Yıllar yılı önemini koruyan bir zanaat olan terzilik hizmeti, zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrasa da halen saygı duyulan ve duyulması gereken bir meslektir.

Terzi (derzi) ve terzibaşı (derzibaşı) kelimelerine, ilk kez, devletin Fetret Devri (1402-1413) yıllarında rastlıyoruz.

Dünyada ilk iğne ile dikiş diktiği için İdris Peygambere terzilerin pîrî denmiştir.

Kadim kent Diyarbakır’da da terzilik mesleği eski zamanlardan günümüze kadar gelmiş ve bu kentte bu meslekten olanlara hep itibar edilmiştir.

Diyarbakır insanı gençlik dönemlerinden başlayan ve yaşlanmaya kadar geçen zaman içerisinde, berberini değiştirmeme geleneğini terzisinde de göstermiştir.

Her zaman diliminde Diyarbakır terzileri entelektüel bir yapıya sahip, sosyal birikim sahibi, sosyal olayları takip eden, bağnaz olmayan ve yeniliklere açık meslek mensupları olarak süregelmişlerdir.

DİYARBAKIR TERZİLERİ 2 BÖLÜMDEN OLUŞURDU

Bunu, erkek terzileri ve kadın terziler olarak ayrı ayrı anlatacağım.

Her iki kategoride de bu meslek sahipleri, ''usta-çırak'' ilişkisi içerisinde yetişmişlerdir. 

Denilebilir ki alaylı dediğimiz tarzda yetişen terziler daha başarılı ve daha ünlü olmayı bilmişlerdir.

Terzi esnafının yoğunlaştığı yer daha çok Balıkçılarbaşında bulunan eski  Buğday Pazarı çevresiydi. Kırsaldan gelen insanların yoğunluğu nedeniyle, burada şalvarı ve yeleği başta olmak üzere pantolon ve ceket, elbise diken terzi esnafı da bulunurdu.

''KATLIK DİKTİRDİM''

Diyarbakır’da erkek takım elbisesine ''katlık'' denilirdi. O nedenle ''terziye gittim elbise diktirdim'” denilmezdi. ''katlık diktirdim'' denilirdi.

Terzihanelerin ve terzilerin büyük bölümü Gazi Caddesi, izzet Paşa Caddesi ve İnönü Caddesi'nde bulunurlardı. 

Yoğurt Pazarı'nın karşısında ve Ulu Camii'ne yakın sokaklarda da irili ufaklı terzi dükkânları vardı. Ancak bu terziler aynı zamanda elbise tamiri ve ütü işlerini yapan mütevazı terziler ve dükkânlardı.

ASKERİ VE SİVİL TERZİHANELER VARDI

Bazı terzihanelerin tabelasında ''Askeri'' ve ''Sivil Terzihanesi'' diye yazardı. 

Silahlı Kuvvetlerde subay ve astsubay elbisesi diken özel terzi dükkanları mevcuttu.

Erbaşların elbiseleri askeriye bünyesinde faaliyet gösteren askeri dikimevlerinde dikilir ve burada sivil personeller işçi statüsünde terzi olarak çalışırlardı.

DELİLLER HANI ASKERİ DİKİMEVİ MİYDİ?
 
Bir zamanlar Mardin Kapı semtinde bulunan Hüsrev Paşa bir diğer adı ile Deliller Hanı, askeri dikimevi olarak kullanılmıştı. Şehir içinde mesleğini icra eden terzilerin dışında devlet hastanelerinde de kadın ve erkek terzi çalıştırılırdı.

Halkın Meydan diye adlandırdığı ve defalarca yangın geçirdiği îçin Kürtçe ''çarşıya Şevuti'' denilen alandaki dükkanlarda ise az gelirli insanlar için 2. el elbise satan dükkânlar vardı. Günümüzde bu dükkanlarda hazır giyim işi yapan esnafların bulunduğu popüler bir alışveriş merkezi durumundadır. 

Kısacası burası tekstil ve konfeksiyon bölgesi durumuna gelmiştir.

ESKİ İSMİ HAZIR ELBİSECİLER ÇARŞISI

Eski zamanlarda meydan denilen bu çarşıda olan bazı dükkân sahipleri Kaçakçıların Suriye’den getirdiği erkek giyim eşyalarını satarlardı.

Üzerinde Fransız ve İngiliz markalarının olduğu, sıfır, hiç giyilmemiş ceketleri ve paltoları satılırdı.

Esasında bu giysiler o ülkelerdeki hayır kuruluşları ve bazı kilise vakıfları tarafından Suriye’deki HIristiyanlara hayır için gönderilen eşyalardı. Bu eşyalar Kaçakçılar tarafından Diyarbakır’a getirilirdi.
 
Dar gelirli bazı kişilerin üzerinde güzel ceketleri, kabanları ve paltoları gören varlıklı insanlar, içten içe kıskançlık duyarlardı. Ama gidip o yerlerden alışveriş yapmayı da gururlarına yediremiyorlardı.

Devam Edecek