Aşiretler arası gerilimler, halen kısmen de olsa sürmekte olan feodal düzen, toplumda kadının adeta yok sayılan yeri, acımasız doğa koşulları insanları dramatik olaylarla karşı karşıya getirir. Sürü filminde Halilan aşiretinden Necirvan rolündeki Sanatçı Erol Demiröz Siirt’in Pervari ilçesinde geçen filmin başındaki konuşması aslında bu belalı coğrafyamızın kısa yaşam özetidir.
“Şivan kardaş, biz gelmişiz. İsteriz ki Berivan’la iki kelime konuşalım. Sen hasretlik nedir bilirsin, Veysikan’ların içinde hatır bilen insan olarak seni bilir, seni sayarız. Berivan senin karındır, söz hakkı senindir. Şunu bilesin ki acılarımız ortaktır. Berivanla senin farkın yoktur gözümüzde. Acımız büyüktür, izin veresin ki bir çift söz konuşalım bacımızla. Sizde bizim kardaşlarımızı, yeğenlerimiz öldürmediniz mi. Her şeyi sineye çektik. Ölülerimizle birlikte acılarımızı da toprağa gömdük. Barışalım dedik, barışı bozdunuz. Bacımızı verdik, dost olalım dedik, yeniden düşman olduk. Akıttığımız bunca kan yetmez mi. Söyle bana Şivan, elini vicdanına koy konuş. Baban Hamo yeniden işleri karıştırmadı mı? Bütün bu olanlardan Berivan’ın suçu ne!, eğer Berivan suçluysa neden hala kapında tutuyorsun.Kan davası sürüp, Babana uyarsan karılarımız dul, çocuklarımız yetim kalır.”
Yılmaz güney hapiste yazdığı sürü filminin senaryosunda Sanatçı Erol Demiröz rol alırken, Senarist Ali Özgentürk ile beraber yazmıştır. Bir aşiretin kırsal alandan büyük kente geçişini ve giderek çöküşünü tüm yönleriyle ustalıkla anlatan özgün filmdir.
“Güneşi gördüm” filminde görme özürlü Haydar karakterini mükemmel canlandıran tiyatrocu. Diyarbakırlı olduğundan dolayı kullandığı şive gerçekçi, ses tonu gerçekten inanılmazdır. Mayınların arasında bir sınır köyünde 25 yıldır iki tarafın arasında kalan çaresiz insanlar. Zorunlu göç uygulaması nedeniyle doğup büyüdükleri topraklardan, köylerinden ayrılmak zorunda kalan Altun Ailesinin çektiği acıları anlatan filmde oynar Çoğumuzun yaşadığı köklerinden koparak bir bilinmeze doğru yola çıkmasını anlatır.
Erol Demiröz’ü ilk defa Ankara’da okuduğum yıllarda müdavimi olduğum Ankara Sanat AST tiyatrosunda Maksim Gorki’nin yazdığı “Sonuncular” adlı tiyatrosunda izledim, ama tanışamadım. Diyarbakırlı olduğunu sonraları öğrendim. Hemşerim olduğunu bilseydim tanışmak için tiyatro kulis kapısında nöbet beklerdim. Hala unutamadığım bu oyunda Maksim Gorki Çarlık Rusya’sında toplumsal çöküşünü bir ailede Simgeleştirerek anlatıyordu. Görselde olan Oyunda Tiyatronun usta isimleri Cezmi baskın, Altan Gördüm ve Erol Demiröz’ün performansları müthişti.
Tiyatro ve sinema oyuncusu olan Erol Demiröz 1940 yılında Diyarbakır’da doğdu. Ziya Gökalp Lisesi 1958 mezunudur. Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisini mezun oldu.. Demiröz, 1961 senesinde Halkevleri Genel Merkezi’nde tiyatro çalışmalarına başladı. Sinema severler kendisini sürü filminde Necirvan adıyla, yılanı öldürseler filminde köyün delisi Kerim, At filminde Hamuş, bir avuç cennet filminde demiryolu ustası, 72inci koğuş filminde gariban mahkumlardan Cemal, Düttürü dünya filminde çakmak işini Mehmet’ten devralan adam, Kurtuluş adlı eserde gazi çavuş, mektup filminde kahya, Avcı filminde dede, balans ve manevra filminde karısı ölmüş olan yaşlı Nihat, dudaktan kalbe dizisinde Şemi dede, saygılar bizden dizisinde hakim ve hayalet dizisinde radyocu şefik rolleri ile hatırlarlar. Bunların yanında Bereketli topraklar üzerinde, Hakkari’de bir mevsim, çark, el kapıları gibi filmlerde oynamıştır. Mahsun Kırmızıgül’ün senaryolarını yazıp yönettiği ”Beyaz Melek” ile ”Güneşi Gördüm” adlı filmlerde de önemli roller üstlendi.
Asaf Çiğiltepe öncülüğünde 1963 yılında kurulan Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Ihlamur Sokak’ta 58 yıl perde açtıkları tarihi salonunun oyunların çoğunu izledim. Gazetecilik mesleğinin en güçlü kalemlerinden biri olan Uğur Mumcu’nun yazdığı Sakıncalı piyade oyununu da izlemiştim.1968 kuşağının üzerinden tanklarla, tüfeklerle geçilen bir dönemi anlatıyordu. 12 Mart karanlığının, tiyatro tarihimizde tek belgesel oyununda Cezmi Baskın’la oynadı. Eşber Yağmurdereli’nin yazdığı, insanlığın en utanılacak yarası olan idamı eleştiren, en acımasız insanları bile izlerse gözlerinin yaşarmasına neden oldu.
Yılmaz Güney Salpa oyunun tiyatroya uyarlanmasıyla Erol Demiröz bu oyunda oynar. Bir hesaplaşmanın öyküsü olan ‘Salpa’da, kırsal alandan geldiği metropolde tutunamayan birinin toplumla uyum sağlamaya çalışırken, sınıfsal, toplumsal bilincin oluşmasıyla, bir gencin özgür olabilme bilincini sorgulamasını anlatır. Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevinde iken1948 yılında yazdığı Yusuf ile Menofis, Suçsuzlar oyununda Erol Demiröz’un Yargıç Thayer canlandırdığı Vacco ile Vanzetti rol aldığı oyunlar arasında. 1977 yılında, “Ulvi Uraz En İyi Yönetmen Ödülü”nü aldı.
Diyarbakırlı Erol Demiröz o zamanlardan bize miras kalan bir sözü ile yazımıza noktayı koyalım. Bir deyim vardır “Kıssadan hisse çıkarmak” diye onu pekiyi beceremiyoruz. Nasrettin hocayı iyi okuyan, iyi anlayan kişi her öyküsünden kıssadan hisse çıkarır. O hisseyi kaptığı anda adam olmaya başlar. Bizim halkımızın çoğu kıssadan hisse çıkarmadığı için sürekli hatalar yapıyor. Başına ne dert geliyorsa işte buradan geliyor. Bizde Diyarbakır şivesinde ona veda edelim. Xalo Erol Goruna nur yağsın.