Dünya siyaseti yeni bir evrene yelken açmaya hazırlanıyor. Öne sürülen argümanlarda başı göçmen, mülteci, din danslı akımların gelişimi, güvenlik, açlık ve barınma sorunu gibi temel kavramlar siyasilerin ajandalarındaki yerini almaya başladı.
Son yıllarda dünyanın yeni akım despotik liderlere yelken açması kimin ve kimlerin aklına gelirdi. Oldu hem de öyle böyle azımsanacak düzeyde değil, kaygan zemin liderleri savurdu savurabildiği kadar. Dünyanın genel siyasi eğilimine bakıldığında, birçok ülkede yönetimler değişmekle kalmadı, beraberinde yeni akım kavramları da getirmekte gecikmedi. Yeni dünya düzeninde faşizm, despotizm, diktatörlük kavramlarına bir yenisi eklenmekte gecikmedi, hoş geldin Yeni Despotizm, yani demokrasiye gülücük yağdıran, ama yeri geldiğinde onu yerlerde süründüren yönetim.
Dünya siyaseti yeni bir evrene yelken açmaya hazırlanıyor. Öne sürülen argümanlarda başı göçmen, mülteci, din danslı akımların gelişimi, güvenlik, açlık ve barınma sorunu gibi temel kavramlar siyasilerin ajandalarındaki yerini almaya başladı. Bu ve buna benzer akımların pik yapmaya başladığı ülkelerde ortaya çıkan yeni liderler de politik düşünce ve iletişim argümanlarını bu temeller üzerine kurmakta gecikmediler.
En son bu kavrama içselleştirmiş Arjantin’in yeni başkanı Özgürlük Gelişimi Partisi’nin adayı Javier Milei’nin seçimi kazanmasıyla dünyada şok etkisi yarattı. Ortaya koyduğu İnsan organlarının veya organ nakillerini savunması adeta insanların aklıyla alay eder cinsten. Bununla da yetinmeyen yeni despot lider Milei, ekonomist olmasına rağmen Merkez Bankası ve bazı bankaların kapatılmasına yönelik tavırları dünya ekonomistleri arasında endişeye yol açmakta gecikmedi.
Gelelim Hollanda’ya. Bu ülkede de durum Arjantin’den pek de farklı değil. Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi Lideri Dersimli Dilan Yeşilgöz, seçimlerin favorisi gösterilmesine rağmen, İslam karşıtı aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin lideri Geert Wilders açık arayla kazanarak sonuçları belirledi. Tam bir Yeni despotizmin lider portresine sahip Wilders, politik manevralarını Hollanda gibi özgürlükçü, demokrasinin nimetlerinden faydalanan, laik bir ülkede hayat bulup bulamayacağı ilerde belli olacak gibime geliyor. Bekleyip göreceğiz.
Yeni Despotizm eski dönemlerdeki gibi kodamanların purosunu tüttüren plütokrasisi değildir. Bu despotizmi kaleler gibi şiddetin acımasızca kullanılması, insanları basit birer çark dişlisine dönüştüren devasa montaj hatalarına benzer imgelerle anlamak ya da halüsinasyon gördüren hazlarla, basının tamamen kontrol altına ya da din kaynaklı kadın düşmanlığıyla uyuşturulup boyun eğmeye razı edilmiş tebaalar üzerinde düşünmek gibi.
Hukuk, demokrasi, yargı, medya, iktidar rejim… Bütün bu kavramlar bildiğimiz anlamlarıyla toplumsal gelişmeler arasındaki makas açılıyor. Demokratik usullerde ve prensiplerde ısrar eden kimseler, toplumsal normların dönüşümünü anlamakla normları köklü dönüşümlerle sarsan iktidar biçimleriyle mücadeleyi birlikte yürütme çabası içinde. Yeni Despotizmin otoriterlik, totalitarizm, faşizm ve gönüllü kavramlara sığmayan, yediği şokların ardından hızla kendini toparlayabilecek kabiliyette türü olduğunu, bugün demokrasi sınıfında anılan rejimlere sızma kabiliyetiyle sahneyi kendiliğinden terk etmesinin de mümkün olmadığı gibi.
Hele ekonomileri kırılgan olan her an çöküş ile karşı karşıya kalan ülkeler, yeni döneme geçişin provasını yapmakta gecikmemek için iç siyasetlerini; terör, ayrımcılık, ötekileştirme gibi kavramlarla kendi dünyalarını yaratmaya çalışıyorlar. Bunun adına da Yeni Despotizm yelpazesinin esintisi diye biliriz.
Biraz da dünyanın neden kaydığı, siyasetin içte ve dışta hep güvenlikçi eksen üzerine koşullandırıldığı akımlara bakmakta yarar var diye düşünüyorum. İtalya’da Giorgia Meloni, İsrail’de Netenyahu, Güney Amerika ülkeleri, göreceli de olsa seçimle geldiklerini düşünen ülke liderleri Yeni Despotizmin kalıcılığına kendilerini kaptırmış gibi. Allah korusun derler ya, bir de ABD’de yapılan anketlerde Donald Trump’ın Demokrat Joe Biden’in önünde olduğu ayyuka çıkmış durumda. Yeni Despotizmin kahramanı Trump olur mu, olur. İşte o zaman yeni akımın dünya üzerindeki etkisinin endişeleri hangi yöne savuracağın şimdiden düşünmek bile insanı ürkütecek gibi.
Ortadoğu, Afrika, Asya ve her an nereye savrulacağı belli olmayan ülkeleri bu kavramın içinde düşünmemekle birlikte gidecekleri başka kapılar da Yeni Despotizme yakın olmayacakları gerçeği gün gibi ortada duruyor.
İyi okumalar...