Sur İlçesini çevreleyen surların dört kapısı vardır. Her kapı kendi güzergâhında Sur içindeki bir caddeye açılır…

Dağ Kapı Gazi Caddesine, Urfa Kapı Melik Ahmet Caddesine, Mardin Kapı Gazi Caddesinin devamına ve Turistik Caddesine, Yeni Kapı da Yeni Kapı Caddesinden Dörtayaklı Minareye, oradan da Balıkçılarbaşı’na bağlanır. 

Bu dört caddenin buluşma yeri Balıkçılarbaşı’dır. Yani Balıkçılarbaşı’nda birleşirler…. 

Suriçine girmek isteyenler bu dört ana kapıdan birinden giriş yaparlar. Kapıların açıldığı caddelerde sağlı sollu dizilen hanlar, hamamlar  ve dükkânlar vardır..

Dükkânların önünden geçenler, esnafların kahve, badem şekeri ikramlarıyla karşılaşırlar. Bu ikramlar Diyarbakır’ın Türkiye’ye örnek olacak  misafirperverliğidir….

Suriçinin ana caddelerinde kızgın güneşin altında yürürken, Diyarbakır’ın kavurucu sıcağını hisseder, gölgeli bir yer arar insan.. 

Hele, hele öğle saatlerinde bu caddelerde gölgeli yer bulmak adeta yok gibidir…

Bende hep öyle yapardım. Sur içine ya Urfa Kapı'dan, ya da Dağ Kapı'dan girer Balıkçılarbaşı’na oradan da Mardin Kapı'ya gider, bir şeyler alır ve aynı güzergâhtan dönerdim.…

Bu sefer öyle yapmadım.

Uzun bir aradan sonra bir arkadaşımla Suriçi sokaklarından yani küçelerinden giriş yaptım. Genellikle gölgeli veya az güneş gören küçelerde bir esinti, bir serinlik vardı. Klima altında yürüyor hissettik kendimizi… 

Müzikli kafeler, sokaklara renk katmış. Bulundukları sokaklar temiz prıl pırıl….

Tarihi avlulu evlerin bazıları restore edilmiş. Bazalt taş duvarlar tarihi çağrıştırıyor… 

Sokak başlarında azda olsa çeşme, yöresel tabirle kastallar vardı. Buzdolabından akar gibi serin suyundan içtik….

KÜÇE Mİ? SOKAK MI?
  
Küçeler Sur içindedir. Suriçi derken, Diyarbakır diyoruz aslında. Çünkü Diyarbakır Sur'un içidir.. 

Sur dışındaki binalar daha sonra yapıldı. Buraya da yeni Diyarbakır diyebiliriz...

O küçe’ler ki tanığıdır tarihin. Bir kültürün işaret fişeğidir. O küçe’ler ki Diyarbakırlıların hayatına dokunmak ve bir şeyler katmak için yapılmıştır...

Ezelden beri yazları çok sıcaktır Diyarbakır’ın. Yürüyen insanlar evlerin gölgesinden yararlansın diye daracık yapılmıştır küçeler…
 
Köşeleri keskin değil, eğimlidir küçelerin. Yürüyenler çarparsa zarar görmesinler diye eğimli yapılmıştır...

İşte, Tarihi Suriçi'ni oluşturan bu sokaklara Diyarbakırlılar küçe diyor.. 

Bu doku içinde yer alan küçeler, yaz sıcağından korunmak amacıyla araç geçemeyecek kadar boyutları dar olarak inşa edilmiştir... 

K Ü Ç E L E R
 
Küçeler, aynı zamanda kuzeyden gelen serin rüzgârlara açık tutulacak şekilde inşa edilmiştir. Bu inşa biçimi doğal havalandırma sağlanmıştır küçelere...

Küçelere bakan tarih dokulu kapıların ardında ise geniş ve ferah avlulu evler vardır...

Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağının ardından hayat normale dönerken, her şeye rağmen yaşamlarını sürdüren ilçe sakinlerinin unutulmaz anıları vardır bu küçelerde…

Çocuk seslerini kaybetmiş küçeler…
Sahipsiz kalmış hatıralar gibi evler...
Özlem, hüzün ve umut gelip geçer bu küçelerde. Ama yalnızlık geçmez...

Küçeler, İnce, uzun, erkek bazalt taşlıdır.  Yaz aylarında, biraz serinlesin diye yerlere serpilen suyun yarattığı o tatlı hava, yağmurdan sonraki toprak kokusuna götürür insanları...

Eski Diyarbakır’ın daracık küçelerinde yürürken, bir zamanlar Müslümanların, Ermenilerin, Keldanilerin ve Süryanilerin birlikte yaşadığı günler geldi aklıma...

Devam Edecek