Fırıncılık, kökü çok eski zamanlara kadar uzanan bir geleneksel meslektir.


İlk fırın neolitik dönemde (MÖ 8000-4000) yapılmıştır.

O zamanlarda da fırınlar taş veya toprak malzemelerden yapılmış ve yakıt olarak ta odun kullanılmıştır.

Antik Mısır’da fırıncılık önemli bir meslek haline gelmiştir ve MÖ 2600 yıllarında, firavunlara ekmek yapmak için özel fırınlar inşa edilmiştir.

Roma İmparatorluğu döneminde, fırıncılık gelişmiş ve Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, fırıncılık Orta çağ Avrupa’sında büyük bir önem kazanmıştır.

Fırıncılık mesleği, tarihe ve toplumda önemli bir yere sahip olan bir meslektir.

Fırıncılık mesleği, sabır gerektirir 

Fırıncılık, hamurun hazırlanması, mayalanması, pişirilmesi gibi işlemler, sabır ve özen isteyen hijyenik bir ortamda çalışmayı gerektirir.

Fırıncılar müşteri memnuniyetine önem verirler, Müşterilerin isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılamak için çaba gösterirler ve müşterilerle iyi iletişim kurarlar.

Eski Diyarbakır'da her meslek mensubunda olduğu gibi, dürüstlük doğruluk ve liyakat fırıncılık mesleğinde de vardır.

Diyarbakır'da fırınların hemen hemen tamamı sur içersinde mahalleler arasında veya çarşı içersinde yer almış durumdaydı.

Şehrin sur dışına taşınmasından ve yerleşimin başlamasından sonra o semtlerde fırınların açılması hayli zaman aldı, ama ağırlıklı olarak fırınlar hep sur içersinde kaldı.

Diyarbakır'da eski yıllarda aileler genellikle buğdayı un değirmenlerine gönderir ve kepekli undan ev ekmeği dediğimiz ekmekler bu fırınlarda yapılırdı.

Beyaz undan yapılmış batı bölgelerine francala dediğimiz somun ekmek üreten fırın hiç yoktu Diyarbakır'da.

Beyaz undan yapılan ve kepekli somun dediğimiz ekmek fırınları sadece er ve erbaşlara ekmek yapan Askeri Garnizonların içinde olan askeriyeye ait resmi fırınlarda üretilirdi.

O ekmeğe ise askeri lisanla tayın denilirdi ve bu tayınlar çarşı pazarda satılamazdı.

Çarşı fırınlarında halka satış amacı ile üretilen ekmeklere halk arasında çarşı ekmeği denilirdi.

Hıristiyan vatandaşlar ise kendi bayramlarında paskalya çöreği yaparlardı.

Diyarbakır'da tandır ekmeği sadece kırsal alanda ve köylerde yapılırdı. Lezzetinden dolayı köyde oturan tanıdık ve akrabalara sipariş verilirdi.

Diyarbakır'da nüfusun artışı ve kırsaldan kente göç gibi nedenlerle, kentin çevresinde oluşan varoşlarda oturan insanlar tarafından evlerin hemen yanı başına yapılan tandır fırınlarında bu ekmek yapılmaya başlandı.

Mahalle fırınlarında pişirilen ekmeklere ise ev ekmeği denilirdi.

Mahalle fırınlarında fırıncılar ekmeği fırına atmadan önce, ahşaptan yapılmış uzun küreğin üzerinde hamura parmakları ile geometrik bir şekil verirlerdi.

Buna mahle (Mahalle) nişanı denilirdi. Her fırının kendine özgü nişanları olurdu. Fırınlarda daha çok meşe odunu yakılırdı.

Meşe odunları Kelekler ile Dicle Nehri'nden Nehir yolu ile getirilen odundu. Dicle kazasının Pirijman Köyü ormanlarından keleklerle getirilen meşe odunuydu.

Bu odun ateşi daha dayanıklı olduğu için tercih edilirdi. Ancak fiyatı da diğerlerine göre pahalıydı.


Devam Edecek (Mahalle Fırınları Kalabalık Olurdu.
Kaynak: Halit Ötük