Dünyada çocuklar konusunda sorumluluk alan 193 ülke, üstlenen bu yükümlülüklerini yerine getiriyor mu? Ne yazık ki evet diyemiyoruz.
2-8 Kasım arası “Lösemili Çocuklar Haftası''nı geride bıraktık. Haftanın amacı, lösemiye yakalanmış çocuklara dikkati çekmek, sağlıkları için çalışmak ve bu çocukların yüreği yaralı ailelerini yalnız bırakmamaktır.
Türkiye’de lösemili çocuklarımızın sayısı 95 olduğu iddia ediliyor. Belirtilen bu hastalığa dair rakam, inanılır gibi değil, ne yazık ki gerçektir. Çünkü ülkemizdeki kanser hastası çocukların üçte birini lösemililer teşkil ediyor.
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası, 20 Kasım da Dünya Çocuk Hakları Günü’dür. Dünya Çocuk Hakları Günü, Birleşmiş Milletler ’de 20 Kasım 1989’da kabul edildi. 193 üye devlet tarafından imzalandı. İmza attan her devlet, bu mukavelenin öngördüğü mükellefiyetleri kabul etti.
NEYDİ O MÜKELLEFİYETLER ?
O mükellefiyetler şöyle; Çocuğun beslenme, vücut bütünlüğü, aile hakkı, şiddete maruz kalmaması, ayrımcılık, renk ve ırki gözetmeden ve ötekileştirmeden uzak tutulması, ruh, maneviyat ve beden sağlığıyla ilgili bir insan olarak yetişmesi için gerekli tedbirlerin alınması, istismarın her çeşidine karşı korunması ve hürriyetine riayet edilmesi gibi birçok değerli konuları içeriyor. Bu ülkeler bu sorumluluklarını hakkıyla yerine getiriyor mu? Ne yazık ki evet yerini getiriyor diyemiyoruz.
BM'NİN ÇOCUKLARA YARDIM FONU
Bir yandan BM’nin Dünya Çocuk Hakları, Diğer yandan BM’nin UNICEF adıyla Çocuklara Yardım Fonu vardır.
Elbette ki bunlar iyi niyetle, duyan vicdanlarla ortaya konmuş hayırlı gün ve haftalardır. Ne var ki gerek Lösemili Çocuklar Haftasının ve gerekse Çocuk Hakları Günü’nün olması gereken çap ve ağırlıkta alaka ve destek gördüğünü, hele hele Çocuk Haklarının korunduğunu söylemek kolay zor…
Bugün; içinde bulunduğumuz şu 21. Asırda, dünya nüfusunun 8 milyarı bulduğu, üniversite mezunlarının hiçbir devirde ulaşılmayan sayılara vardığı bir zamanda masum çocuklar, dünyanın yaratılışından bu yana en kötü günleri yaşamaktadır.
Lösemili Çocuklar Haftasıyla ilgili yorumlarımı bir yana bırakarak BM mührünü taşıyan 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü yorumladığımızda ne yazık ki içimizi ferahlatacak şeyleri söylemek mümkün değil:
Dünya ya ve çevremize baktığımız da Siyonist ve onlara yardım eden devlet, şahıs ve kuvvetler, Filistin’de, Gazze’de, Lübnan, Sürüye de çocuklara, çocukların gözleri önünde ana-babalarına bir canlıya yapılabilecek vahşetin en kötüsünün yapıldığını görüyoruz..
Birinci dünya savaşından bugüne çocuklar, yüzyıldır her türlü kötülüğün malzemesi olmuşlardır. Organ hırsızlığından su istimale kadar, her şey maruz kalmaktadırlar. “Yenidoğan Çetesi” denilen sağlık suç örgütü de emsalsiz bir ahlâk çöküşü örneği olarak bunlara dâhil oldu.
20 Kasım 1989 tarihli Dünya Çocuk Hakları Günü sözleşmesine imza atmış olan 193 devlet, vaatlerine sâdık kalsalardı bugün çocuğa dair ayıp, utandıran ve kalpleri parçalayan olaylar yaşanmazdı. Demek oluyor ki kâğıt üzerinde yer alan süslü cümle ve maddeler hayata geçmedikçe onların bir kıymeti harbiyesi yoktur.