Sanırım 1982 yılıydı. Nusaybin ticari hayatının merkezi olan kaçakçılar çarşısının yakınında bir dükkanın camekanında eğri büğrü teksir kağıdına yazılmış duyuru görünce duraksadım “İtinayla bayan anonslu kaset doldurulur.” Merak edip içeriye girince Kasete ses eklendiğinden esnafın önce sessiz olmamı istediğini yaptığı sus işaretiyle anladım. bir genç kızın "Sevgili müzikseverler, dinlemekte olduğunuz bu özel kaset Tekirdağ Hayrabolu’dan gelip Nusaybin’de vatani görevini Onbaşı olarak yapmakta olan Necmi tarafından tüm sevenlerine armağan edilmiştir." Normal mektubun on günde ulaştığı. İletişimin henüz mausun sol tıklamasının saniyelik hızlarda olmadığı yıllardı.
''yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutkuya dönüşmesi, tutku bir amaçsa, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşmak dostluk, dostluk hatırlamaksa eğer; hiç aklımdan çıkmıyorsunuz. Bu bayramda da dostluğumuzun ebedi olması dileğimle. nice mutlu bayramlar dilerim'' gibi içten pazarlıklı, kifayetsiz kopyala yapıştır yalan mesajların bir tuşla yüzlerce kişiye bir saniyede gönderilmediği, mesajı alanların çıldırmadığı masum yıllardı. “Babanı kaybettik çabuk gel.” gibi acı mesajların dışında telgraf daha iyi niyetliydi.
“Bugün, birlikte yürüyeceğiniz bir geleceğe başlıyorsunuz, sadece sevginiz ve dayanışmanızın şekillendirdiği bir geleceğe. Evliliğiniz, bugün olduğu gibi mutlu ve içerikli olsun. İyi dilekler ve birlikte harika bir gelecek için en iyi dileklerimle!” . Gönderilen 20 Liralık telgraf sizi belki de sizi nikâhta bir çeyrek altın almaktan kurtaracak kadar masumdu.
Engin Barış Kalkan’ın yazdıgı ”Anonslu kaset doldurulur” Kitabını görünce o yıllara doğru kısa bir yolculuk yaptım. Anılar tazelendi. Yıllar sonra Beynelmilel filminde Özgü Namal Ağlama Sahnesini gördüğümde beni gülme krizi tutmuş, arkadan tanımadığım birisinin enseme fiske attığını itiraf etmeliyim. Film, 12 Eylül darbesi sonrası1982 yılında Adıyaman’da bir grup yerel müzisyenin başına gelen trajikomik olayları anlatıyordu. Filmde vurgulanmak istenen askeri kışla mantığının günlük sosyal yaşama dayatılması nedeniyle ortaya çıkan absürt ve o dönemin siyasal acılarının bir grup yerel müzisyenin etrafında beyazperdeye çok güzel yansıtılmıştı.
Sahneyi hatırlayalım. Anonsta eko olmazsa olmazlardandır. Kahtalı mıçe (asıl adı Mustafa Aslan) gür sesiyle türküye başlar.
Perdesi siyah perde ben öleyim vay vay
Yeni düştüm bu derde ben kurbanım vay vay
Özgü Namal veremli kızı canlandırdığı fonda ağlama sahnesi başlar. Bir süre sonra o andaki trajikomik durumdan konsantrasyonunu yitiren genç kız gülmeye başlar, kayıt bozulur. Kahtalı Mıçe aslında rol yapmaz. Olaya tepkisi Kahta şivesinde “ha… hooo” demesi gayet doğaldır.
Madem konu açıldı. Kahtalı Miçe’nin yaşamından kesitler aktarayım. Serhan Asker yapımcısı ve sunucusu olduğu programı “Görkemli Hatıralar” Adıyaman Kahta’daki programında anlattığı anıdan bahsedelim. 12 Eylül darbesinden birkaç ay önce Kahtalı Miçe’Nisan ayında bir kasetinde Kürtçe söylediği “le le waye mahkume le vaye” türküsü yüzünden Sivas’a sürgüne gönderilir. Darbeden sonra ki günlerde gerçekten mahkûm olur 1 sene 6 Ay ceza alır. Biir komutan “Kahtali Miçe dikkatli ol bir dahaki hatanda seni affetmem” der. Komutan sonradan Paşa olamadan Albay rütbesinde emekli olur. Bir süre sonra Kahtalı Miçe’nin Adıyaman’da bir konseri olur. Ön sırada protokolde olan o komutanda oturmaktadır. Kahtalı Mıçe günün anlam ve önemine uygun bir türkü söyler.
Asrı Gurbet Harap Etmiş Köyümü
Bülbül Gitmiş, Baykuş Konmuş Gel Hele
Ben Ağayım Ben Paşayım Diyenler
Kapıları Kitlemişler Gel Hele, gel hele
Konserden sonra komutan gelip “neyi İma ettin” sorusuna “Komutanım bu bir türküdür alınmayın” der.
Kahtalı Miçe 1953 yılında Adıyaman'ın Kahta ilçesinde dünyaya geldi. Mıçe Mustafa'nın kısaltılmışıdır. İlkokulu Kahta Kubilay İlkokulunda okudu. Çocukluğunda pamuk tarlasında çalışarak geçti.Bu sebeple ilkokulu 9 senede bitirebildi. Türkçeyi İlkokulda öğrendi. Ortaokul diplomasını ise daha sonra dışarıdan imtihanlara girerek aldı. 17 yaşından itibaren Kahta'da yerel türkücülük yaptı. Düğün ve konserlerde türküler söyledi. Okulunu bitirdikten sonra Beden Terbiyesi İl Müdürlüğünde işe başladı. "Beynelmilel" filminde oynadı. 1990 yıllarında Gaziantep'te yaşayan Kahtalı Mıçe, 1991 yılında İstanbul'a göç etmiş ve bir süre İstanbul'da yaşadıktan sonra Şanlıurfa'ya yerleşti, hala orada yaşamaktadır. Yıllarca Nuri Sesigüzel, Ahmet sezgin, Sami Kasap, Mahsuni Şerif gibi sanatçıların eserlerini seslendirmiştir. Kahtalı Mıçe, 1975 yılında Hülya hanım ile evlendi. 4 çocuğu vardır.
Kahtalı Miçe Bunca yıllık yaşamında gazetelerin magazin sayfalarında yeterince yer bulamaz. Çünkü magazine malzeme olacak sansasyonel aşkları yoktur. Gündem olmak için kimseye cevap hakkı doğuracak sözlerle de sataşmaz. Hayatı dobra dobra yaşar. Onun için para ikinci planda, şahsiyeti ve onuru birinci plandadır. Bu yazımı “Gel seninle bu yaz sabun köpüğü bir aşk yaşayalım, Eylül de anlaşamadık ayrılırız.” diyen boyalı magazinin sahte figürlerine ithaf ediyorum. Halkın sanatçısı olmak kolay değildir. Bodrum Gümbette günde 3 kez kıyafet, mayo ve pareo değiştiren ikoncanlar! magazin muhabirlere “Sonunda yakalandılar” manşeti attırmak için yalakalık yapan Medya sazanları sizin yatacak yeriniz yok. Gün boyunca Bodrum Gümbet sahilinde şezlongda yatıp, tanesi 800 TL ye lahmacun 300 TL ye gazoz içiyorsunuz. Ağzı açık hipopotamlar olduğu sürece sizlere karada ölüm yok. İnşallah plajda bindiğiniz banana (şişme muz) patlarda denizin tuzlu suyunu içersiniz.
Kaynakça: Eski Doğan ajansı, Hürriyet Gazetesi ve Değerli kardeşim Sunucu ve gazeteci Serhan Asker’e teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın.