Anadolu evlerinde misafir geldiğinde geleneksel olarak ne ikram edersiniz? Trabzon’da oturan Manisalı memur bir aile ise ikram edilen çay ve kek olur, Mardin’de bir köy evi ise kızgın ateşte nefis bir sembusek (bir tür gözleme) olabilir.

Diyarbakır, Urfa gibi evlerin çoğunluğunda ilk akla gelen çiğköfte, ayran ikram edilir. Bizim evin kısa çiğköfte tarifi şudur;  Misafir kalabalıksa Bir kilo esmer bulgura, yarım kilo Urfa isotu, yarım kilo iki defa çekilmiş sıfır yağlı kıyma ve vazgeçilmez olan beş türlü baharat. Geri kalan malzemeler ve katılma sırası yoğuranın mahareti ve ustalığına kalır. Sizlere bu Pazar günü yemek tarifi yapmak amacım yoktu. Arkadaşım rahmetli Şehmus’a ait günlükleri okurken Kızım yanıma geldi notlarıma bakarken, Komagene kelimesi geçince hemen sordu. “Baba sonunda tabuları yıktın, hazır çiğköfte firmasına sipariş mi vereceksin” diye sordu. Ben evde konuştuğumuz şiveyle cevap verdim. “Bizler çiküftenin en iyi yapan memleketiz. Allahvekil , ben yaşadığım sürece hazır çiküfte sipariş vereni keserem, sık etlerinden çiküfte yaparam, zeten sen o kadar zayıfsan, seni kessem sağlam bi kilo çiküftelik çıkmaz, de hayde dehfol” Kızım sinirlendiğimi anlayınca; “Baba ben Komagene kelimesini okuyunca öyle söyledim.”dedi. Bende cevaben “Peki Komagene’nin başka anlamı yok mu?” diye sordum, Yalnız benim kızım değil, evde olan misafirler üniversitede okuyan yeğenlerim ne Komagene krallığını, bilmiyorlardı. Adıyaman’daki Nemrut harabelerini sadece ismen hatırladılar. Kesin kararımı verdim. Şu anda eğitim veren liselerin çoğu 1980 yıllarındaki okulumuz Ziya Gökalp Lisesi gibi köklü eğitim kurumlarının çok gerisindeydi.

           

Solda Komagene Kralı I. Antiochos'u Herkül ile el sıkışırken tasvir eden kaya kabartması. Arsemia Antik Kenti, Adıyaman. Sağdaki illüstrasyon savaşta Pers askeri ile Doğu Roma askerinin mücadelesi.

Şimdi yayınlayacağım “Diyarbakırlı Diyojen” kitabımdan alıntıya başlayalım. Komagene ile ilgisini sonuçta okursunuz. Diyojen’e ailesinden para gelmiyordu, bir ek gelire ihtiyacı vardı. Üniversitede bir hocasının tavsiyesiyle Diyarbakırlıların devam ettiği Fahri Baba lokantasında garsonluk yaparak biriktirdiği parayla Ankara Kızılay’da bir İngilizce kursuna başlamış, kışın üç aylık bir sürede konuşacak düzeye gelmişti. Artık sertifikası olan bir turist rehberiydi. Yaz boyunca sürecek İlk tur görevi ile Nevşehir Kapadokya’dan Adıyaman Kâhta’ya oradan Urfa ve Hasankeyf’e giden güzergâhta yolculuk başlamıştı. Her hafta düzenli yapılan turlarla 1977 model O302 otobüsün muavin koltuğunda oturup mikrofondan tarihi yerleri İngilizce anlatırken babasının kızdığı zaman söylediği “Hırpo” dan, sevdiği zaman söylediği Mir bey’liğine terfi ettiğini hissediyordu.

Adıyaman şehir merkezinden yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki Nemrut’a gitmek için 02.00’de yola çıkmak gerekiyordu. Böylece gün doğumunun müthiş manzarasının hiçbir saniyesini kaçırmamış olacaklardı. Kommagene Kralı’nın yaptırdığı anıtsal heykeller bugüne kadar görenleri büyülüyordu. Nemrut Dağı Adıyaman Kahta’da 2150 metre yükseklikte tepeye çıkmak zordu. Bir noktadan sonra otobüs terk edildi. Kovboy filmlerinin unutulmaz repliğini söylemenin tam sırasıydı. “Bundan sonrasında yol yok, katırlarla devam edeceğiz.” Nemrut Dağı’na çıkmak için işte bu sahneyi canlı olarak yaşıyorlardı. Başka ülkelerden gelen turistler yürüyerek veya katır sırtlarında tırmanmaya başladılar Turistler kaç günlük yoldan o müthiş anı gündoğumunda fotoğraf çekmek, bir kez bunu hayatlarında yaşamak için heyecanlıydılar. İdeal bir noktadan heykellerin arasından büyülü bir atmosferde çıkan güneşi, gün doğumunu izlemeye başladılar. Sıcak yaz ayında dağa çıkan insanlar. Nemrut’a rüzgâr dolayısıyla üşüyorlardı. Diyojen bir yandan İngilizce Komagene krallığını tarihini anlatıyordu. 

Gezi gurubunun çoğunluğu 1821yılında kurulmuş köklü bir eğitim kuruluşu olan Amerika George Washington Üniversitesi başta olmak üzere akademisyenlerden oluşuyordu. Sosyolog, Arkeolog, bazıları subay kökenli Siyaset uzmanı akademisyenlerdi. Turistik bir geziden çok bölgenin jeopolitik yapısını yerinde öğrenmek isteyen bir üst düzey bir guruptu. Diyojen molalardaki yemeklerde aralarında yaptığı konuşmalardan bir kelime dikkatini çekmişti.  “Tin tang” kelimesi çok geçince birisine anlamını sordu. “Tin tang” Düşünce kuruluşu anlamında Sivil toplum kuruluşu olduğunu anlamıştı. Bir Profesör şöyle açıkladı; Amerikan hükümetlerinin politik karar alma süreçlerinde yöneticilere doğru ve gerçekçi politikalar belirleyebilmeleri amacıyla çeşitli tavsiyelerde bulunduklarını, raporlar yayınladıklarını, Amerika’daki araştırma merkezinde hükümetlerinin kararlarına yön verdiklerini söylediler. Diyojen içinden geçirdiği duygular karmakarışıktı. Ne yani bilmeden zıt görüşte olduğu bu “süzme emperyalist” insanlara rehberlik mi ediyordu. Bir an yaptığı işe canı sıkıldı. Sonra gelecek haftaya eğlenceli geçeceğini düşündüğü Finlandiyalı turist gurubu ve olası güzel kızları düşünerek teselli buldu. 

Gün batımı sona ermiş, günün ilk ışıkları nemrut dağının zirvesini aydınlatıyordu. Dönüş hazırlığında yaşlı olanlar katırlara bindiler, gençler trekking yaparak yani tabanvayla ovaya kadar yürüyeceklerdi. Oradan ayrılırken Subay kökenli olup sonradan üniversitede araştırmacı olmuş, Profesör bir kayanın üstüne çıktı. Daha önce günlerce hazırlandığı belliydi. Anı olarak saklamayı düşündüğünden birisi onu büyükçe bir video kameraya kaydediyordu. Sanki tiyatroda tirada başlayan bir oyuncu gibi dağın tepesinde bağırmaya başladı;

 “Arkamda batıda Helenler var (Yunanistan) Güneş doğudan yükseliyor. Orası Pers imparatorluğu (İran) tarihin en eski iki medeniyeti yüzyıllarca Doğu Roma imparatorluğunda komşuydular. küçük bir Kommagene Kralı I. Antiochos çok başarılı diplomasi ile Doğu Roma imparatorluğu içinde tampon bölge olarak iki tarafı da  idare edip hükümranlığını sürdürmüştü. Kommagene Krallığı, Pers orjinli Orontid Hanedanı'nın zamanla Helenleşmiş bir kavimdi (M.Ö.163-M.S.72 yılları)  Burası bir Greko-Pers krallığıdır. Güneyimiz deki cetvelle sınırları çizilmiş devletleri boş verin, onlar aşiret devletleri. (Konuştuğu yıl 1978, Irak ve Suriye, Ürdün’ü kastediyor.) köklü bir geçmişleri var ama  ve yüzyıllardır ulus devlet olamadılar. Buradan bir üflesem, rüzgâr çıksa yok olurlar. Suriye hamisi Rusya, diğerlerinin sahipleri biz Amerikalılar ve İngilizlerdir. Önce İranlılar yönetimi gidecek. Eninde sonunda bizi sevmeyen İranlıların hâkimiyeti bitecek (O sıralar henüz Şah Rıza Pehlevi başta, Humeyni Amerika’dan dönünce rejim değişeceğini ima ediyor.) Diyojen dayanamadı sözünü kesti. Amerikalı emekli subay gülümsedi. “1974 Kıbrıs savaşında Başbakanınız Bülent Ecevit hükümeti bizi dinlemedi. askeri ambargo ile cevabı aldınız. Bizimle NATO ‘da olduğunuz sürece, uslu çocuklar gibi hareket ederseniz sorun çıkacağını sanmam. En azından önümüzdeki on yıl içinde.”  Turist gurubundaki akademisyenler gülüştüler. Diyojen yolda giderken yaşadığı ülkede kendi adına karar verenlere baktıkça sinirlendi.

Evet, şimdiye kadar 1978 yılından bir Diyojen’in günlüklerinden anıyı okudunuz. Benim kendi yorumum; Arkadaşım Şehmus Bu anıyı yazarken, Suriye diye bir devlet vardı, şimdi yok. Gelecekte neler olacak falcı bilmiyorum. Analiz yapacak kadar siyasi altyapımda yok. Merak etmeyin bizler uyumaya devam ederken saat farkı! Yüzünden Amerika da bazı ting- tang yani düşünce kuruluşları bizim adımıza karar veriyor.

Gençler, Komagene’nin gıda ile ilgili bir çiğköfteci zinciri olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Ama Komagene kralını tanımıyorsunuz. O çiğköfteci değildi. O dâhinin Helenler ve Persler arasında stratejik planlarını merak etmiyorsunuz. Tarihte olan Doğu Roma ve Persler arasındaki başarılı diplomasi sizi ilgilendirmiyor, Hadi onu geçtim günümüz siyasetçilerini bile ilgilendirmiyor. Tarih tekerrürden ibarettir derler. Buradan ders çıkarmayanlar, etnik kökeni ne olursa olsun. Kendi halkını korumayanlar. Başkalarının toplantı masalarında aldığı kararları uygularlar. Bu oluşumun kendi aleyhlerinde oldugunu öğrendiklerinde şu şarkı devreye girer. Şiir Yahya Kemal Beyatlı'ya, bestesi Münir Nurettin Selçuk'a ait segâh makamı bir şarkı;

Ah, dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.

Bu son fasıldır, ey ömrüm, nasıl geçersen geç.

Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,

Avunmak istemeyiz böyle bir teselli ile…

Kaynakça:   Anadolu'da Romalılar, Yazar David Magie  Amerika Princeton Üniversitesi, Erken Persler Yazar Tarihçi Prof. Josef Wiesehöfer Berlin Üniversitesi- Ahamenid Hanedanlığı - Unutulmuş Krallıklar Yazar: Ali Narçın ve Görsel Adıyaman Gerger gazetesi.