Fransız cerrah Dr. Charles Gabriel Pravaz ile hiç tanışmadım. Zaten buna imkan da yoktu. 1810 yılında adına Fransızcada le injecteur adını verdiği cam borunun ucuna sivri bir iğne takacağını, aradan birkaç yüzyıl geçtikten sonra Nuri Yılmaz’ın bu mesleği öğrenip, mabadıma enjektör adı verilen bu iğneyi saplayacağını tahmin edemezdim. İgneci Nuri Amca askerde Samsun'a dağıtımı çıkıp, sıhhiye okulunda çavuş olunca, Diyarbekir Mardinkapı semtinin İgneci Nuri amcası olmuştu. Dedem Abbas'ın kahvesinde boş çay bardaklarını toplarken oturduğu kürsüde beni süzerken ondan korkar, yanına yaklaşmaya korkardım. Ancak o gittikten sonra boş çay bardağını çay ocağına götürürdüm. Nuri amcanın devamlı elinde olan Deri doktor çantası eski Türk filmlerinde içinde stetoskop olmasına rağmen bilumum tüm rahatsızlıklara tanı koyabilecek aletleri merak eder, ama bakmaya cesaret edemezdim.
O çantanın içinde çocukların çok sevdiği ince uzun kamışlı şekerlerden bulunurdu. Ben daha önce o sivri iğneyi yediğimden, değil kamışlı şeker, Hacı Bekir lokumu da verse yanına yaklaşmazdım. Neden mi o çantanın içinde en tehlikeli obje kalem kutusu şeklinde demir kabı vardı. Ben ateşler içinde yatarken, Nuri amca eve girdiğinde başıma gelecekleri bildiğimden yün yorganı başıma kadar çeker, bir süre sonra dayanamaz yorganı hafif kaldırıp hazırlık ne aşamada merak ederdim. Cam enjektör metal bir silindir, cam kısım ve metal iğne kısmından oluşmaktaydı. o kapların içine su koyup dezenfekte etmek için kaynatırlardı. sonradan plastik tek atımlık şırıngalar çıktığında, bu olaya bayağı bir israf gözüyle baktığımı da söylemeliyim.. Gürül gürül yanan saç sobanın siyah rengi sıcaktan kırmızı şeker pancarına dönmüş, alüminyum demlikten çıkan buharlar neredeyse Kurtalan ekspresinin lokomotifiyle yarışır durumdaydı. İğneyi dezenfekte etmek için demir kabın içine su doldurulması demek, sivri çuvaldızın mabadıma batırmasına dakikalar var demekti Enjektörlerin pistonları ince tel ile sarılı ve ileri-geri hareketini yapmasını sağlıyordu. Beş dakika iğneler kaynadı. Mucize ilaç cam şişedeki penisilin lastik tıpasında cam enjektöre akarken oradaki damlalar mı daha çoktu, yoksa benim gözümden akan yaşlar mı karar vermek çok zordu. Annemin ‘’Ana heyran, ma hestesen o yüzden Nuri amicen igne yapacag’’ Babam da biraz daha sert sözlerle bana çıkışıyordu. ‘’Ne biçim erkeksen, sahan bu gece koynuna bi kız versek, sebeha sag çıhmaz, niye aglisan’’ motivasyonları boşunaydı. O çuvaldızın batırılmasına dakikalar vardı. Erol Taş pardon yanlış yazdım, iğneci Nuri amice bana yaklaşıyordu, Etraf da beni kurtaracak Adile Naşit’de yoktu. Cam enjektörün havası çıksın diye nuri amcanın boşluga attıgı birkaç damladan sonra Beni Kara Murat Cüneyt arkın bile kurtaramazdı. Nuri amcanın ''Elim hafiftir, merak etme acıtmayacak'' demesini beklerken, Onun çocuk psikolojisinden zerre-i miskal kadar anlamadığını bilmiyordum. Buruk bir gülümseyişle ‘’Ula tirrek (şivemizde korkak) geçen gün dedenin kahvesinde bahan niye soğumuş çay getirdin’’ demesi ve intikam duygularıyla bana yaklaşması. Korkumu daha da artırdı. Divanda yüzükoyun yatırılmış, mavi beyaz çizgili pijama en mahrem yerine kadar açıktaydı. Kıpırdamama imkân yoktu, zaten bana gıcık olan şişko kardeşim camuş ata biner gibi sırtıma oturmuştu. Sanırım iğne girdiğin deki bağırışım Alipaşa mehlesinden, Diyarbekir’in tarihi surlarındaki Yedikardeş burcundan yankılanıp geri dönmüştür. ısınan iğne soğumadan batırıldığı için iğneyi yedikten sonra divanda italik harf pozisyonunda yatıyordum Ailem kesin beni sevmiyordu. İnanmıyorum bana bu işkenceyi yapan Nuri Amcaya annem sade kahve yaptı, babam cebine para koydu. Nuri Amca her ne kadar’’ Hreddin (Hayrettin) beg, bahan pantor dikmiş, para almamıştın’’ desede Babam ‘’Ele deme gece vakti seni çagırdık, helali hoş olsun’’ dedi. Nuri Amcayı küçe kapısına kadar uğurladı.
Birkaç yıl sonra babamın Ulu camiden balıkçılarbaşına kadar sırtladığı tabutun içinde İğneci Nuri amicenin olduğunu mardinkapı mezarlığında öğrendim. Şeyh mexeme düzlüğünde Melle Yusuf Yasin-i şerif okuyup, herkes ağlarken,O metalik igne kutusu Nuri amicenin vasiyetiyle oğlu tarafından mevtanın yanına Mezopotamya'nın humuslu toprağına atıldı. Artık ömür boyunca iğne olmayacağımı düşünüyordum. Ben 10 yaşındaydım. Çarşi ekmeginin arasına sıkıştırılmış Nuri amicenin Antep helvasını yerken, çocuk aklımla nuri amcadan ve o işkence kutusundan kurtulduğuma boşuna seviniyordum. Sıhhat eczanesinin stoğunda bunlardan daha çok olduğunu Eczacı Zeyyad Münir Cizrelinin Mardinkapı sağlık ocağındaki Hemşire Hamdiye hanıma vereceğini bilemezdim. Artık 15 yaşıma geldiğimden gurur yapıyor, Hamdiye hemşirenin yanında ağlamamım delikanlılık raconuna ters düştüğünden dişlerimi sıkıyordum.. Aramızda kalsın bunların plastikleri çıkmış, Eczacı Rojda hanım her ne kadar bu sarı uçlu iğneler, kırmızı uçlu kadar acıtmaz diye çocukları teskin etse de, ben hala o çuvaldız dan korkmaya devam ediyorum. Bu yazımı özellikle değerli sağlık çalışanlarına ithaf ediyorum.
1 –Görsel : Ankara Üniversitesi Eczacılık fakültesi dekanlık Koridorunda sergilenen cam enjektörler.
2 – Görsel :İğneci Nüri’nin bulunacağı işyeri! Diyarbekir Mardinkapida Dedem Kahveci Abbasın parkı (Eyvana Abbas) 1961 senesi.