Her taraf kokuşmuş, vicdan yerini hırsa, paraya, kirli şöhrete bırakmış.  Günün konusu yeni doğan bebeklerin para karşılığı öldürülmeleri.

Hekim dendiğinde insan hayatının emin ellerde olması demek. Ama gel gör ki para hırsı can almaya kadar gidebiliyor. Hele yeni doğmuş, yaşamın daha ilk ışıklarını görme şansını yakalamamış yeni doğan canların ortadan kaldırılması hangi vicdana sığar bilemiyorum.

Uyuşturucu çetesi, emlak çetesi, haraç çetesi derken bir de karşımıza sağlık çetesi çıktı. Tüm bunlar kokuşmuşluğun, hırsın, kirliliğin ürünü. Son yıllarda karşımıza hep bu ve buna benzer gelişmeler çıkıyor, çıkmaya da devam ediyor. Para hırsı insanların gözünü kör etmiş. Ne ahlak ne örf adet ne gelenek görenek ne de insanlık bırakmış. Her önüne gelen bir çete kurmuş. Hepsi de insan canına mala ve mülke düşman. 

Özellikle sağlık kuruluşlarının denetimden yoksun oluşları dikkatten kaçmıyor. Özel sağlık kuruluşlarının gözünü öylesine para hırsı bürümüş ki, sağlıklı bir insanın kontrol için gittiği hastanede neredeyse bin bir hastalık teşhisiyle ayrılmaması mümkün değil. Hele bir de özel sağlık sigortanız varsa, yandım Allah dememek için dua etmekten başka çareniz yok gibi. Tahlil üstüne tahlil, ilgisi olmayan doktor kontrol muayene ücreti derken kabaran limitler. Bununla da yetinilse amenna. Neredeyse bir de yatış yapacaklar sağlıklı birine. Fatura da o zaman kabara bildiği kadar kabarmakta.

Son birkaç gündür kamuoyunu meşgul eden yenden doğan bebeklere ilişkin ölüm (Asalında öldürme) haberleriyle çalkalanıp duruyor. Devleti dolandırmanın yeni bir yol haritası çizilmiş, kollar sıvanmış teşkilat kurulmuş canlara kıyım başlamış. Her bir bebek için devletten günlük sekiz bin lira para alabilmek için adına özel hastane denen ölüm mekanlarına gönderiliyor. Burada da belirli bir sürenin ardından bağışıklık sistemi henüz tam olarak gelişmemiş yavrucakların fişi çekilerek toprağın kucağına bırakılması sağlanıyor.

Bunun adına katliam denir. İnsan canına kastetmek denir. Yıllarca bir çocuk özlemiyle yanıp tutuşan ailenin ocağının sönmesine neden olmak denir. Mutlulukları son bulsun, kimin umurunda. Yeter ki birileri kesesini doldursun. Allah belanızı versin dersem sizlerin de âmin diyeceğinizi biliyorum. 

Çeteler her bir yerde. Her biri bir dalda uzmanlaşmış. Kimi uyuşturucu konusunda, kimi emlak alım satımı konusunda, kimi haraç kesme konusunda, kimi de sağlıkta. Hepsinin de birbirinden farkları yok aslında. Hepsi de insan yaşamına yönelik. 

Mesela uyuşturucu çetelerini ele alalım. Eskiden büyükşehirlerin sokaklarında, okul önlerinde uyuşturucu maddeler leblebi gibi satılırdı. Şimdilerde bu ülkenin dört bir tarafında açık Pazar yerleri gibi. Göçün bunda etkisi var mı diye sormak lazım. Elbette ki var. İstanbul’da Suriyelilerden sonra Afganistanlılar uyuşturucu çetelerinin başında geliyor. Akşam oldu muydu her köşe başında bu tiplere rastlamak mümkün. Pazarlık dahi serbest. 

Bu tür yapılara özenti, özellikle köyden kente göçen gençler arasında daha da yoğun. İşsiz güçsüz bir gencin bir anda cebine beklemediği miktarda bir paranın girmesi demek onun acımasız birine dönüşmesini sağladığı gerçeği de var elbette. 

Emlakta da buna benzer yapılanmalar son zamanda dillendirilmeye başlandı. Özellikle yaşlı ve kimsesizleri hedef alan çeteler sahte evraklarla, tehditle mallar el koyması ayyuka çıkmış gibi. Konu adli makamlara intikal etse bile bir sonuç alınamıyor. Yani yaşlı olmak, kimsesiz olmak da zor. Allah belanızı versin. Versin ki ömürlerinin son deminde bu kimsesizler rahat nefes alabilsin. 

Bir an önce önlem alınmaması halinde, bu yapılanmalara yenilerinin de katılması kaçınılmaz olacak. Yasal düzenlemelerle her şey katı kurallarla belirlenmeli. Yapanın yanında yaptığı kar kalmamalı.
İyi okumalar...