Terzi Hayrettin ve bacanağı Müteahhit Rahmi Aksu kullandığı 1968 model Jeep Dörtyol’dan Saraykapı doğru hızla döndü, Hz. Süleyman caddesinde, kentin sol taraftaki kaldırımda ilk oteli olan Anadolu otelinin yanındaki levhayı görünce sert bir fren yaptı. Avukat Mustafa Günşat Aksu yazan yazıhaneye girdi. Rahmi Bey “Mustafa kardaşım, Hanımın yeğeni SarıPişo(Sarı kedi) kayıp nerde olduğunu bilmiyoruz.” Avukat gülümsedi Havuş’a (avlu) birez ciğer koysan, kokuyu alır gelirdi” Sarı Pişo’nun babası Terzi Hayrettin’in espriye gülmeyip duraksadığını görünce ciddileşti.Sözlerine devam etti;  “En son gördüğümde Mardinkapı’da dedesinin kahvesi önünde kulübede gazete satıyordu.”  Terzi Hayrettin endişeyle durumu özetledi; Dün gazete büfesini kapatmış, Kahvede eniştesi Memah’a yardım ederken iki sivil polis kulübeyi açtırıp aramışlar, resmi plakalı siyah bir Reno’ya koyup götürmüşler. ”Emniyet müdürlüğü bizde kaydı yok dedi.” Avukat Mustafa telaşlanmayın, ben bir,iki yere telefon açayım.

                 Diyarbakır’da çevresi olan, tanınmış bir aile olan Aksulardan Avukat Mustafa; “Valilik makamını aradım, önce vilayete gidelim.” Terzi Hayrettin Valilik binasının arka girişindeki Nüfus Müdürüyle bile zorlukla görüşürken,  Avukat Mustafa Günşat Aksu’nun yarım saat içinde 1975 yılının başarılı Valisi Mehmet Karasarlıoğlu’nun odasında kahve içme hızına akıl erdirememişti. Vali Bey telefonu kapattı.  “Sizin yeğen Emniyet Müdürlüğünde gazete kulübesinde yasak yayın satmaktan gözaltında, size bir Emniyet amiri ismi yazacağım, o sizi kabul edecek.” Ancak Vali ortada bir suç varsa da yardımcı olamayacağını kibar bir cümleyle izah etti. “Velâkin sattığı dergi suç kapsamındaysa, yapılacak bir şey yok, Bana tekrar gelmeyin.”

                         Emniyet Amiri misafirlerine çay ikram etti, Yeğeninizi dün gece getirmişler. Gazete kulübesindeki  yasak yayınları Çarşı karakolunda gözaltına alınan Şehmus adındaki bir Ankara’da okuyan fakülte öğrencisinden almış.12  adet yasak yayın bulunmuş, hepsinin aynı sayı olması ve toplatılma kararı olması durumu güçleştiriyor. Bu tür olaylarda amacımız derginin basıldığı yeri tespit etmek,  Tutuklu Diyarbakırlı Diyojen lakaplı Şehmus nerden aldığını söylemek istemiyor. Yeğeninizin yaşının 16 olması bir avantaj, ifadesi alınıp savcılığa çıkarsa serbest kalabilir. Ancak Avukatı olarak sadece siz görüşebilirsiniz.” Avukat Mustafa; “Ben genelde tapu ve arazi davalarına bakıyorum, siyasi davalara hiç bakmadım, yeğenimiz olması nedeniyle ilgilendim.”

                     Akşama doğru Savcılığa çıkarılan Diyarbakırlı Diyojen ve Sarıpişo serbest bırakılmışlardı. İçkale’deki Adliye binasından çıkarlarken Terzi Hayrettin “Ula Zıbıl (çöp adam) daha başka başıma hangi dertleri açacahsan, Gazete büfesine bugün gelen bütün günlük gazetelerinin iplerini çözmeden GAMEDA bayi Hakkı Tanaman’a ve Hürriyet Dağıtım’a geri gönderdim. Bir daha gazete, dergi satmak yok, zaten kulübeyi istasyon caddesinde birine devrettik, Bundan sonra derslerine bak, okulu da başaramazsan, Seni Yanık çarşi’daki kalaycıya çırag vermiyenin …...”

                    Terzi Hayrettin Avukat yazıhanesinde Şeho’ya döndü. “Ula Şemamok sen biçim Mardinkapı çocugisan, Babanla arkadaşız, yasak olduğunu bildiğin halde bu Sarıpişo salağına niye yasak Dergi sattırisan.” Avukat Mustafa Günşat Aksu “ Hreddin (Hayrettin) kardaşım, bilmediğin bir husus var Sarıpişo’nun 18 yaşını doldurmamış olması ve Şeho’nun ifadesi kurtardı. İkisinin ifadesi ayrı alınıp, Sarıpişo ben emanet almıştım, yasaklandığını bilmiyordum, Şehmus ise Ben sadece sende dursun demiştim, yasak olduğunu gerçekten bilmiyor, demiş.” Avukat Mustafa bir an durdu, Şeho’ya dönerek, senin sabıkan yok ama birkaç kez aynı konuda gözaltına alınmışsın, belki de bizim tanıdıklar sayesinde bırakıldın.” Şeho cevap vermedi, başını mahcup bir şekilde öne eğdi.”Abe borcumuz varsa avukatlık ücreti….”, cümlesini tamamlamadan, Avukat Mustafa; “Onlar akrabamız gerekmez.” Terzi hayrettin o ana kadar kızdığı Şeho’ya baktı. “Karnınız açtır, neyse gelin Sino’da (Dağkapı Sinan Lokantası) kebap ısmarlayayım.” Avukat Mustafa “Siz, gidin, ben bugün işlerimi aksattım. Daktiloda yazmam gereken istidalar var.”

                          Sino’nun lokantasında masada Terzi Hayrettin içtikçe sarhoş olmuştu, Diyarbakırlı Diyojen’e sataşıyordu.” Sen yavaş gidisen, hade şerefe, Memleketi siz mi kurtaracaksınız, Karaoğlan Ecevit bi tenedir, bizi o kurtaracak. Önce okulunuzu bitirmeye çalışın, meslek sahibi olun.” Sarıpişo babasının yanında içmezdi. Yaşı henüz tutmadığı halde yazın gizlice lokantanın terasında arkadaşlarıyla eglenirdi. Garsonlarda tanıdıktı, babası sarhoş olduğu halde Diyarbekir deyimiyle duruma ayıgti, yani uyandı. “Ula kevaşe ciğer kebabının yanında bu kaçıncı meyvali Ünal Gazozu, ben saydım 3 oldu, yohsa çaktırmadan yanımda takviyeli içisen” Orada bulunan herkes gülüştü. Cümbüş çalan komşuları Ekrem “Abe Pişonun günahını alma içine gülsuyu koydu.”

                     Sarıpişo’nun aklına takılan bir soru vardı, Şehonun kulağına; “Şeho Abe, Hade benim yaşın küçüktü bıraktılar, bir iki tokat attılar. Seni niye bıraktılar, anlayamadım.” Şeho: Sen bi günde kurtuldun ben 5 gündür uğramadığım zulüm kalmadı.Falaka, nohut üzerinde yürütme, Filistin askısı ile ortaya karışık kokteyl yaptılar.Hala da işimiz bitmedi,beni  takip etmek için bıraktılar, illa dergilerin kaynağını bulacaklar, iki masa ötede sivil polisler  var. ” Sarı pişo döndü, TRT Recep lakaplı Recep Acay ve arkadaşlarının arkasındaki masaya baktı. “Amma dert ettin Şeho Abe, tanıyam yabancı değil, o siyah posbıyıklı benden dergi alanlardan biri, dergi, kitap satanlar da hep arkadaşıdır. Vilayetin orada Tapu kadastro müdürlüğünde memur Fethi Abe” Şeho dudaklarını büktü, bir şey anlamında başını salladı;  “Pişo bu kafayla gidersen askere, zor alırsın tezkere.”

Görseller : Vilayet binası ve Şimdi müze olan

Adliye ve Askerlik şubelerinin olduğu alan.

Kaynak Mehmet Yıldız

Not : Kıymetli okuyucularım. Bu yazının ilk bölümü olan “Diyarbakırlı Diyojen’in giysilerini hamamdan getirin” okursanız daha anlamlı olur.