Son günlerde siyasi arenada en çok tartışılan konuların başında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile ilgili gelişmelerin kitlelerde ve tabanda nelere gebe olacağı. Her kesimin dikkat kesildiği CHP’de neler oluyor, parti nereye evriliyor, yol haritası neleri kapsıyor, değişim rüzgârı hangi politik argümanları içeriyor. Bu konular daha da çoğaltılabilir.

Mustafa Kemal Atatürk, 1923 seçimlerinden sonra Halk Fırkasını resmi olarak kurmaya karar verdi. Seçimlerden önce açıklanan 9 ilkeyi esas alan fırka tüzüğü Meclis grubunda 9 Eylül 1923 günü oylanarak kabul edildi. İçişleri Bakanlığına verilen dilekçeyle Halk Fırkası Umumi Reisi (Halk Partisi Genel Başkanı) Mustafa Kemal Atatürk ile Genel Sekreter Recep Peker’in imzaları vardı. İttihat ve Terakki unsurlarından ve cemiyetten kurtulmak için kurulmuş fırka artık CHP adını almış ve tüzüğü de böylelikle resmiyet kazanmış oldu. 

Tek parti iktidarı da böylelikle siyaset sahnesindeki yerini almakla birlikte, sol, sosyal demokrat kavramları da tartışılır hale geldi. 

CHP solda mı? Yoksa Sosyal demokrat eksende mi yerini alacaktı. 
CHP kurulduğu günden beri rotasını her ne kadar sol söylemler ve sosyal demokrat ilkelerden söz etse bile bunların bir kısmını dahi gerçek hayatta uygular niteliklerden yoksun olarak ayakta kalmasını sağladı. 

Atatürk ve İnönü dönemlerinin artık sürecini tamamladı söylemleri Bülent Ecevit ile sahnedeki yerini de almış oldu. Ecevit Demokratik sol söylemiyle ortaya çıkınca partide ve tabanda yükselen bir lider görüntüsüyle partiyi İnönü’den devraldı. Ne olduysa bundan sonra olmaya başladı. 

Kurucu irade olarak kendisini gören bir kısım CHP’liler, hizipçiliğin de böylelikle öncülüğünü yapar durumla partiyi adeta kliklere ayırmış olmaktan kendilerini alamadılar.

İnönü, Ecevit, Baykal süreçleri Kılıçdaroğlu ile provasını yaparak sahnedeki yerini almakta gecikmedi. Peki CHP’yi bu süreçlere iten temel nedenler nelerdi. Bir türlü rotasını istenen kulvara çeviremeyen CHP, son yirmi yılda kendini yenilemeyi bırakın da parti adeta sol (Hiç olmadı) ve sosyal demokratlıktan giderek uzaklaşma adımlarını hızlandırdı izlenimi ve gerçekliği politik duruş ile de adeta kanıtlar nitelikte kala kaldı.

Özellikle son seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masa projesi ilk başlarda kitlelerde bir heyecana yol açmış olsa da istenen sonucun alınamaması başlı başına bir labirentin içine düşüşünü beraberinde getirdi. Sonuç mu? 5 sağ partiyi 32 Milletvekiliyle Parlamentoya sokan bir CHP kaldı.

CHP, korkaklığını, ilkesizliğini, benim olsun az olsun tavrını sürdüre dursun. Kendisine 1970’lerden sonra ilk kez yüzde 70-80 oranında oy veren Kürtleri bırakın unutmayı neredeyse ‘’yok sayma’’ eğilimine dönmesi hafızaların derinliklerindeki düşünceleri tekrar gün yüzüne çıkmasına olanak sağladı. 

Bir teşekkürü Kürtlere çok gören CHP lideri ve kurmayları, bundan böyle nasıl bir yol haritası izleyeceklerini bence şimdiden karar kara düşünmeye başlasalar iyi ederler. 

Yerel seçimler yaklaşıyor, hangi ilkeyle Kürtlere gidecekler, hangi argümanı masaya koyacaklar, yine keskin ırkçı söylemleriyle adete Kürt düşmanlığından geri kalmayan Ümit Özdağ ile kapalı kapılar ardında bir araya mı gelecekler. Varsın yapsınlar tarih tekerrürden ibarettir. Hiç aksamaz attığın adımları, söylemleri şak diye ortaya saçmakta mahirdir. 

Anlaşılan Kılıçdaroğlu ve ekibi geçen seçimlerde uğradıkları hezimeti unutmuş gibiler. Halen sağdan medet uman Kılıçdaroğlu, son günlerin popüler gündemini oluşturan AKP, DEVA ve Gelecek Partisi ileri gelenleriyle belediye başkanlığı için nabız yoklaması oldu. Hayda demeyin, der gibi duyuyorum. Laiklik ilkesinden dolayı kendini sola ve sosyal demokratlığa adadığını söyleyen CHP hiçbir zaman bu eksende yer almadığı gibi modern bir sağ parti olduğu gerçeğini uygulamaları ve ilkeleriyle ispatlar durumdadır.

Başlıkta CHP, nereden nereye? diye sormuştum. Parti artık kendini kurucu unsur söylemiyle bence fazla yordu. Üstüne bir tek tuğla dahi koyamadığı Cumhuriyete sahip çıkamadı. Tüm kurum ve kuruluşları adeta tarumar edilen demokrasiyle taçlanmayan bir Cumhuriyet ne kadar ayakta kalır düşünmek bile istemiyorum. 

21. YY 85 milyon nüfusuyla Cumhuriyetin kuruluşunu görkemli bir şekilde kutlamaktan aciz bir CHP nasıl iktidara gelecek, bilmiyorum.

Yenilenme, yeni bir lider, yeni kulvarlar söylemiyle yoluna devam eden CHP, kendi iç dinamiğini gerçekçi ilkelerle hayata geçirebilecek mi, o da şu anda görünen köy kılavuz istemez misali bir arpa yol alacağa benzemiyor. 

Parti ilkelerini revize etmeden, parti tüzüğünü çağın gerçeklerine uyarlamadan, durduğu yeri kitlelere aktarırken din, dil, ırk ayrımını elinin tersiyle iten bir parti görünümü ancak CHP’yi ayakta tutar.

Hiçbir seçimi farklı rotaları izleyerek değil, samimi ve ilkeleriyle hayat bulacağı gerçeğini partinin temelini oluşturacağı şiarını taçlandırarak politik tavrını hayata geçirmekle gerçekleştirebilir.

Daha çok konuyu irdeleme imkânım yok. Çünkü bana ayrılan yerde satırları ancak bu kadar özetleyerek yazabiliyorum. 
İyi okumalar.