Geçtiğimiz günlerde, bir emeklinin gazetecinin uzattığı mikrofona "Torunlarım için canımı veririm, ama harçlık veremem" demesi, Türkiye'nin geldiği acı durumu gözler önüne seriyor.

Geçtiğimiz günlerde, bir emeklinin gazetecinin uzattığı mikrofona "Torunlarım için canımı veririm, ama harçlık veremem" demesi, Türkiye'nin geldiği acı durumu gözler önüne seriyor. 

Bu sözler, sadece bir bireyin değil, milyonlarca emeklinin yaşadığı sıkıntıların çarpıcı bir ifadesi. Torunlarına harçlık veremeyen bir ninenin veya dedenin yaşadığı üzüntüyü hayal edebiliyor musunuz?

Binlerce emekli torunlarına bayram harçlığı verememenin sıkıntısı içinde.

Bayramlar onlar için sevinç değil, eziyet haline gelmiş durumda.

Emekliler, sık sık yaşam zorluklarını ve aylık 10 bin lirayla geçinmenin imkansız olduğunu anlatmalarına rağmen, iktidar adeta kör ve sağır davranıyor. 

Ay sonunu getirememenin, borç batağına gömülmenin, geçinememenin, açlığa mahkum olmanın getirdiği sıkıntılar emeklilerin en büyük sorunları arasında yer alıyor. 

Uzmanlar, bu tehlikeyi defalarca dile getirip uyarmasına rağmen, aynı ekonomik politikalar devam ediyor.

Bu zorlukların yanı sıra alınan tasarruf tedbirlerinde yükün tamamen dar gelirlinin sırtına bindirilmesi de ayrı bir problem. 

Kurumların çoğunda harcamalardan kısıtlama yapılmazken, isteyen istediğini almaya devam ediyor. 

Geçtiğimiz günlerde, tasarruf ve israftan dem vuran, dinen israfın haram olduğunu vurgulayan Diyanet'in ihtisas merkezine açtığı ihale ise dudak uçuklatacak cinsten.

Diyanet, ihtisas merkezindeki 51 kişi için eski parayla yaklaşık 8 trilyon liralık ihale açtı.

Bu merkezde yaklaşık 25’er kişilik gruplara eğitim veriliyor. 

Altı aylık için 3 bin 250 kilogram yağsız günlük et, bin 750 kilogram haşlamalık et, 800 kilogram hazır köfte, bin 500 kilo kıyma gibi 87 kalem gıda malzemesi alındı. Ayrıca, 800 kilo baklava, 750 kilo helva, bin kilo Kemalpaşa tatlısı da ürünler arasında yer aldı.

Baklavalarda ceviz, fındık ve Antep fıstığının taze ve 1. sınıf kalitede olması şart koşuldu.

Bu şartnamede yer alan talepler, adeta insanın aklıyla alay eder nitelikte. Birçok emekli, dar gelirli yılda bir kez, bazıları ise yılda bir kez dahi et yiyemediğini söylerken, baklavanın fiyatından dolayı yanından geçemezken, açılan ihalede lükse kaçılması adil midir? 

Bu durum, israfa girmiyor mu? 

8 trilyon lira yerine daha uygun fiyata yemek ihalesi yapılamaz mıydı?

Anlaşılan o ki, tasarruf da eziyet de emekli ve dar gelirliye endekslenmiş durumda. Zaten birçok insan da tasarrufa inanmıyor.

Gerçek anlamda tasarruf yapılacaksa, kurum, kuruluş, zengin, fakir herkesin katılması ve uygulaması gerekmez mi? 

Fedakârlıksa, herkesin fedakârlıkta bulunması gerekir. Dar gelirli için "feda", zenginler için "kâr" olmamalı. Gerçek anlamda tasarruf, belli bir kesimin değil, herkesin katılımıyla olur.

Her bayramda işçi, memur ve emeklilerin maaşlarını erken veren iktidar, bu bayram bunu ödeyemedi.

Bu da ülkenin ekonomik durumunun nasıl olduğunu göstermiyor mu? 

Türkiye'nin geldiği bu acı tabloyu görmezden gelmek mümkün değil. Emekli ve dar gelirlinin yaşadığı bu zorluklar, ekonomik politikaların acilen gözden geçirilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Bu durumda, toplumsal dayanışma ve adil paylaşımın önemi bir kez daha gözler önüne seriliyor. 

Bu ülkenin emeklileri ve dar gelirlileri, daha iyi bir yaşamı hak ediyor.