Mart ayının ilk günlerindeyiz. Hava Güneşli. 15 derece sıcaklık var. Baharın ilk günleri diyebiliriz.

İşte böylesi bir günde, kıymetli arkadaşım Sadık Kaplan ile Sur içini gezmeye karar verdik. Dağ Kapıdan Sur içine giriş yaptık. Gazi Caddesi'nden Balıkçılarbaşına geldik. Oradan Yeni Kapı yoluna girdik. Yola giriş yapınca sağ ve solda çerezci dükkanları ve postahane olarak kullanılan tarihi ev duruyordu. 

Şeyh Mutahhar Camii ve Dört Ayaklı Minare'yi geçince solda Keldani Kilisesi ve Ermeni Kilisesi duruyordu. Bu kiliselerin yola bakan duvarları yüksekti.

H A B E R İ Ç İ-1

Kiliselerin bahçesi, avlusu, içi görünmüyordu. Bu duvarlar yıktırılıp bir, bir buçuk metre yüksekliğinde avlu veya bahçe duvarına dönüştürülmüş. 
 
Keldani Kilisesi para girişli gezilebilecek turizm amaçlı kullanıma açılmış, Ermeni Kilisesi'nin büyük bir bölümü kafe ve restoran olarak kiraya verilmiş. 

Diyarbakır tarihinde camiye çevrilmiş ve okul olarak kullanılan kiliseler var. Ama restoran ve kafe olarak kullanılan kilise Diyarbakır tarihinde bir ilk diyebilirim.

Mesela müze olarak turizm açılması, yılda bir ülke içinde ve ülke dışındaki Ermeni vatandaşlar davet edilerek ayin yapmalarının organize edilmesi daha anlamlı olurdu. Önemli bir tarihi yapı olan bu Ermeni Kilisesi'nin kafe veya restorana kiralanmasının doğru olup olmadığını ilgili kurum ve mercilere bırakarak yolumuza devam ediyoruz.

Yolun sağ tarafında bazalt taşın moloz veya kırıntılarının sıkıştırılarak briket diyebileceğimiz hale getirilmiş malzemeyle örülmüş dükkânlar var. Bu dükkânlar, kafe ve diğer yiyecek içecek işyerlerine kiralanmış veya satılmış. 

Yeni kapıya doğru ilerlerken sayın Kenan Aksu ile karşılaştık. Kendisi ve oğlunun o güzergâhta iş yerleri var. Bizi oturmaya davet etti. Oğlunun kafesinde soluklandık. Kenan Aksu Diyarbakır için çabalayan bir Diyarbakırlı... Sohbet imkânı bulduk.  

Üç Diyarbakırlı bir araya gelince sohbetimiz tabi ki Diyarbakır üzerineydi. Kısa sohbetten sonra oradan ayrıldık. Yola iki kişi başladık, ortak arkadaşlarımız Atik Tartuk ve Hilmi Uyguner de bize katılarak yola dört kişiyle devam ettik.

Yol boyunca sağlı sollu lokantalar var. Ciğer lokantaları ağırlıktaydı. Yolu adımladıkça, hayıflandık, üzüldük. Çünkü yolda tarihi bir ruh, tarihi bir hava ve tarihi bir doku yoktu… 

TOKİ tarafından başka ilden atanmış görevlilerin ilgilendiği iddia edilen bu dükkânlar, plansız gelişi güzel iş yerlerine satılmış veya kiralanmış. Sanatsal veya Diyarbakır değerlerini yansıtacak bir mekân ve işyerleri yok. Tamamen ranta dayalı bir plan ve proje uygulanmış, Ofis Semti'ndeki, isminden başka sanatla alakası olmayan kafe ve kahvehaneler sokağı diyebileceğimiz Sanat Sokağı gibi, Yeni Kapı yoluna  da lokantalar yolu veya sokağı diyebiliriz. 

Ranta dayalı makyajlı yoldan, hendek olaylarındaki çatışmalarda yıkılan 6 mahalledeki tarihi evlerin yerine yapılan makyajlı mahalle evlerinin arasından hüzünle geçtik. Kurşunlu Camisi'nde soluklandık, cami duvarlarında çatışmalı ortamdan kalma kurşun izleri duruyordu. Bunu resimledim.

Kurşunlu Cami̇

Halk arasında lakabı Kot Minare, asıl adı Nasuh Paşa Camisi'nde Yunus Peygamber'in oğlu Ogede ve onun oğlunun kabirlerinin olduğu Zincirkıran Türbesi'ni ziyaret ettik.

Makyajlı sokak ve evler yapılmış amma, Yunus Peygamber'in oğlu ve torununun mezarlarının bulunduğu türbe ve cami bakımsız ve yıkık durumdaydı. 

E V L E R

Hendek Olaylarında boşaltılan ve yaklaşık 20 bin insanın göç etmek zorunda kaldığı 6 mahallede halen enkaz halinde olan ve onarımları devam eden evler, tarihi mekanlar var.

İnşallah bu tarihi ev ve mekanlar aslına uygun restore veya inşa edilir deyip, buradan ayrılarak Küpeli Kapısı'ndan İçkale’nin yanı başındaki Hz. Süleyman Camisi'ne gittik.

Cuma akşamı olduğu için burası ziyarete gelen bayanlarla dolup taşıyordu. Bir panayır yeri gibiydi. Küme, küme bayanlar oturmuş vakit geçiriyorlardı. 

Bu gezide aklıma takılanlar, okuduklarım, gördüklerim, yakaladığım anların fotoğrafları, kısacası kaybolmasını istemediklerimi görmek için gittim. Ne yazık ki göremedim. 

Hendek olaylarında yıkılan 6 mahallede bir yabancı gibi sessizce dolaştık.. Bir zamanlar Suriçi’nin kalbi olan bu 6 mahalle eski günlerini geride bırakmış. 

Çocukluğumuzun eski avlulu bahçeli evleri, erkek bazalt taş döşeli sokaklarında,  esnaflarını gözlerim aradı. Her şeyin değiştiğini eskilerden kimseciklerin kalmadığını hüzünle gördüm….