Vietnam Savaşı’na katılan ve sağ kalan askerlerin travma yaşamaları ile psikolojik sorunlara maruz kalmalarından sonra doktorlar son derece ağır olan psikolojik travmaya “Vietnam sendromu” tanısı koymuşlar. Özel hayatlarında topluma uyum sağlayamamış, Çoğu intiharla biten trajedilere, filmlere konu olmuştur. Önce kısa bir açıklama ile 1955 ile 1975 yılları arasında süren Vietnam Savaşı ya da bir diğer adıyla İkinci Çin hindi Savaşını özetleyelim. 1955 ile 1975 tarihleri arasında Sovyetler Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti ve Kuzey Vietnam’dan oluşan Doğu Bloğu ile Amerika Birleşik Devleti ve Güney Vietnam’dan oluşan Batı Bloğu arasında gerçekleşti. Kamboçya, Laos, Kuzey ve Güney Vietnam coğrafyalarında olan zorlu savaşta. 58 bin askerini kaybeden ABD yenilgiyle çekilmek zorunda kaldı.
“Vietnam sendromu” tanısı konulan askerlerin ortak özellikleri suçluluk duygusu ile aynı zamanda öfke görülmektedir. Amerikan askerleri Vietnam Savaşı’nda tanıklık ettikleri olayları hiç tahmin etmedikleri anlarda tekrardan yaşar gibi hissetmektedir. Kişilerde uykusuzluk ve gürültüye karşı tolerans gösterememe durumu oluşmuş. Güvensizlik duygusu ve Vietnam askerleri ile birebir olan klasik savaşta Asya ormanlarında kaybolmuşla, bataklıklarda ikili mücadelede boğazı kesilmiş arkadaşları aklına gelmekte, olaylar ile ilgili kâbuslar gördüklerini söylemişlerdir.
Kısaca tarihten bir hatırlatma yapalım. Savaş stratejisi uzmanlarına göre 1945 de kaybedeceği bir savaşta ABD atom bombasını 6 Ağustos 1945'te Japonya'nın Hiroşima kentinde attı. Kentte yaşayan 350 bin kişiden 140 bini hayatını kaybetti. Bombanın yaydığı radyasyon ilerleyen yıllarda da çok sayıda ölüme neden oldu, etkileri uzun yıllar sürdü. Afganistan Tarih boyunca birçok imparatorluğun ve iki süper gücün saldırısına uğradı. Makedonyalı Büyük İskender, M.Ö. 2. yüzyılda Afganistan’da 2 yıl yaşadı. Bugün hala onun soyundan gelen ‘Kalaşlar’ topluluğu yaşıyor. Moğol imparatoru Cengiz Han’ın torunu Afganistan’a saldırırken 1221 yılında öldü. Tarihin tüm dönemlerinde Süper güçler Afganistan’ın kapısını her fırsatta tekmeleyip yerle bir ettiler. 1839’da Büyük Britanya,1979’da SSCB, 2001’de ABD ülkeyi işgal etti. ABD, tarihinin en uzun savaşını 2001 yılında terörle mücadele ve özgürleştirme! Sloganıyla başlattı. Afganistan'ı, ardında büyük bir enkaz ve yok edemediği Taliban'ı bırakarak, kaderine terk etti. Bir süper güç sizi özgürleştirmeye geliyorsa, o ülkeyi yönetenlerde buna inanıyorsa, “Yandı gülüm keten helva” deyimini söylemenin tam sırasıdır.
Konumuz İsrail Filistin savaşıydı Amerika ile ne ilgisi var demeyin. Tüm dış politika yazarlarının birleştiği bir söylem var. Amerika İsrail’dir, İsrail Amerika’dır. 1974 Kıbrıs savaşında Türkiye’ye ambargo koyup, savaş uçaklarının yedek parçasını bile vermeyen Amerika, İsrail hükümetine daha şimdiden 2 uçak gemisi gönderdi. Sadece ABD bütçesinden değil, Başkan Joe Biden torununun kumbarasını bile kırıp gönderebilir. Hâlen, dünyadaki en büyük Yahudi cemaati, yaklaşık 5,3 milyon kişi ile Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunmaktadır. Yoğun bir Yahudi lobisi ve finansörü bulunmaktadır. Amacım Yahudi düşmanlığı değil. Şu anda zaten harabe olmuş Gazze’yi haritadan silmek isteyen savaş suçu işleyen savaştan yana olmayan İsrail halkının hiç sevmediği ırkçı Netanyahu yönetimindeki İsrail bölgeyi Filistinlilerden temizlemek istiyor. Merak eden ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu projesi) araştırsın. Lübnan’daki Hizbullah gurubu ve İran bu savaşa müdahil olursa, Türkiye ve çevre ülkelerin etkilenmesi olasıdır.
Hamas birliklerinin mücadelesini ve amacını 1968 lerde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi içinde “Şadya Ebu Gazale” takma ismiyle bilinen Filistin Halkının sembolü olmuş Leyla Halid’in mücadelesini, amacını mukayese etmek zıt kutuplarda olan iki ayrı oluşumdur. Sizlere daha detaylı izah etmek isterdim. Uzun sürer başka kaynaklardan bakmanızı rica ederim. Filistin Davası’nın sesinin bütün dünyaya duyurulmasında çok önemli bir rol oynayacak “uçak kaçırma eylemleri” ile tanınan Filistin’in Che Guevara’sı olarak bilinen Leyla Halid’in birçok Filistinli gibi doğduğu kent Hayfa’dan Güney Lübnan’a gitti. 1969 yılında burada Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin eğitim kamplarına katıldı. Hareketin içinde de dış operasyonlar şubesinde görev aldı.
Türkiye’nin Ukrayna savaşı sırasındaki tarafsız ve itidalli konumu İsrail Filistin savaşında devam ettirmesi dış politika açısından doğru buluyorum. Yanan ateşe benzin dökmek akılcı bir yol değil, barışçı bir tutum izlenmek mümkün. Çözüm gördüğüm kadarıyla Filistin devletinin tanınmasıdır. İsrail ile uzlaşılıp, Birleşmiş Milletlerde acilen toplanılması, İran duruma müdahil olmadan Suriye’de olduğu gibi vekâlet savaşına dönmeden bölge ülkelerinden bir barış gücü oluşması. Unutmayalım Roma imp. Yaşamış Felsefe öğretmeni Tullius Cicero söylediği gibi “En kötü barış, En iyi savaştan iyidir.”
Gazze Şehri’ni oluşturan 41 kilometre uzunluğunda ve 10 kilometre genişliğindeki alanda yaklaşık 2 milyon insan yaşıyor. İsrail savaş konusunda inadını sürdürüp Gazze’yi yerle bir etmek değil, yalnız Hamas birliklerini değil, masum Filistinlileri de yok etmek istiyor. Kullanılması insanlık suçu olan fosfor bombasını masum insanlara atıyor. Bunun hesabını er geç Lahey adalet divanında Uluslar arası savaş mahkemelerinde vereceğini bilmelidir. İsrail Kara savaşına girerse oradan çıkması zor olacak. Hamas, İslami Cihad’ın yardımıyla Gazze altında tünellerle ikinci bir şehir daha var. Bu gizli tüneller ağında yerin 30-40 metre altında yer alan, roketler ve cephaneleri depolamanın yanı sıra Hamas komuta ve kontrol merkezlerini burada, insanları ve gıda ve bazı lojistiğini taşımak için kullanılan, İsrail ordusunun mevcut savaş uçakları delemediği ve keşif drone’larından uzakta olan karmaşık bir tünel labirenti. Bir bakıma korku tüneli desek daha iyi olur. Verilen bilgiler doğru ise Hamas’ın yer altı tünelleri, New York metro sisteminin uzunluğunun yarısı olduğu iddia ediliyor.
Makalemin başlığı “Vietnam sendromu, Filistin sendromuna dönüşür mü?” evet dönüşür Asya ormanlarında Vietnam’ın Vietkong askerleri karşılaşan ABD askerleri ya öldüler, ya da kafayı üşüttüler. Henüz bir krokisi bile olmayan karmaşık bir tünel labirenti içinde “Filistin Sendromu” na yakalanacaklar. Geceleri uykularında kâbus görüp fırlayacaklar. Basit trafik kazasında veya en ufak tartışmada kendisiyle tartışanlara saldıracaklar. Z kuşağının çocukları bu savaşı canlandıran filmleri izleyecekler. Dünya kurulduğundan beri, kimse savaşın aslında tam bir kazananını bulunmamıştır. Zira savaş sırasında kaybedilenler, para ile yerini doldurulamayacak canlar olmuştur. Filistinliler zaten ablukadan, açlıktan, topraklarını kaybetmişler. Kaybedecekleri bir şeyleri yok, yeniden kazanacakları toprakları var. Unutmayın her şeyini kaybetmiş bir insandan daha tehlikelisi yoktur. Yazımıza noktayı Auinus Simachus’un ders verici vecizesiyle bitirelim. “Niçin hep birlikte barış ve uyum içinde yaşamayalım? Hepimiz aynı yıldızlara bakıyoruz, aynı gezegenin üzerindeki yol arkadaşlarıyız ve aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz.”
Görseller : Milliyet gazetesi ve Selami Harputlu arşivi.