yoktur. Kırmızı astarlı veya astarsız olabilir. Astarlıyı tavsiye ederim. Koşarken terden kayganlaşırsa ayagınızdan fırlayıp bizim “Çayögü”  sizin Dicle nehri dediğiniz yere düşüp soluğu Batman çayının Zilek köprüsünde  alırsa şaşırmayın. Normal bir kara lastik değildir. Hayatı sorgulayan sosoyolojik cast sisteminde sizin gariban oldugunuzu haykıran, gerçekleri insanın yüzüne fütursuzca söyleyen bir bilgedir. 1980 senesinde ''Çarşiya Şewuti'' esnaflarından Rıza Gıslaved yanına ''Mekap'' marka spor ayakkabıyı yanına dizince Adidas kara lastiğin bütün forsu bozuldu. Teknolojiye ve Diyarbakır deyimiyle bu yeni yetme fabrikasyon ''Qebrag Mekap'' spor ayakkabıya karşı yapabileceği bir şey yoktu. Sonradan çıkan Adidas ve reebok aynı popülariteyi yakalayamadılar.  Sessizce Diyarbakır Mardinkapi mezarlığında Şeyh Mexeme düzlüğü mezarlığında kendisine ait köşesinde inzivaya çekildi. İnsan olsaydı toprağın bol olsun derdik. Neyse lastiğin bol olsun, Gunde (köylü) Adidas, huzur içinde uyu.

Görseller: Remzi Yalın, Sabahat Ersöz.