Çoğu insan hayvanları sever. Bazıları evinde besler. Size cicim, cicim diye seslenen bir muhabbet kuşu güne başlamak istemez misiniz?

Annesi Van kedisi, babası British olan kızımın kedisi Sinba (adı aslan kral filminden kaldı) beni her gün patisiyle gıdıklayarak uyandırır. Mamasını verdikten sonra, yazımı yazarken kucağıma uzanır. Çikolata tüketiminde salgılanan mutluluk hormonu seratonin kedisini okşayanlarda da salgılanır. Bugün size doğada yaşayan hayvanlardan örnekler verip çevrenizde veya haberlerde benzer insanları görebileceğinizi kendi mizahi anlayışımla anlatmak istiyorum.

TAVUS KUŞLARI

Tavus kuşu, sülüngiller (Phasianidae) familyasında Pavo cinsindeki kuşa verilen isimdir. Kur yapma döneminde, erkek tavusun açarak sergilediği kuyruklarıyla tanınır. Güzellikleri göz kamaştıran tavus kuşlarının bazıları Güzellik merkezleri açıp, sözde büyük paralar kazanıp eşlerine inanılmaz hediyeler aldığı gözlenmiştir. Vergi levhalarındaki matrah incir çekirdeği, harcadıkları para Hindistan cevizi büyüklüğündedir. Ne sihirdir ne keramet abra kadavra gibi kara parayı yeşil dolarlara çevirdiği söylenmekte. Sihirli  bir dokunuşla evleri  villaya dönüşmektedir..Yayınladıkları videolarını ağzı açık hayretle izleyen hipopotamlar olduğu sürece onların popülariteleri devam edecektir.

KAPLANLAR

Sürü halinde gün boyunca yiyecek aramak için dağ, tepe ova demeden dolaşırlar. Saatlerce bekleyip avladıkları bir geyiği tüm sürüye ikram edecek kadar paylaşımcı ve emek yoğun bir işgücüyle cehennem sıcağında hiç şikâyet etmeden çalışırlar. Kimseye eyvallah etmezler. Eti almak için hiçbir ödeme yapmazlar. Bedava et yiyen bir canlı türüdür.  Hiçbir zaman başkasının avladığı ete konmazlar. Etin kilosunun 600 TL olduğu günümüzde onları tek kıskanan canlı türü emeklilerdir.

SIRTLANLAR

Sırtlangiller etçiller (Carnivora) takımına ait bir familya. Dış görünüşleri ile köpeklere benzemelerine rağmen aslında leş yiyiciler olarak tanınırlar. İsminden anlaşıldığı gibi bazı canlıların sırtından kazanmaktadırlar. Onların emeğinden çalmaktadırlar. Aslan kral filminde olduğu gibi sonradan kral olacak ve yalnız yakaladıkları aslan yavrusu Sinba’yı öldürmek isteyecek kadar vahşi, Aslan sürüsü geldiğinde tabanları yağlayıp kaçacak kadar ödlektirler. İnsanlara benzeyen versiyonunu siz bulunuz.

TİLKİLER

Kümesten tavuk çalan adi bir hırsızdır. Çalmakla kalmaz bir marifetmiş gibi hepsini boğazlayıp telef eder. Öldükten sonra bazı kokona hanımların omuzlarını süslese de özellikle Paris’de onu ilginç bir son bekler. Hayvan sever bir dernek hem kokonayı hem de tilkinin altın sarısı kürkünü mor spreyle boyayıp gider. Doğada en çok bulunan evcil olmayan hayvanlardan birisidir. Doğadaki düşmanları kartallar ve kurtlardır. Zekidirler. Tilkilerin insan versiyonlarını şöyle tanımlayabiliriz. Borsada beyaz yakalı dürüst insanları tenzih ederek söyleyelim. Tilkiler “Keriz silkeleme” oyununu çok severler. Önce manipülasyona uygun küçük ve işlem hacmi düşük şirketlere, piyasada "paslaşarak" derinlik kazandırılır, fiyatlar yukarı doğru oynatılır, orada burada o şirketler  gazetelerde övülür, olumlu dedikodular çıkartılır, en son olarak da kerizler bu kâğıtlara gelmeye başladıkça eldeki kâğıtlar yüksek meblağlardan satışa sunulur. Piyasadan  bir gece ansızın çekilirler. Küçük yatırımcı elinde “üçün biriyle” kalakalır. Bu yüzden nice sönen yaşamlar, dağılan aileler vardır.

TİMSAHLAR

Avladıkları canlıları hazmedebilmek için suyun altına çekip bekleten ve birkaç gün sabrettikten sonra hafiften çürüyüp yumuşayınca yiyip daha önce yuttuğu midesindeki çakıl taşları yardımıyla sindiren sürüngen canlı.  Dostoyevski'nin yermek amacıyla yazdığı öyküdür.  Saygı değer bir kişi olarak bilinen İvan Matveich yanlışlıkla timsahın içine düşer. Bu durumdan kurtulmak yerine içerde kalmayı tercih eder. Ancak insanlığa faydalı olmaktan ziyade kendisini düşünen bir timsahtır. Bu durumdan faydalanmaya, kendine pay çıkarmaya çalışır. Bana günümüzde "düşün insanı" olarak arz-ı endam eden yarım akıllıları tasvir eden bir öyküdür.

2. Dünya savası sırasında Burma adalarında 19 Temmuz 1945 gecesi uzunluğu 16 kilometre olan bir bataklığa giren 1000 Japon askerinden 980’ini mideye indirerek dünyanın en iştahlı hayvanı seçilmiştir. Sadece 20sinin bataklığın öbür ucuna ulaşmasına izin vererek en çok ölüme neden olan timsah turu olarak Guinness rekorlar kitabına girmeyi başarmıştır.

Yemek yemeden 2 sene yaşayabilen, hükümet ve aynı zamandan emeklilerin kıskandığı tarih öncesi dönemlerden miras kalmış bir sürüngendir. Timsahın gözyaşları diye bir deyim vardır. Cenazeye veya Kötü olaylarda gelip omzunuza dayanıp ağlayan, birkaç saniye sonra unutan siyasete girmiş insan versiyonlarını bazı siyasetçilerde görebilirisiniz. 

AYILAR

Ayılar, mükemmel koku alma yeteneğine sahiptir.  Yetişkin bir ayı saatte 65 kilometre hızla yokuş yukarı boyunca koşabilir. Muazzam bir ısırma gücüne sahiptir. Çeneleri o kadar kuvvetlidir ki, bowling topunu kolayca ezebilirler. Bunları insan versiyonlarını haberlerde rahatlıkla görebilirsiniz. Arkadaşlarını yemege davet edip, eşine Pazar parası bile bırakmayan. İzinsiz komşuya giden eşine kötü davranan, Anlaşmazlık nedeniyle boşandığı eşini kıskanıp öldüren Ayılara haber bültenlerinde sıkça rastlayabilirsiniz.

TEK HÜCRELİ AMİPLER

Tek hücreli varlıklar, beslenme gereksinimlerini fagositoz olarak bilinen bir süreçle karşılar. Bu süreçte, tek hücreli organizmalar, tek bir hücreden oluşur. Fosil kayıtları yaklaşık 3,8 milyar yıl öncesine dayanan en eski yaşam biçimidir. Plazma zarını kullanarak gıda parçacıklarını yutarlar. Diğer canlılar onları yaşadığının bile farkında bile değillerdir. Besin tüketimleri minimumdur. Sosyal yaşamlarına harcayacak gelirleri yoktur. Kimseyi rencide etmemek için kendimden örnek vereceğim. Emekliyim Kirada oturuyorum. İki kız çocuğu okutuyorum. İtiraf ediyorum ben bir “Amip’im”

KARINCALAR

Amerika’da yapılan bir bilimsel araştırmaya göre tek başına hareket ettiklerinde bulundukları ortamın geometrisini iyi kullanamayan ancak koloni halindeyken hedeflerine ulaşabilen Karıncalar Yazın biriktirdiği tohumları yuvalarına taşıyarak beslenirler ve onların filizlenmesine ve çoğalmasına katkı sağlarlar. İnsan versiyonuna en yakın örnek ev hanımlarıdır. Örneğin benim hanım Gülçin her yaz memleketi Siverek’e gider. Kaynanamın damında biber, patlıcan ve acur kurutur. Acı kırmızı biberlerden pul biberi ve isot yapar. Örüklü peyniri Kerejdaglı bir akrabasıyla beraber sütten direkt yaparlar.  Salça Güneşin hala etkili olduğu günlerde seçilen Hevsel bahçesi domateslerle yapılır. önce kaya tuzunda bekletilir. Domatesin özünden elde edilen sulu püre,  kısık ateşte kaynatılarak yoğun ve lezzetli bir salça haline getirilir. Sinilerle Mezopotamya’nın güneşinde damda yoğunlaşmaya bırakılır. Sahi hanımlar olmasaydı eve ekonomimiz Arjantin gibi olurdu degil mi?

Bilirsiniz Ağustos Böceği Karınca Masalında tüm yaz boyunca sadece şarkı söyleyip saz çalmış. Havalar çok soğuk ve yağışlı olmaya başlamış. Soğuktan üşümüş ve karnı çok acıkmış. Kış için hiç hazırlık yapmamış. Ağustos böceği karıncanın hep çalıştığını hatırlamış ve komşusundan ödünç yiyecek istemek için kapısına gitmiş. Karınca çok sinirlenmiş ve madem tüm yaz boyunca şarkı söyleyip saz çaldın, şimdi de oyna o zaman demiş ve kapıyı tak diye ağustos böceğinin yüzüne kapatmıştı.  

Yazıma bu masal ile ilgili eşimin bir esprisiyle noktalayalım. Kar yağışının yoğun olduğu bir gün komşumuz elinde bir kâse ile gelip biber salçası istedi. Hanım tabii ki komşuya salça verdi. Kapıdan sohbetlerini duydum.  Ağustos Böceği Karınca Masalını hatırlatıp, “bütün yaz Youtube izledin. Benimle gelseydin kendi salçanı pul biberini yapardın. Şimdi bu bitince halay çek.” dedi.