Asgari ücret ve emekli maaşlarının açlık sınırının altında olduğu ülkede, yoksulluk giderek derinleşiyor.

Büyük bir kesim adaletsizlik nedeniyle yoksulluğa itilmiş durumda.
 
Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'in Türkiye'de verilen asgari ücretin düşük olmadığını açıklaması da, yaşananların üzerine tuz-biber misali, bir çok kesim tarafından tepkiyle karşılandı.

Bir süre önce de emekli ve asgari ücretliyi enflasyona ezdirmediklerini ve ezdirmeyeceklerini söylemiş, ancak, yaşananlara bakılırsa durumun hiç de öyle olmadığı görünüyor.

Açlık sınırının altında olan asgari ücretin halen düşük olmadığını söylemesi, yaşanan gerçeklerle örtüşmüyor.

Kendisine, herhangi bir semt pazarına çıkmasını, halkın içine karışmasını ve insanlardan birebir yaşadığı sorunları dinlemesini öneririm. 

İktidar da ''açım'' diyen insanların sesine kulaklarını tıkamış durumda.

Tüm bu yaşananlara bakınca da ortaya vicdan olayı çıkıyor.

Gelin hep birlikte vicdan ve vicdansızlığın nelere yol açabileceğine bakalım.

Vicdan, bireyin kendi davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını ahlaki bir bakış açısıyla değerlendirmesini sağlayan içsel bir mekanizmadır. 

Vicdan, birey ve toplum için hayati bir öneme sahiptir.

İnsanların doğru ve yanlış arasındaki farkı ayırt etmelerine yardımcı olan bu rehber, toplumsal kuralların ve ahlaki değerlerin içselleştirilmesiyle oluşur. 

Vicdan, kişinin kendine ve başkalarına zarar vermemesi için bir tür içsel denetim sağlar.

Peki vicdanın olmadığı yerde ne olur?

Vicdanın olmadığı bir yerde, bireyler kendi çıkarlarını maksimize etmeye yönelik eğilimde bulunur.

Bu da toplumda güven duygusunun azalmasına ve kaosun hakim olmasına neden olabilir. 

Vicdansızlık, adaletsizlik, zulüm, yolsuzluk ve şiddet gibi olumsuz davranışların artmasına zemin hazırlar. 

İnsanlar arasındaki empati ve anlayış eksikliği, sosyal bağların zayıflamasına ve toplumsal çöküşe yol açabilir.

Vicdansız bireyler, kendi çıkarları uğruna toplumsal kuralları ihlal eder ve adaleti çiğnerler. 

Bu durum, kamu kaynaklarının kötüye kullanılmasına ve toplumun geneline zarar verilmesine neden olur.

Vicdanın yokluğu, bireylerin başkalarına zarar vermekten çekinmemelerine yol açar. 

İnsan hakları ihlalleri ve benzeri olaylar, vicdan eksikliğinin trajik sonuçlarındandır.

Vicdansız bireyler, doğal kaynakları hoyratça tüketir ve çevreyi tahrip eder. Bu, ekosistemin bozulmasına ve gelecek nesillerin yaşam kalitesinin düşmesine yol açar.

Vicdan, bir insanın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürdürebilmesi için kritik bir öneme sahiptir. 

Vicdan, bireylere doğruyu yanlıştan ayırt etme konusunda rehberlik eder. Bu, bireylerin ahlaki değerleri içselleştirmelerini ve bu değerlere uygun davranmalarını sağlar. 

Ahlaki değerler, toplumsal düzenin ve barışın korunmasında temel bir rol oynar.

Vicdan, bireylerin başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamalarını ve onlara empatiyle yaklaşmalarını sağlar. 

Empati ve anlayış, sağlıklı insan ilişkilerinin temelidir ve toplumsal uyumu destekler.

Büyük ölçüde bireyin yetiştiği çevre, kültür ve toplum tarafından şekillenen vicdanın rehberliğinde yaşamak, bireyin kendisiyle barışık olmasını ve yaşamdan tatmin olmasını sağlar.

Sonuç olarak, vicdanın olmadığı yerde adalet olmaz, adaletin olmadığı yerde refah olmaz, refahın olmadığı yerde de insanca yaşam olmaz.